Yargıtay’ın verdiği bazı kararların, Anayasa Mahkemesi tarafından “hak ihlali” olarak değerlendirilmesi, iki yargı kuruluşunu karşı karşıya getirdi. TİP Milletvekili Can Atalay’ın mahkumiyeti Yargıtay’da onanmadan önce, serbest bırakılması yönündeki başvuru, Yargıtay 3. Dairesi tarafından reddedilmişti. Ardından Yargıtay 28 Eylül’de mahkumiyet kararını onaylamıştı. Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca kısa süre önce gazetecilere bu konudaki düşüncelerini şöyle açıklamıştı:
■ Yasa ve Anayasa, AYM’yi de bağlar. Zaman zaman böyle bunu aşma eğilimi olduğunu görüyoruz. “Ben her konuyu incelerim, bütün maddi delilleri denetlerim, bütün delillere bakarım” şeklindeki anlayış doğru değil. Bu Anayasa Mahkememizin iş yükünün daha da artmasına, işin içinden çıkılmaz hale gelmesine, kesinleşmiş kararlarda hukuk güvenliğinin otoritesinin zedelenmesine yol açar.
■ Elbette AYM’nin kararlarının da Anayasa’ya ve yasaya uygun olması gerekiyor. Eğer yetki aşımında bulunur da temyiz mahkeme niteliğine kavuşursa bu bütün toplumda kargaşaya neden olabilir. Anayasa Mahkememizin çoğu kararlarında buna özen gösterdiğini biliyoruz ama bazı kararlarda zaman zaman gerçekten de Yargıtay ve Danıştay tarafından eleştirilebilmektedir.
■ Umarım ki bu sıkıntı büyümesin. Eğer deliller hukuka uygun toplanmışsa, kanun maddeleri doğru uygulanmışsa, yasa yolunda istinafta, temyizde bunlar denetlenmişse Anayasa Mahkememizin bu alana girmemesi gerekir. Alana girdiği vakit bu sorunlar daha da artabilir.
İki yüksek mahkeme yine karşı karşıya geldi
Yargıtay’ın Atalay’ın cezasını onaylamasından 1 ay sonra AYM ‘hak ihlali’ dedi. Yargıtay Başkanı daha önce bu sıkıntıyı dile getirmişti.