Telefonda gezinirken ekranda karşıma “iktisadi kalkınma ile ahlak çelişir” diye konuşan din (İslam) hocası görünümlü bir şahıs çıktı. Şöyle bir masal anlattı: “İktisaden kalkınmış bir ülkenin insanları, Tanrı’dan kendilerine ahlak da vermesini istemiş. Tanrı da dileklerini kabul etmiş ve onlara ahlak ihsan etmiş.” Ama bir süre sonra bu ülke iktisaden geri kalmaya başlamış. Hocamız bu kıssayı anlattıktan sonra hisse olarak “hem ahlaklı hem de iktisaden kalkınmış olmak imkansızdır” diyerek noktayı koydu. Şaşırdım kaldım. Çünkü ben yıllardır bunun tam tersini iddia eder dururum. Nitekim bu bapta bundan 20 yıl önce yazdığım “İktisat, Akıl ve Ahlak” başlıklı bir makalem vardır. Bunu da şimdiye kadar belki 10 yerde sundum. Hemen internette bir arama yaptım. 2019’da İbn Haldun Üniversitesi “İktidar, İktisadi Kalkınma ve Ahlak: Açmazlar ve Zorluklar” üst başlıklı bir uluslararası sempozyum düzenlemiş. Sonraki yıllarda da aynı konuyu işleyen benzer etkinlikler düzenlemişler. İzlediğim video kaydı muhtemelen bu sempozyumlardaki sunumlardan biriydi.
SEMPOZYUMUN AMACI
2019’daki sempozyumun amacı aynen şöyle açıklanıyordu: Ahlakı, sürdürülebilirliği ve hakkaniyeti koruyan bir ekonomik kalkınma modeli geliştirmek mümkün müdür? Toplumlar, bir yanda ekonomik kalkınma, diğer yanda sosyal adalet ve ahlaki değerler arasında bir seçim yapmak zorunda mıdır? İbn Haldun’un bakış açısıyla, küresel pazarların eşi benzeri görülmemiş büyümesi nasıl açıklanabilir? Diğer taraftan, “ilerleme ve büyüme göstergeleri dışında kalan bir ekonomik model, yüksek ahlakı garanti eder mi?” gibi sorulara cevap aranacak. Bu sempozyum ayrıca, geçmişte ve günümüzde ekonomilerin yükseliş ve gerilemesi, yoksulluk, gelir eşitsizliği, ekonomik krizler, çevre kirliliği, biyo-çeşitlilik, doğal kaynakların tükenmesi, savaş ve barış zamanlarında kapitalizm, hegemonya ve küresel finans piyasaları arasındaki karmaşık ilişki, kültür ve sanatın metalaşması ve bunun gibi pek çok konu başlığına İbn Haldun’un bakış açısıyla yeni yorumlar getirmeyi hedefliyor.
TANIMLARI TARTIŞMAK BEYHUDEDİR
Üstteki başlık “It is futile to discuss definitions” cümlesinin Türkçesidir. Beyhudedir, çünkü insanlar, dünya görüşlerini ve değer hükümlerini üzerine inşa ettikleri kavramların belledikleri tanımlarından vazgeçmez. Herkes bir görüşü savunurken kullandığı sözcükleri kendi bildiği anlama göre seçer. Hal böyle olunca bırakın uzlaşmayı taraflar birbirlerinin dediklerini bile anlamaz. Tartışma, televizyonlarda izlediğimiz açık oturum bağrışmalarına döner. Böylesi faydasız diyaloğa girmemek için kendime bir yasak koydum. Kavramlar tanımlanmadan tartışmaya girmiyorum. Başaramazsam susup oturuyorum. Konumuz ahlak olduğuna göre işe onun tarifiyle oradan başlayalım. Ahlak kadar tanımı sorunlu bir ikinci kavram yoktur desem abartmış olmam. Özellikle yaşanan İslam’ın ahlak tanımıyla, ahlakın laik/bilimsel tanımı arasında dağlar kadar fark vardır. İzninizle kendi ahlak tanımımı bilginize sunuyorum. “Ahlak, fani bireyin kısa vadeli kişisel çıkarlarını kollarken, diğer bireylerin ve baki olan toplumun kısa ve uzun vadeli yararlarına halel getirmesini engellemek amacıyla toplum tarafından geliştirilmiş yasaklar manzumesidir.” Milletler, bu kurallara gönüllü olarak uyduğu oranda ahlaklıdır.
SON SÖZ: Ahlak iktisadidir.