İmralı yolu, sıradan bir yol değil...
Bu milletin acıları, anaların çığlıkları, babaların içine gömdüğü gözyaşları, yetimlerin sessizliği vardır o yolda...
Ve o kapının ardında sorulacak her soru, bu vatanın yüreğinden yükselen bir feryattır.
★★★
İmralı yolu, sıradan bir yol değil...
Oraya taşınan dosya, dosya değildir aslında.
Toprağa düşen 40 bin canın ağırlığıdır.
Bebeklerin masum, çaresiz bakışlarıdır.
Binlerce insanın yitirilmiş hayalleridir...
★★★
Dosyadaki ilk soru, belki en ağır olanıdır:
Bir insan, kundaktaki bebeği öldürürken, yüreğinde hiçbir pişmanlık duymadan nasıl yaşar?
★★★
Bir bebek...
Henüz “anne” diyemeden, toprağa düştü.
Bir anne...
Evladını koruyamadan vuruldu.
Hamile kadınlar, çocuklar, yaşlılar...
★★★
Dosyadaki diğer bir soru...
Gece başını yastığa koyduğunda, bu insanların feryatlarını hiç mi duymadın?
Hiç mi uyanmadın çığlıklarla?
★★★
1985’ten itibaren köy baskınlarını başlattın...
Toplu katliamlara yöneldin...
★★★
Belki hatırlarsın...
Binlerce saldırıdan, sadece birkaç örnek:
5 Ağustos 1985, Van Çatak, Taşbıçak mezrası...
6 çocuk,
1 kadın,
2 yaşlı,
Toplam 10 can hunharca öldürüldü.
Bu çocuklar, size ne yapmıştı?
Annesini öldürdüğünüz çocukların gözlerindeki o yalvarış...
★★★
Dosyadaki diğer soru...
24 Kasım 1989, Hakkâri Yüksekova, İkiyaka köyü...
13 çocuk...
6 kadın...
Toplam 28 Kürt yurttaşı katlederken...
Ne hissettin?
★★★
Sorarım...
22 Haziran 1992, Batman Seki köyü...
8 çocuk, 2 kadın...
Bu Kürt köylüsünün neydi suçları?
★★★
Sorarım...
25 Haziran 1992, Diyarbakır Yolaç köyü...
Köy imamı ile 12 yaşındaki bir çocuk, toplam 10 vatandaş...
Camiden çıkardınız ve öldürdünüz.
İbadet için gelen insanları öldürürken, neydi amacın?
★★★
Ve sorarım...
1 Ekim 1992, Şırnak Uludere...
7’si çocuk, 2’si kadın, 11 Kürt yurttaşımız...
Suçları, günahları neydi, bu çocukların...
★★★
1993...
Karanlık bir takvimdi...
715 şehit.
1479 sivil öldürdünüz.
Kaç ocağı söndürdünüz?
Kaç ocağın hayali tükendi?
★★★
Sorarım...
21 Ekim 1993, Siirt Günbulak Köyü, Derince mezrası...
14’ü çocuk, 8’i kadın...
Çocuklardan altısı, henüz 3-4 aylık bebekti.
Bu bebekler size nasıl bir tehdit oluşturuyordu?
Bir bebeğin nefesini kesmek, hangi düşüncenin ürünü?
★★★
Sorarım...
Bu vatan, kurduğun PKK ile mücadelede yaklaşık 15 bin evladını şehit verdi.
30 bin gazi, ömür boyu taşınacak yaralar aldı.
Bu acının cezası, hangi terazide ölçülür?
★★★
İmralı yolu...
Sadece bir yol değildir...
Bir şehidin cebinden çıkan şiirdeki haykırıştır.
★★★
12 Aralık 1993’te şehit düşen, Jandarma Komando Onbaşı Zekeriya Gülyaman’ın yazdığı şiirin sesi vardır o yolda...
“Olur ya bir çatışmada ölürsem
Arkamdan yas tutmayın
Bırakın, toprağımda rahat içinde yatayım
Yaramın kanını silmeyin
Ahirette hesabı sorulacak
Göğsümden kör kurşunu çıkarmayın
O benim madalyam olacak.”
★★★
30 yıl önce, 23 Eylül 1995 günü...
25 yaşındaki Astsubay Murat Namdar, annesini çok özlemişti.
Yanında 11 aylık oğlu ve eşiyle, Erzincan’dan Mersin’e gidiyordu.
Erzincan çıkışında yolları kesildi.
Yol kesenlerin üzerinde asker elbisesi vardı.
Eşi bir tuhaflık olduğunu fark etti, korkuyla, “Murat bunlar terörist” dedi.
Murat Astsubay eşinin ellerini tuttu, “Sakin ol hayatım, bir şey yok”, diyerek yatıştırmaya çalıştı.
Ve 25 yaşındaki Murat’ı, eşinin ve 11 aylık bebeğinin gözleri önünde öldürdüler.
Eşi, Yıldız hemşireydi...
★★★
Ve yıllar geçti...
“Eski Türkiye”de, 1999’da terörist başının yargılaması başladı.
Yıldız Hemşire, İmralı’da mahkemedeydi.
Anlattıkları, mahkeme başkanı dahil herkesi ağlattı.
Duruşmada, terörist başının gözlerinin içine baktı ve, “Biz size ne yaptık?” diye sordu.
Terörist başı da cam kafes içinde, “Acılarını paylaşıyorum” cevabını verdi.
Ağlayan Yıldız Hemşire’nin duruşmadaki son sözleri şöyleydi:
“Hayallerimi kaybettim. Sadece adalet istiyoruz...”
★★★
Ve İmralı yolu...
Sadece bir yol değil...
Binlerce Yıldız hemşirenin, “Hayallerimi kaybettim, sadece adalet istiyoruz...” çığlıklarıyla yankılanır.
★★★
Ve sorarım...
PKK’yı, Marksist Leninist bir örgüt olarak tanımladınız.
Ama bugüne kadar, emperyalist güçlerin bölgedeki politikalarını hiç eleştirmediniz.
Bu, nasıl bir çizgidir?..
★★★
Ve sorarım...
Hangi istihbarat örgütleriyle bağlantınız devam ediyor?
★★★
Ve son sorum...
Silah bırakacağınızı söylediniz, silah bırakan PKK yok.
Bırak silah bırakmayı, Suriye’de sana bağlı YPG/SDG özerklik ilan etti.
Neden, YPG/SDG’ye silah bıraktırmıyorsun?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’yle oyun mu oynuyorsun?
★★★
Ve asıl sorum:
İkinci Cumhuriyetçilere, PKK başıyla görüşülmesini savunan sözde solculara...
Binlerce Yıldız hemşirenin, katledilen bebeklerin, anaların çığlığını hiç duymadınız.
Atatürk’ü ve Cumhuriyet’i hedef alan her yolculukta yer aldınız.
Bu da sizin, boynunuzda ömür boyu taşıyacağınız madalyanız...
★★★
Gerek var mıydı?..
Yoktu...
Terörist başını meşrulaştırmak için İmralı’ya, ayağına gitmeye gerek yoktu.
Kürt yurttaşlarımızın büyük bir bölümünün, PKK terör örgütünü desteklemediği gerçeği ortadayken...
Terörist başını, zorla Kürtlerin temsilcisi konumuna getirmenin ülkeye hiçbir yararı yoktu.
★★★
Bu millet yıllardır, “Vatan sana minnettardır” dediğimiz şehidin çocuğunun gözüne bakarak, zaten kararını vermişti.
Bu dünyada olmazsa, öbür dünyada o adalet terazisi mutlaka kurulacak.
★★★
Ve CHP...
Atatürk’ün kurduğu partiye yakışır bir duruşla, İmralı’ya gitmedi.
Ama...
Silah bırakmayan PKK...
Ve YPG/SDG’nin özerk bir yapıyı garantilediği gerçeği ortadayken...
İç politikadaki gelişmeler, bu kadar çıplakken...
Ve artık hedef, tümüyle ortaya çıkmışken...
Hepsi, bir gerçeği haykırmıyor mu?
CHP’nin Komisyon’dan çekilme vakti gelmiştir.
★★★
Acıların yürek yakan dili vardır...
“Hafif acılar konuşabilir, ama derin acılar dilsizdir...” der Seneca...