Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bugün “Kamuda Verimlilik ve Tasarruf Paketi” açıklayacak.

Öncelikle şuna dikkatinizi çekmek istiyorum:

Yılmaz ve Şimşek’in görev yaptığı yeni kabine Haziran 2023’te kuruldu ve o tarihten itibaren ekonomiden anlayan herkes “Para politikaları yetmez, maliye politikaları, kamuda tasarruf ve verimlilik şart. Bu alanlarda adım atılmalı” çağrıları yaptı.

Buna karşın ekonomi yönetimi geçen bir yıl boyunca adeta vergi saldı, her şeye zam yaptı, faizleri artırdı ama tasarruf ve verimlilik konusunda adım atılmadı.

Bu yöndeki eleştirilere adeta “Makamdan, itibardan tasarruf olmaz” dercesine karşılık verildi.

★★★

Neler mi oldu?

Makamlara, konaklara, araçlara yapılan harcamalar gırla gitti.

AK Partili belediyelerin akıllara zarar harcamaları katlandıkça katlandı, Diyanet İşleri Başkanı’nın makam araçları, Cumhurbaşkanı başta olmak üzere bakanların, sivil ve asker bürokrasinin güvenlik konvoyları uzadıkça uzadı.

İçişleri Bakanı’yla dört yardımcısı sadece korumalarını azalttı. Tam 69 koruma ekiplerden çıkarıldı.

Düşünebiliyor musunuz?

Geriye kalanları da üzerine eklerseniz, bir bakan ve dört yardımcısının güvenlik masraflarının büyüklüğünü rahatlıkla görebilirsiniz.

Bu arada kamunun kiralık bina ve kiralık araç giderleri enflasyondan daha hızlı arttı.

★★★

Sadece bunlar mı?

İktidarın “Bizim cebimizden para çıkmıyor” yalanıyla sarıldığı Kamu Özel İş birliği (KÖİ) projeleri kamunun parasını hortumlamaya devam etti.

Bu yöntemle inşa edilen birçok hastane, yol, tünel, köprü, havaalanı projesi, verilen hasta, yolcu, araç garantileri sayesinde 4-5 yılda bütün maliyetlerini çıkardığı halde, iş birliği yapılan yandaş şirketlerin kamudan hâlâ 35 milyar dolar alacağı var.

Kütahya’da yapılan Zafer Havalimanı’na yılda 1 milyon yolcu garantisi verilmiş ama havaalanına giden yolcu sayısı 9 bin. Yüzde 98’lik bir hata payı nasıl olabilir?

★★★

Durun daha bitmedi.

Kamu ihaleleri Kamu İhale Kanunu’nun 21. maddesinin “b” fıkrasına göre yapılmaya devam edildi ve bütün ihaleleri aralarında pay eden üç beş yandaş şirket üç liralık işi altı liraya alarak kasalarını doldurdu.

“21b” diye kısaltılan 21. maddenin “b” fıkrası, acil durumlar için açık değil davet usulü ihale yapılmasını sağlıyor.

Düşünsenize Ankara Adliye Sarayı’nın, Kale diye anılan yeni kampüsüne taşınan MİT’in Yenimahalle’deki eski yerleşkesine yapılacağı yıllar öncesinden belli ama her ne hikmetse idare ihaleyi 21b’ye göre yaptı.

İhaleye davet edilen şirketler de kendi aralarında anlaştı ve ihaleyi alacak şirket en düşük fiyat olarak maliyetin çok daha üzerinde bir fiyata 24 milyar liraya ihale edildi.

Açık ihale yapılsa belki de işi 20, hatta 18 milyar liraya üstlenecek şirket çıkabilirdi.

SÖZCÜ’nün dünkü sayısında Erdoğan Süzer’in Merkez Bankası binasıyla ilgili haberini görmüşsünüzdür. Yandaş firma, ihaleyi en başta olması gerekenden yüksek bir fiyatla aldığı yetmiyormuş gibi şimdi de enflasyonu bahane edip yüzde 15 oranında fiyat farkı alıyor.

★★★

Öyle teksir kağıdıyla, fotokopi sayısıyla, gariban memurların kullandığı servis ve yemekhanelerde, lojmanlarda, çay ocaklarında yapılacak tasarrufla bu işin olmayacağını Şimşek de Yılmaz da gayet iyi biliyor.

Yılmaz ve Şimşek, vatandaşa hizmet edecek yatırımların (atık su tesisi inşası gibi) askıya alınmasıyla tasarruf olmayacağını da bizden iyi biliyor.

O nedenle, sizden bugün açıklanan paketi dikkatle izlemenizi rica ediyorum.

Bakın bakalım, Rönesans, Limak, Kalyon, Cengiz ve İCTAŞ gibi yandaş firmalara verilmiş kamu ihalelerine, KÖİ projelerine dokunuluyor mu? O şirketlerin vergi borçlarının silinmesinden vazgeçiliyor mu?

Bakın bakalım, Merkez Bankası’na 818 milyar lira zarar olarak yazılan Kur Korumalı Mevduat sonlandırılıyor mu?

Bakın bakalım, Cumhurbaşkanı’nın oturduğu Beştepe Sarayı’nın masrafları kısılıyor mu? Erdoğan’a tahsis edilmiş bütün sarayların (Beştepe, Okluk, Ahlat, Dolmabahçe, Yıldız), köşklerin (Vahdettin, Huber, Florya), kasrların (Aynalıkavak, Beykoz, Divanhane) bu ülkenin vergi verenlerine faturası ne kadar oluyor?

Bakın bakalım, Erdoğan başta olmak üzere sivil ve asker bürokrasinin konvoyları, uçakları, helikopterleri azalıyor mu?

Bakın bakalım, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a “Audi A8 fazla, Passat’a binin” denilebiliyor mu?

★★★

Eğer bunlar yapılmıyorsa, iş teksir, fotokopi, çay ocağı, personel servisiyle sınırlandırılıyorsa gerisine dokunulmuyorsa lütfen iktidara sorun:

“Bu nasıl tasarruf?”

Ardından da haykırın “Fotokopiden, servisten, hizmetten değil, saraylardan, konvoylardan, uçaklardan, yandaşa verilen ihalelerden tasarruf!”