İkinci kitabınız Kübra'nın kapak tasarımı da size ait. Fikir nasıl oluştu, romanı yazarken mi oluştu çizim? Kapaktaki çizimi, kitabı yazarken aklıma gelen bir fikir üzerine yapmıştım. Kitaptaki Kübra karakterini sembolik şekilde tasvir eden bir çizim bu. Sonra, bir yandan kitabı yazarken, bir yandan da saplantılı bir şekilde bu çizimin çeşitlemelerini üretmeyi sürdürdüm. Kitapla çizim birlikte gelişti bir bakıma. Sonunda kapakta yer almış olmasından çok mutluyum. Okuyucular, Kübra’yı tanıdıkça bu şeklin ne anlama geldiğini de çözeceklerdir. İlk kitabınız Sıcak Kafa'da dünyayı esir alan bir hastalıktan, abuklamadan söz ediyordunuz. Kübra'da ise gelen bir mesajla değişen bir hayatı konu alıyorsunuz. Bir anda ortaya çıkan ve değişip dönüştüren hastalık / mesaj fikri arasında bir akrabalık var mı sizce? Ortak bir izlekten söz edebilir miyiz? Evet, tamamen bağımsız bir hikâye olsa da, bir paralellik var. Hatta kitabı oluşturan fikir, yanlış hatırlamıyorsam, Sıcak Kafa üzerine konuşurken çıkmıştı. İkisinde ortak olan izlek, sözcüklerin kendilerini aşan gücü; sözün, tek bir cümleden başlayıp, çığ gibi büyüyen, katlanarak artan etkisi. Aynı zamanda insan zihninin bu hipnotik ya da efsunlu diyebileceğimiz etkiye karşı kırılganlığı, ne anlama geldiğine pek bakmaksızın belli sözlerin peşinden gitme yönündeki tuhaf eğilimimiz. Başroldeki Gökhan Şahinoğlu sıradan diyebileceğimiz bir karakter ancak roman ilerledikçe Gökhan'ın değişimine şahit oluyoruz. Bir yönüyle her insan kötülük yapma potansiyelini taşır, şartlar kişiyi olmadığı bir şeye dönüştürebilir diyebilir miyiz? Felsefi altyapısından söz eder misiniz romanın? Gökhan Şahinoğlu temelde sıradan ama belli özellikleri olan bir karakter. Çevresi üzerinde etkisi olan, saygı uyandıran biri. Hikâye ilerledikçe Kübra tarafından rastgele değil bu özellikleri yüzünden seçildiğini anlıyorsunuz. Gökhan’ı haksızlığa karşı durmayı ve doğrulara bağlı kalmayı kendine düstur edinmiş biri olarak tanıyoruz ama gerektiğinde acımasız olabileceği de zamanla ortaya çıkıyor. Gökhan elbette bu açıdan da çok istisnai bir karakter değil. Çevremizde de, Gökhan’ın geçirdiği dönüşümü geçiren, ya da içinde yaşadıkları toplum tarafından o konuma itilen bireylerde tekrar tekrar şahit olduğumuz şeyler bunlar. Kökeninde de, insanın, hatta sosyal diyebileceğimiz bütün hayvanların hamurunda bulunan, topluluk oluşturma içgüdüsü var. Onun da doğal seçilimle sınanmış en etkili yöntemi, hiyerarşik olarak örgütlenmiş bir topluluk oluşturmak. Gökhan hayatın anlamını çözdüğünü sanıyor ama yaptığı, kendi tabiatına göre hareket etmekten başka bir şey değil aslında. Mühendislik bilginiz bu kitabın yazımında etkili olmuş belli ki. Formasyonunuzun Sıcak Kafa ve Kübra'ya yansımalarından söz eder misiniz? Mühendislik formasyonunun hem bahsetmeyi sevdiğim konuların seçiminde, hem de anlatım tarzımda etkisi olduğunu tahmin ediyorum. Biraz teknik ve soğukkanlı bir dille, olaylara ve kişilere mesafeli durarak yazıyorum. Bu da kullanmayı pek sevdiğim mizahi bir alan açıyor. Aynı zamanda, Sıcak Kafa’da olduğu gibi, Kübra’da da, anlattığım ve okuyucuyu üzerine düşünmeye davet ettiğim farazi durum, yer yer oldukça detaylı teknik açıklamalarla tasvir ediliyor. Bunun bazı okurları itebileceği gibi bir endişem de vardı açıkçası. Çünkü, malumunuz, pek sevgili meslektaşlarımın kitapla falan pek alakası yoktur genelde, okur kitlesinin büyük çoğunluğunu “sözelciler” oluşturuyor. Ama gelen ilk yorumlardan, bu endişelerimin pek de yerinde olmadığını görüyorum. Zor anlaşılır gibi görünen pasajlar var ama çoğu okuyucu için, buraların en ince ayrıntısına kadar anlaşılmasına gerek yok, zor anlaşıldığının anlaşılması yeterli. Kübra'yı sizce kimler okumalı? Arka kapakta çok fazla ipucu vermiyorsunuz türe dair, sizce hangi türün okurları Kübra'yı ilginç bulacaktır? Doğrudur, hikâye yavaş yavaş açımlandığı için, arka kapakta, okuma zevkini zedeleyebilecek ipuçları vermekten kaçındık. Tabii bu kaygıda ısrar etmek de kitap hakkında konuşmayı biraz zorlaştırıyor. Madem bu şekilde sordunuz, Kübra’nın tür olarak aşağı yukarı Sıcak Kafa’nın izinden gittiği şeklinde bir ipucu vermekle yetinelim.