Özgeçmişinin iyi olması başka, başarılı Merkez Bankası Başkanı olmak bambaşka... Halbuki oldukça pozitif başlamıştı görevine... Her konuşmasında kredi kaybetti gözümde...

Ne meraklıymış fırsatını bulunca politize olmaya, popülist davranmaya...

★★★

Bundan 3 ay kadar önce “Yurtdışından milyarlarca dolarlık yatırım teklifi geldi. Teklif mektubu masamda...” demişti. Çok dalga geçildi.

Mektup hâlâ masada mı neden hâlâ Türkiye’ye girmedi aydınlatsa ya bizi... Mektup sahibi “Dolarları verip kur riskini alıyoruz. 20 milyar dolar bir yıl sizde dursun” demiş... Kendi kabul etmemiş.

Bunu Mehmet Şimşek duymasın! Üç beş kuruş için Evliya Çelebi gibi dolaşıyor dünyayı... Elinin tersi ile itiyorsun 20 milyar doları... Ülkeler bile veremedi bize o parayı... Dalga mı geçiyor kimse anlamadı!

★★★

Kur Korumalı Mevduat’tan ayrılan yüzde 5’lik bir kesimin yüksek faize rağmen hâlâ dövize yönelmesine tepki gösterip; “böyle bir faizle dövize geçmesi matematiksel olarak saçma” dedi.

Bir Merkez Bankası Başkanı’nın yatırım tavsiyesi verip insanların parasını nereye koyacağını söylemesi saçma olmuyor da Türk Lirası’na güvenmemesi mi saçma oluyor?

★★★

Kendisi ülkeye yeni gelmiş olabilir. Yanındakiler de mi uyarmıyor? Sebebini mi bilmiyor?

Yıllardır ekonomi yönetimi ve ilgili bakanlar, defalarca halka yastık altındaki altın ve dövizini bozdurma çağrısı yaparak dövize yatırım yapanın elinin yanacağını dile getirdi.

Dinleyenler her daim kaybetti, döviz altın alanlar kazançlı çıktı.

★★★

Biri Merkez Bankası Başkanı’nı arıyor ve “Bak rezervlerindeki artışı gördün mü? 1.5 milyar doları benden. SWAP’a girmedim devlet tahvillerine girdim. Bir de 1.5 milyar doğrudan TL aldım doları bozup” diyor. Bunu bizzat kendi anlatıyor.

İyi “var mı tüyo?” diye sormamış... Bu arada 200 milyon doların lafı olmaz ama tahvile dışarıdan girdiği gözüken para 1.3 milyar dolar civarında... Hepsini arkadaşı sokmuş olsa bile biraz abartmış galiba...

★★★

Ve beni benden alan o cümlesi... Erdoğan’a; “Bize üç alan söyleyin, biz şahlandıralım. Sizin stratejik gördüğünüz nasıl savunma sanayiinde önümüzü açtınız, stratejik gördüğünüz alanları söyleyin, destekleyelim...” dedim.

Çabuk adapte olmuş. “Şahlandırma” kelimesi bile yetiyor durumunu anlatmaya... Erdoğan bunların önünü kendi açamıyor, Gaye Hanım kendisine kıyak çekiyor. Üç dilek hakkı olduğunu da belirtmeden geçmiyor.

Ah be Hafize Gaye... Bir umudum vardı ama çok azaldı bu açıklamaların sayesinde...

Ekonomi mi daha kötü, eğitim mi?

Türkiye’nin ekonomisinden daha kötü ne var derseniz, düşünmeden eğitim sistemi derim. Şu anda en kötü yönetilen bakanlık hangisi derseniz, açık ara Millî Eğitim Bakanlığı’nı birinci ilan ederim.

Kötünün de kötüsünü yapma çabasındalar. Belli ki liderliği bırakmak istemiyorlar.

★★★

Kaynak yok diye çoğu devlet okulunda okul öncesi ana sınıfı-kreş açılamazken, bu protokollerle Milli Eğitim Bakanlığı kaynakları cemaat-tarikat vakıf ve derneklerine akıtılıyor.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Diyanet arasındaki protokolle 4-6 yaş Kuran kursları için öğrenci başına para ödeniyor.

★★★

Sen 5 yaşındaki çocuklara bile din eğitimi verme çabasındaysan ne bekliyorsun sonrasından?

Milli Eğitim Bakanı’nın tarikat ve cemaatlerle protokollere devam edeceklerini ifade etmesi, bunun planlı-bilinçli bir iktidar politikası olduğunu sergiliyor.

★★★

Lise ve ortaokul ders müfredatına bu yıl “Türk Sosyal Yaşantısında Aile Yapısı” adlı ders konuldu. Konusu, birden fazla eş alma, berdel evlilik, taygeldi evlilik, kardeş çocukları evliliği gibi kavramların öğretilmesi...

Anaokulu, ilköğretim ve lisede tablo ortada ama bu durum bilimsel verilerle desteklenince rezaletin boyutu iyice belirginleşiyor.

★★★

Üniversite sayısında yaşanan patlama da aşikâr... Sayıları 208’e çıktı. Normal şartlarda insan gurur duyar. Ama duyamıyor! Neden?

“Dünyanın en iyi 500 üniversitesi 2023-2024” listesinde Türkiye’deki 208 üniversiteden hiçbiri yer alamadı. Bari bir tanesi ucundan girseydi.

★★★

Aile üniversiteleri haline gelen yüksek öğrenimin, rektör atamalarındaki yandaş yaklaşımla, eski AKP’li vekillere, parti yöneticilerine iş ve maaş kıyağı mahaline dönüşmesi en önemli sebeplerden biri...

Elini vicdanına koyup “Türkiye bu durumu hak etmiyor” diyebilen kaç kişi çıkar? Hiç çıkmasın... Her toplum hak ettiğini yaşar.