4 Temmuz 1776 ABD’nin Kuruluş Günüdür. 4 Temmuz 2003 ise Türk Silahlı Kuvvetleri’nin acı dolu unutulmaz tarihidir. Irak’ın Süleymaniye kentinde, 150 civarında ABD askeri, Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görevli askerlerimizin bulunduğu karargaha “dost” gibi yaklaştı. Sonra aniden silahlarını çektiler. Başlarına çuval geçirip Bağdat a götürdüler. Askerlerimiz orada bir hafta rehin, bir anlamda tutsak olarak tutuldu. Bu kara leke askerimizin şeref, onur, gurur ve moraline indirilen bir kara gün olarak 20 yıldır hatırlanıyor.
Olayın yaşandığı dönemde bazı komutanlar, Süleymaniye’de bulunan askerlerimizi, ABD’li askerlere niçin karşı koymadıkları, başlarına çuval geçirtmemek için silah kullanmadıkları için eleştirmiş, böyle bir durumda silah kullanma yetkisinin istenmesine gerek olmadığını belirtmişlerdi. Açıkçası, askerler arasında bu konuda farklı görüşler var.
SUSKUN KOMUTANLAR
Örneğin o dönem Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda ‘Tümgeneral’ rütbesindeki komutan, “Silah kullanma yetkimiz olsa o çuvalı ABD’li askerlere yedirirdik” diyor. Anlaşılıyor ki Süleymaniye’de çuval geçirme, İncirlik’te askerlerimize kelepçe vurma olayları bir denemeydi. Bu olayların arkasından da kumpas soruşturmaları başladı.
Olayı yaşayan ve sorumlu makamda bulunanlardan konuştuğum bazı komutanlar, “O günü unutmayacağız, unutturmayacağız” diyor, genelde dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ü suçluyorlar. 3 yıl önce Hilmi Özkök Paşayı aramış ve Çuval olayı ile ilgili sorular yöneltmiştim. ABD askerlerine karşı niçin karşı koymadıklarını, silah kullanılmadığını da sormuştum. Hilmi Paşa’nın anlattıklarını, olayın 20. yılında hatırlatmak istedim. İşte, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün anlattıkları:
KARARGAHI BİLİYORLARDI
1-Özel Kuvvetler Karargahı, ABD’nin Irak harekatı öncesinden beri Kuzey Irak’ta konuşlu idi. ABD harekata başlamadan önce, yanlışlıkla bir çatışmaya mani olmak amacıyla, bu karargahın yeri ABD kuvvetlerine bildirilmişti. ABD kuvvetleri ve Türk Özel Kuvvetleri bu karargahta zaman zaman koordinasyon toplantıları yapmışlardı.
Özel Kuvvetlerin bir komutanı Süleymaniye’deki bu karargahta bulunmaktaydı. Bu komutan Şırnak’ın Silopi ilçesindeki bir komutana bağlıydı. Silopi’deki komutan, Genelkurmay Harekat Başkanına, Harekat Başkanı ise Genelkurmay İkinci Başkanına bağlıydı.
DOST KUVVET OLARAK
ABD Kuvvet unsurları olay günü dost kuvvetler olarak Özel Kuvvetler Karargahına gelmişler ve Karargahta bulunan personelimizi beklenmedik şekilde gözaltına almışlar. Olay yukarıda açıkladığım emir komuta zinciri içerisinde, her komuta kademesinde, gerçek mahiyetini anlamak için, inceleme yapılarak bir üst komutana sunulmuştur. Böylece olay, doğru bilgilerle, Genelkurmay Başkanlığı’na ulaşana kadar zaman geçmiş ve gözaltına alınan personel ABD karargahına götürülmüştür.
BÖYLE BİR EMİR VERİLMEDİ
Bu durumda tevatür haberlerde yer aldığı şekilde personele ‘ABD askerlerine karşı direnmeyin’ ya da ‘Teslim olun’ gibi emirler hiç bir komuta kademesince asla verilmemiştir. Böyle ani gelişen durumlarda personel varsa ‘Devamlı Talimatlar’daki gibi ya da o anda yapılacak durum muhakemesine göre hareket eder. Bence Özel Kuvvetlerin Irak’ta başında bulunan komutan doğru karar vermiştir. Şayet bu kararın alternatifi uygulansaydı olabilecekleri anlayanın takdirine bırakıyorum.
BEN ŞUNLARI YAPTIM
2- Olay bana geldiği anda ABD Avrupa Komutanını arayarak olayın kabul edilemez olduğunu belirttim ve olayın sebebini sordum. Bana, kuvvetimizin bir valiye suikast hazırlığında olduğunu ve bunu önlemek için Yeşil Hattın güneyinde gözaltına alındıklarını söyledi.
Cevaben, kendisinin yanıltıldığını, olayın ABD makamlarınca yeri kesinlikle bilinen Süleymaniye’deki karargahımızda cereyan ettiğini ve bir suikast eylemi hazırlığının asla olmadığını, askerlerimizin hemen serbest bırakılmasını istedim. Kendisi durumu Kuzey Irak’taki unsurlarıyla hemen konuşacağını söyledi. Bilindiği üzere Bağdat’a götürüldüğünü sonradan öğrendiğimiz personel iki üç gün içinde geri verildi ve aynı karargahta göreve devam ettirildi.
DEĞERLENDİRME FARKLI OLUR
3- Daha sonra Türk ve ABD yetkilileri Genelkurmay karargahında bir değerlendirme toplantısı yaptı ve toplantı sonuç raporunda ABD tarafı olaydan ‘Üzüntü duyduklarını’ ifade etti.
Takdir edersiniz ki olayı yaşayanların, durum hakkında geniş sorumluluk taşıyanların, diplomatik ve askeri bilgisi olanların olayı değerlendirmesi çok farklı olur. Ölmenin ve öldürmenin zorluklarını bilmeyenlerin, haklı olarak ölmeyi ya da haklı olarak yaşamayı seçmenin önem ve anlamını bilmeyenlerin mangalda kül bırakmayan ifadeleri bazen ne kadar üzücü, anlamsız ve hatta bazen tahripkar oluyor.
BAŞBAKAN VE KRALİÇE
Sözlerimi şu anekdotla bitirmek istiyorum: Bir gün bir başbakan, kraliçeye kızmış ve ‘Ben sizin yerinize olsam şöyle, şöyle yapardım’ demiş. Kraliçe hafif gülümseyerek ‘Ben de sizin yerinizde olsaydım öyle yapardım’ demiş.”
Hilmi Özkök Paşa, gündeme gelmek istemiyor ama yeri geldiği zaman konuşmaktan da bazıları gibi çekinmiyor ve bizler de olayı tek yönlü ele almamış oluyoruz.
Yarın, o dönemi yakından bilen bir başka generalin anlattıklarını aktaracağım.