Sevgili okurlarım, küçük bir köyde işlenen cinayet haftalardan bu yana hepimizi adeta esir aldı.
Memlekette herkes kendi çapında dedektif kesildi.
Bizler de öyle!
Küçük kızı kim öldürdü?
Hepimiz bu sorunun yanıtını arıyoruz, sorular soruyoruz falan filan...
Açık söyleyeyim biz bıktık ama medyamız da bence bıktı...
Zira konu çok geniş ve çok boyutlu.
Böylesine ‘renkli’ bir olaylar zinciri doğrusu az bulunur.
★★★
Bütün medya bu cinayetin peşinde koşarken Saray kesiminden bir haber açıklandı:
“Bu konuda getirilen yayın yasağı aynen geçerlidir!”
Komik bir durumdu.
Türkiye’nin herhangi bir yerinde cinayet işleniyor ve hemen ardından mahkeme tarafından yayın yasağı getiriliyor.
Bunun anlamı nedir?
Yayın yasağının anlamı nedir?
Ortalıkta henüz hiçbir gelişme yokken niçin konmuştur?
★★★
Ama işin sonrası daha da vahim...
Yayın yasağını hiçbir medya kuruluşu takmadı.
Herkes bildiği gibi yazıyor ve konuşuyor. Bu süreç aradan haftalar geçmiş olmasına rağmen günümüzde de aynen devam edip gidiyor.
Eğer bunda bir suç varsa bütün medya mensupları, A’dan Z’ye herkes suç işliyor demektir.
Peki, ne oldu da böyle bir karar alındı?
İşte, yanıtı verilemeyen sorulardan biri de budur.
★★★
Söz konusu cinayetin ardından yaşadığımız gelişmeler gerçekten çok ilginç...
Zira biz bu son cinayette devlete olan güvenimizi bir kez daha zedelemiş olduk.
Küçücük bir köyde küçük bir kız çocuğu öldürülüyor ama dere yatağında (o da başka birinin ihbarı sayesinde) bulunan ceset dışında ortalıkta herhangi bir belge, bulgu, delil vesaire yok...
Bu olacak şey değildir.
★★★
Ortalıkta bir ‘yasak’ daha varmış.
Olay yerine giden gazetecilerin köye girmesi, çekim yapması falan da meğerse yasaklanmış!
Bu yasak nedeniyle yaşanan gelişmeler şimdi herkesi bağlıyor ve o yüzden yeni hiçbir habere yayınlarda yer verilmesi mümkün olmuyor.
Zaten yine dikkat ettiyseniz, köyün yolları, evleri, ahırları vesairesine yayınlarda hiçbir biçimde yer verilmiyor.
Esrarengiz bir ortamda haftalar önce bir cinayet işlendi ve sonuç şu an itibariyle sıfıra sıfır elde var sıfır!
