İşçiden beklenen ne? Üretim durmasın, düzen bozulmasın, kimse gıkını çıkartmasın, izin kullanmasın, mesaiye kalsın, tatil yapmasın hatta nefes bile alamasın.
Başka? Ağzına bir tutam bal çalındığında sandığa koşup oyunu atsın.
★★★
İşçi milleti rahat durur mu? Durmaz! O zaman örgütlenmelerini engellemek gerekli... Nitekim 2003 yılında yüzde 58 olan sendikalı işçi oranı, 2023 yılında yüzde 14’e geriledi...
Ocak 2003’te 4.6 milyon kayıtlı çalışanın 2.7 milyonu sendika üyesiydi. Temmuz 2023’te ise çalışan sayısı 16.4 milyon, sendikalı 2.3 milyon kişi...
★★★
Belli ki “biz kimsesizlerin kimsesiyiz” diye yola çıkmalarını tersten anlamışız. Rahatsız patronlar, yandaş sermaye, kredici işverenler için koyulmuşlar yola... Zira hiç vermediler mola...
Onlar için işçiler sadece oy verenler! Mitinglere otobüsle taşınıp iktidara yol verenler. Seçim arası önemsizler... İşçilere söz hakkı mı? Ekonomi zaten diken üzerindeyken, sen de vazgeç bu lüksten!
★★★
Asgari ücret pazarlığında sona gelinirken artık en yaygın ortalama ücrete dönüşen asgari ücretin insanca yaşam olanağı sağlamaktan uzak olduğu ortada...
Peki, patron ne yapsın? Kimin işi iyi gidiyor ki mevcut ortamda? Yine de adil bir pazarlık için gerçek bir sendikal örgütlenme bu işin olmazsa olmazı...
★★★
Örgütlenince hele bir de işten çıkarılan arkadaşların için iş bırakma, anayasal hakkın olan protesto eylemini yaparsan polis ve jandarmanın TOMA’larla, coplarla müdahalesi keyfi bedava... Böyle destek oluyor iktidar sendikalaşmaya...
Tabii sevdiğin renk de önemli... Sarıyı seviyorsan yaşadın. Kamuda iktidar kontrolündeki Memur-Sen, özel sektör ve yerel yönetimlerde Hak-İş’e sağlanan siyasi desteği de arkana alırsın.
★★★
Bakanlığın resmi rakamları bile iktidarın 20 yılda gösterdiği işçi kesimi ve toplu sözleşme hakkının nasıl yok edildiğini, milyonlarca işçinin asgari ücretle güvencesiz çalışmaya mahkum edildiğini gösteriyor.
Zira tek bir karara bakıyor. Sendikanın grev kararı, “milli güvenliği bozucu nitelikte görüldüğünden ertelenmiştir” yazıp altını imzaladı mı, iş bitiyor.
★★★
Yıl 1988... Erdoğan, darphane işçilerinin grevinde, “grev gözcüsü” gömleğini giymişti.
Mikrofonu eline almış, “Zulme son verene kadar haklı ve kararlı mücadelelerin yanında olmayı inancımız gereği görev telakki ederiz” demişti. İnsan onurundan, alın terinin kutsallığından bahsetmişti.
Belli ki yıllar onu çok değiştirdi. Bana pek de çalışanın hakkını veriyor, hukukunu gözetiyor gibi gelmedi. Ya onur? Ya alın teri? Ya kutsallık? Onlar eskidendi...