Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu ekonomik çöküntü nedeniyle vatandaşın neler çektiğini, siyasiler ve yönetenlerin gerçek anlamda bildiğini veya anlayabildiğini sanmıyorum. Bu yoksulluğu sadece yaşayanlar ve çekenler bilir. Attıkları zaman mangalda kül bırakmayan siyasiler, mikrofon ellerine geçtiğinde Peygamber Efendimizin  “Komşusu açken tok yatanlar bizden değildir “ dediğini dile getirerek sadece siyaset yaparlar. Soruyorum bu durumda halk yoksul kendileri toksa, Peygamberimizin dediğine göre kendilerinin ne olduklarını biliyorlar mı? 

Yaşatılan yokluk ve yoksullukta tüm sıkıntıları  garip yurttaş çekerken, yanlış ekonomik yöntemlerle yurttaşı bu durumlara getiren sorumlular “itibardan tasarruf olmaz” diyerek hiçbir şey olmamış gibi lükse devam ediyorlar.

Halk artık her şeyin farkında. Şu anda yönetenler ne derse desinler halkın gerçek gündemi sığınmacılardır. Sığınmacıların inanılmaz bir hızla üremeleri ve bu yüzden her türlü yardımı aldıklarını görmek öfkeyi daha da artırıyor.

Sokak çok gergin ve içine düştüğü bu yoksulluğun temel sorumlusunun sığınmacılar olduğu inancında. Özellikle yaşanan cinayetler, meçhul kriminal suçlar, mafyalaşmaları gören halk sokağa çıkmaya çekiniyor.

Hazır Esad af çıkarmışken, emperyalizmin başımıza açtığı bu sığınmacı sorununu çok acilen çözüp ülkelerine geri göndermeliyiz. Bu konu bir şekilde Suriye yönetimiyle el sıkışıp çözüme ulaştırılmalı.

Gelelim Afgan sığınmacılara. Gelen bu Afganlı gençler kendi ülkeleri aleyhine ABD ile iş birliği yaparak ülkelerine ihanet etmişlerdir. Düşünsenize bir sırt çantasıyla gelen ve yaş ortalamaları otuzun altında özel yetiştirilmiş askeri militanlar bunlar. Bunlar, herhangi bir durumda kullanılmak üzere  bir şekilde ABD’den maaş alıyor da olabilirler. Emperyal güçler Türkiye’ye doğrudan değil, dolaylı olarak kendi ülkelerine bile ihanet eden bu hainleri kullanacaklardır. ABD ve yandaşları Fırat’ın doğusunda yapay da olsa PYD ve PKK’dan oluşan tam donanımlı bir ordu oluşturdular. 

Değerli Okurlar,

Emekli Komutan Sayın  Dr. Naim Babüroğlu'nun sığınmacılar konusundaki değerlendirmelerini sizlerle paylaşıyorum:

-Yakın tarihte iki ülke sığınmacı nedeniyle 30 yılda tümüyle değişti. Biri Lübnan. 1980 Filistinli sığınmacılar ülkeyi dönüştürdü ve Lübnan çöktü. Ne ordusu kaldı ne ekonomisi. Orta Doğu'nun Paris’i idi. Turizm cennetiydi.

-Diğeri Pakistan. 1980’lerde 4.5 milyon Afgan sığınmacıyı kabul etti ve uyuşturucu, çeteleşme, terör, kaçakçılık zirveye çıktı. Pakistan bir daha gün yüzü görmedi. Hindistan’la rekabet ediyordu.

-Sırada Türkiye var. Bu iki ülkeden çok daha fazla sığınmacı kabul etti. Ve ekonomi dahil, toplumun huzuru, güvenliği, sosyolojisi, kültürü bozuldu. Küresel suçlarda zirveye çıktı.

İnsan kaçakçılığı, uyuşturucu, kokain ticaretinin ana merkezlerinden biri oldu. Mafya suçları sıçradı.  Ve Türkiye gün yüzü görmüyor. Eğer sığınmacılar / göçmenler gönderilmezse ülke çöker. Bu tarihi ve sosyolojik gerçektir. Siyaset üstüdür ve milli bir beka sorunudur. Bu beka sorununun iktidarı, muhalefeti olmaz. TBMM bu duruma el koymalıdır. Hamasetle, dini yaklaşımlarla bu beka sorunu giderilemez.

SON SÖZ:
“ Başınıza gelen her musubet, kendi ihmal ve kusurlarınız yüzündendir” (Şura süresi 30. ayet)