Bundan 59 yıl önceydi. Tarih 5 Mayıs 1960'tı... Saatler 17:00'yi gösteriyordu. Kızılay Meydanı'nda Türkiye'nin ilk sivil itaatsizlik eylemi rötar yapsa da başlamıştı. Yüzlerce öğrenci öfkeliydi. Zira, 27 Nisan'da Demokrat Parti'nin muhalefet ve basın üzerindeki baskısını artıran Tahkikat Komisyonu'na yönelik başlayan eylemler sonucunda Turan Emeksiz ve Nedim Özpulat hayatını yitirmişti. Öyle ki, Emeksiz'in cenazesi bile öğrencilere teslim edilmeden, sessiz sedasız defnedilmişti. Altan Öymen, Cemal Süreya gibi isimlerin yer aldığı bir grup öğrenci, 555K parolasıyla yaşananları protesto etmeyi kararlaştırmıştı. Dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar ile Başbakanı Adnan Menderes de bir ara öğrencilerin arasına dalmıştı. Menderes öyle sinirliydi ki, öğrencilere "Avradını s.... p.çleri" diye bağırıyordu. O eylem tabiri caizse yıllar boyunca köşede kaldı. Bülent Ulus ve Hakan Güngör, kolları sıvadı ve 555K eylemi ile eyleme giden süreci kitaplaştırdı. Kor Kitap etiketiyle yayınlanan eseri de katledilen hürriyet şehitlerine, Turan Emeksiz ve Nedim Özpulat'a adadı... Biz de kendileriyle sıradışı bir başkaldırının öyküsünü anlatan "Parola 555K"yı kendilerinden dinledik... 555K nasıl bir eylemdi? Öncelikle bunu dinleyelim sizden... Bülent Ulus: 555K, 1960’ta Demokrat Parti’nin muhalifler üzerindeki baskılarının en yoğun olduğu dönemde düzenlenmiş bir eylem. Birkaç gün öncesinde İstanbul ve Ankara’daki öğrenci eylemleri çok şiddetli bir şekilde bastırılmış, Turan Emeksiz ve Nedim Özpulat öldürülmüş, çok sayıda öğrenci yaralanmış… Ama öğrenciler büyük bir gizlilik içinde Ankara’nın tam kalbinde, Kızılay’da bir eylem planlıyor. Eylemi "beş yüz elli beş ka" parolasıyla duyuruyorlar, yani 5'inci ayın 5'inde, saat 5'te, Kızılay’da. O gün parolayı duyup gelen yurttaşlara, o sırada meydanda olan başkaları da katılınca yüzlerce kişinin katıldığı kitlesel bir eyleme dönüşüyor. 'BİZİ YÖNETEN ALTAN ÖYMEN'Dİ' Kimler rol almıştı bu eylemin tertip edilmesinde? Hakan Güngör: Altan Öymen eylemi tertip edenlerden biri. Hatta Cemal Süreya, “Aslında, farkında değildik, ama bizi yöneten oydu” diyor. Altan Öymen ve Cemal Süreya ile birlikte Coşkun Irvalı, Öztin Akgüç, Cafer Canlı, Turgut Erdem, İsmail Hakkı Aydınoğlu gibi isimler var. 3 Mayıs akşamı Mülkiyeliler Birliği Lokali’nde buluşup eylemi planlıyorlar. Eylem yeri belli, saati belli ama kim başlatacak, ne şekilde başlayacak, belirsiz. Masada şu karar alınıyor: Eylemi başlatan olursa onlara katılacaklar, olmazsa kendileri başlatacaklar. İstanbul’daki ölümlerin ardından Gazi Osman Paşa Marşı’nın sözleri değiştirilmiş, “Olur mu böyle olur mu/Kardeş kardeşi vurur mu/ Kahrolası diktatörler / Bu vatan size kalır mı” diye devam eden sözler yazılmış. O sözleri öğrenip ezberliyorlar. Eylemi de bu marşı ıslıkla çalarak başlatıp sonra yürüyüş esnasında sözlere geçiyorlar.
Hakan Güngör (solda) ve Bülent Ulus
Öğrencilere yönelik baskı, bugünü de anımsatıyor. Bu noktada bugünle olan benzerlikler neler? H.G.: Dönemi çalışırken çok şaşırdığımız benzerliklerle tekrar karşılaşmış olduk. Aslında bu bir iktidar repertuvarının ürünü. Muhalifleri en küçük itirazlarında dahi tutuklamak, eylemlerde polisin silah kullanması, basına yönelik sansür… Başbakan Menderes, kendisine yönelik eylemleri “milli iradeye karşı olmak” diye tanımlayabiliyor. O gün de yargı güvencesi yoktu, o gün de basın özgürlüğü yoktu, o gün de muhalif partiler ve liderleri baskı, şiddet, hapisle karşı karşıyaydı. Hatta Ankara’da eylem yapan öğrenciler için “çapulcu” ifadesini kullanan bir sıkıyönetim komutanı var. Dün besleme basın vardı, bugün yandaş basın var. Bu geleneğin temsilcileri, DP döneminin baskı ve yıldırma yöntemleri konusunda epey ders almış görünüyor. Bugün de hemen her hak mücadelesinde ve özgürlük talebinde yayın yasaklarının gelmesinin, eylemcileri “kökü dışarıda, birtakım gizli odakların yönlendirdiği” kişiler olarak tanıtmak o yılların mirası. Bugün yüzde elliyi evde zor tutuyoruz diyenler, o yıllarda da yandaşlarını eylemcilere karşı “yardıma” çağırıyor, cezalandırılması konusunda destek istiyordu. 555K eyleminin yapıldığı Kızılay'da Bayar ve Menderes ile öğrenciler arasında ne yaşanıyor? H.G.: Kızılay’da eylem sürerken o sırada Bayar ve Menderes Meclis’ten dönüyor. Eylem yapıldığını anlayınca konuyu anlamak üzere eylem noktasına gidiyorlar. Tabii meydana ulaştıklarında bir şaşkınlık yaşanıyor. Ardından tepkiler, sloganlar ve yuhalamalar başlıyor. Bayar daha soğukkanlı şekilde olayları izlerken “Menderes istifa” sloganını duyunca başbakan kendini kaybedip öğrencilerin üzerine yürüyor, bir ağız dalaşı başlıyor. Öyle bir an ki, Menderes’in kravatı yamuluyor, üstü başı dağılıyor, bir aracı yumrukluyor. Menderes, “Ne istiyorsunuz?” diye sorunca, öğrenciler, “Hürriyet istiyoruz” diye haykırıyor. Menderes, “Öldürecek misiniz beni, hadi, öldürün bakalım!” diye karşılık verince, “Biz katil değiliz, katil hükumet” yanıtını alıyor. Daha sonra Menderes’i Hürriyet’in Ankara Temsilcisi Emin Karakuş’un aracına bindirip meydandan çıkarıyorlar. Karakuş anılarında Menderes’in öğrencilere küfürler yağdırdığını, arabanın tavanını yumrukladığını anlatıyor.
555K'dan önce İstanbul Beyazıt'ta gerçekleşen eylemden bir kare.
'555K DEMOKRASİ DAVETİYDİ' Edebiyata yansıması nasıl olmuş bu eylemin? B.U.: Hem 555K hem de öncesindeki öğrenci eylemleri o süreçte çok sayıda şiire konu oluyor, roman ve tiyatro oyunlarında anılıyor. Turan Emeksiz ve İstanbul’daki eylem için Nâzım Hikmet’in yazdığı “Beyazıt Meydanı’ndaki Ölü”, “Hürriyet Kavgası” ile Enver Gökçe’nin yazdığı “Turan Emeksiz” şiiri hem dönemin atmosferini anlamak için hem de lirik güçleri bakımından çok önemli örnekler. Ankara’daki eylem için kuşkusuz ilk akla gelen Cemal Süreya’nın “555 K” şiiri. 1960 Ağustosu’nda Papirüs’te yayımlanan şiirinde Cemal Süreya, İsmet İnönü’nün 18 Nisan 1960’ta DP’ye yönelik sarf ettiği, “Bu yolda devam ederseniz sizi ben de kurtaramam” cümlesine atıf yapıyor: “Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz/ Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını/ İşte o gün sizi Tanrılar bile kurtaramaz.” 27 Mayıs'a giden yolda solcuların ve sağcıların 555K eyleminin değerlendirme biçimi nasıl? B.U.: Sağcılar sonraki yıllarda bu eylemi, 27 Mayıs darbesiyle ilintili gösterme gibi bir manipülasyon çabasına girdi. Hâlâ köşelerinde bu yönde yazılar yazan gazeteciler görüyoruz. Halbuki basın özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün, yargı bağımsızlığının olmadığı, Tahkikat Komisyonu ile siyasi faaliyetlerin durdurulduğu bir süreçte 555K bir demokrasi davetiydi. Hürriyet talebiydi. Ancak iktidar bu talebe göz yumdu, dahası şiddet ve baskıyı artırdı. Sonuçta demokrasi açısından çok daha vahim tablolarla karşılaşıldı. Dolayısıyla 555K darbe çağrısı değil, bir demokrasi sapağıydı ancak sapak kaçırıldı. Öte yandan Aydın Çubukçu’nun kitabımız için yazdığı sunuş yazısında belirttiği gibi, özellikle sosyalist eğilimli gençlik hareketi içinde “Milli Demokratik Devrim” görüşünün egemen hale gelmesiyle 555K gençliğinin artık otuzlu yaşlarını yaşayan “eski genç” üniversiteli militanları, kolayca Dev-Genç içinde yer bulabildiler. 555K eylemi, Türkiye'deki protesto biçimlerine neler öğretti? Bugün ne tür yansımalar mevcut o eylemden? B.U.: 555K sokağı örgütlemesi açısından önemli bir eylem. İktidarın tüm olanaklarıyla baskıyı artırdığı bir dönemde sivil bir itirazın sonucu. Öğrencilerin öldürüldüğü, yaralandığı bir süreçte, sivil itirazların her koşulda ve korkusuzca verilebilmesinin önemli bir örneği. Ayrıca tüm baskılara karşın, açıkça örgütlenme olanağı da yokken öğrencilerin büyük bir gizlilikle hazırlıklarını sürdürmesi ve bir parola ile haberleşmesi söz konusu. Reaksiyon göstermenin ötesinde, aksiyona geçmeye bir örnek. Yani sokağı örgütlemiş bir eylemle karşı karşıyayız. Bu noktada sessiz kalabalıklar da eyleme ve kararlılığa şahit olunca katılma eğilimi gösterebiliyor. O zorlu koşullarda dahi gençler demokratik taleplerinden vazgeçmeyip bunu iktidar partisinin kurmaylarının yüzüne haykırabiliyor.
Eylemlerde hayatını kaybeden Turan Emeksiz (solda) ve Nedim Özpulat.
'DENİZ BAYKAL O İDDİAYI REDDETTİ' 555K eyleminde aydınlanamayan noktalar neler? H.G.: 555K için çalışmaya başladığımızda sayısız söylenti ve uydurmayla karşılaştık. Sonra Altan Öymen, Osman Arolat gibi eylemde bizzat yer almış kişilerle görüştük; toplamda 10 bin sayfayı aşan gazeteleri, dergileri, anı kitaplarını inceledik ve uydurmaların neler olduğunu tespit edebildik. 555K bugüne kadar kapsamlı çalışmalara konu edilmediğinden hakkındaki söylentilerin tetkiki de pek mümkün olmamış. Mesela bir köşe yazarı, bir gün Menderes Beyoğlu’ndan yürürken bir genç yakasına yapışıp "hürriyet istiyoruz" demiş diye yazı yazabiliyor. Bir başkası Menderes’in yakasına yapışıldığını, bu yapanın da Deniz Baykal olduğunu söylüyor. Ancak bu konuda ne bir tanık ne bir belge var, ki Baykal da bu iddiayı reddediyor. Cemal Süreya, “Menderes’i yakasından tutup sarsan gencin Vedat Dalokay olduğu söylenir” diyor. Yani eylemde olmasına rağmen o da kim olduğunu bilmiyor. Menderes ise Yassıada’da herhangi bir hırpalama durumunun olmadığını, daha ziyade kendisini korumak için alandan uzaklaştırmak isteyen polislerle mücadele ettiğini belirtiyor. Hürriyet şehidi iki genç olan Turan Emeksiz ve Nedim Özpulat’ın ölüm süreçleri de tam manasıyla bilinmiyor. Eyleme gölge düşürme çabalarından söz etmiştik zaten… Söylentilerin, efsanelerin ve uydurmaların arasından gerçeği bulup çıkarmak, bunu hamasi söylemlere değil tarihi gerçeklere dayanarak yapabilmek, hem de okurun dönemin ruhunu hissedebilmesini sağlamak güç işti. Parola 555K’da bunu yapabildiğimize inanıyorum.