Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün demokrasiyi amaçlayarak kurduğu cumhuriyetin hukuksal yapısı, Lozan’da “Bağımsızlık kadar hukuk devleti niteliği için de uğraş verdik” diyen İsmet İNÖNÜ’nün anlatımına uygun çabalarıyla güç kazanmıştır. Günümüz Anayasası’nın 2. maddesinde vurgulanan “..hukuk devleti..” Başlangıç’ta belirtilen “hukuk düzeni” ve “..adalet gerekleri..” yanında “Birinci Kısım Genel Esaslar” bölümündeki kurallarla da amaçlanan çağdaş nitelikleri öngörmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin birçok kararında da “Anayasa’nın üstünde evrensel hukuk ilkelerine ve insan haklarına bağlı, yaşamın her alanında, her konuda adaleti gerçekleştiren, hakların korunması, özgürlüklerin yaşanması için duyarlık ve özen gösteren, yurttaşların sağlık, esenlik ve güven içinde yaşaması için  her tür önlemi alıp çabaları sürdüren, eşitlik, genellik ve insanlık değerlerini savunan, ulusal yapının güçlenerek korunması için çalışan..” biçiminde tanımlanan hukuk devleti, “egemenliğin yalnızca ve koşulsuz biçimde kurucusu ulusta olduğu” ilkesine dayanan siyasal bir örgüttür.
İnsan haklarından türetilen hukukla üretilen yasalar yaşamın ışıklarıdır. Hukuk devleti, sorumluluk ve yükümlülük bilinciyle kullandığı yetkilerle hukuku en sağlıklı, en doyurucu güvence olarak yaşamda tutan yapıdır. Temel koşulu da en önemli görevi olan yaşam hakkına saygı kapsamında yargının bağımsızlığını benimsemiş, özümsemiş olmasıdır. Hukuk devleti kuru bir söz değil, etiket değil, onurlu ve soylu bir niteliktir. Hukuk güvenliğini amaç edinmiş çağdaş bir yapıdır.


GÜNCEL GERÇEKLER
Bilimsel anlatımları öteleyerek günümüz gerçeklerine eğildiğimizde üzücü durumlarla karşılaşmaktayız. Hukuksallık, devlet temsilcilerinin gözardı ettiği bir nitelik olmuştur. Günümüz cumhurbaşkanı, andına aykırı tutum ve davranışlarını milletvekili seçimlerinde değişik bahanelerle sürdürmüş, iktidarın partizanlığı somut olaylarla tepkiler almıştır. Anayasa Mahkemesi’nin 1961 döneminde birkaç kez iptal ettiği siyasal partilere Hazine yardımı, 1982 Anayasası’na konulmuştu. Seçimlerde bundan yararlandılar. Yandaş belediyeler ve kimi sözde bağımsız-yansız kurumlar ve kuruluşlarca seçim destekleri değişik biçimlerde “mirasyedi” anlayışıyla uygulandı.
Yargı kararları savsaklanmış, yargı kuruluşlarının ele geçirilmesine ağırlık verilmiş, bu amaçla Anayasa düzenlemelerine girişilmiş, yükseköğretim kurumlarında başörtüsüne ilişkin Anayasa Mahkemesi kararına karşın iktidar destekli uygulamalar gerçekleştirilmiş ve bununla övünülmüştür. Temsilci ve yöneticilerinin hukuka uymadığı bir devletin hukuk devleti olduğu savunulabilir mi? Yargının “itibar yitirdiğini, güvenirliğinin alt sırada olduğunu” iktidar üyeleri söylemektedir.
Diktanın davulları çalarken medya, üniversiteler, bilim ve sanat insanlarının çoğuyla siyaset kesiminden beklenen güçlü ses çıkmamaktadır. Bağımsızlık, özgürlük, adalet, toplumsal barış, güvenlik, sağlık, eğitim, ekonomi sorunları bırakılarak nasıl olursa olsun oy toplamaya çalışılmış, yurttaşın beklentilerine ilgi gösterilmemiştir. Şimdi partiler sınanacaktır. Parti pehlivanları koalisyon peşrevinde. Sonuç önemli. Kanımızca, bugünkü durumda erken seçim olmaz, olmamalı. Olursa da AKP iktidarında olmaz.


ÖZETLE
Hukuk devleti niteliklerinden giderek uzaklaştırılan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı ATATÜRK’ün Gençliğe Seslenişi’ndeki görev unutulamaz. Bu çağrı, her yaştaki Türk Genci’ne yapılmıştır. Adaletsiz seçimlerle alınan sonuçlar kimseye onur kazandırmaz. İktidar partisi kendi gücüyle değil devletin olanakları ve korum güçleriyle alanlara çıktı. Siyasal ahlâk yönünden düşkırıcı olan seçimler, kazananlara umut, beklediğini bulamayanlara umutsuzluk vermemelidir. Demokrasiyle ilgilerinin çok düşük olduğu izlenen iktidarcıların “Özgürlük ülkesi, basın  özgürlüğü, demokrasi, yolsuzlukla mücadele, harama bulaşan  kardeşimiz de olsa kolunu kopartırız..” sözleri asla inandırıcı değildi. Hukuk devletini hukuk karşıtlarının yönetmesi en büyük çelişki ve açmazdır. Hükûmet kurma çalışmalarında, kimlerin ne olduğu, sözlerine bağlı kalıp kalmadığı daha iyi anlaşılacaktır.