Gündemde Katar Merkez Bankası ile 5 milyar dolarlık swap, yani değiş tokuş işlem limitinin 15 milyar dolara çıkartılması hadisesi var...
★★★
Ne güzel iş... Birkaç ay Türk Lirası’nı faiz ödeyerek Katar’a verip, onlardan Katar Riyali alıp rezerve koyunca düzeliyor her şey bir anda... Ne kolaymış!
Türkiye’nin kredi notları, toplam dış borçları, iç borçları, dünya ekonomileri arasındaki yeri, iflas risk puanımız, tüketici güven endeksi, işsizlik ve enflasyon oranları, ortalama kişi başı milli geliri... Bakın hepsi iyileşti!
★★★
Son bir ayda 5000’den fazla mala ek vergi geldi. Koyar mı bize? Türkiye borç alıp yine zenginleşti! İşte lider ülke, işte sıçrayan ekonomi...
Ufak tefek pürüzler olacak tabii... Anlaşmayı Katar ile yaptık... Fakat miktarını Amerikan Doları cinsinden açıkladık! Neden acaba?
★★★
Oysa ortada dolar falan yok ki... Katar Riyali alıp Türk Lirası vereceğiz... Sahi Katar Riyali’ni ne yapacağız?
Bizim Katar Riyali ile borcumuz mu var? Ya da Katar Riyali dünyada rağbet gören bir para birimi mi? Hiç biri... Sadece güzel görünecek bizim Merkez Bankası’nın rezervleri...
“Bakın, Merkez Bankası rezervlerimiz arttı, nasıl yakıştı mı?” diyeceğiz... Gidip de o parayı dolara çevirip kullanma şansımız yok! Onu söylemeyeceğiz.
Merkez Bankası; “Para takası anlaşmasının temel hedefi yerel para birimleri üzerinden gerçekleştirilen ticareti kolaylaştırmak” falan dedi... Benim külahım neredeydi? Ona anlatsaydı...
Yahu Katar ile Türkiye arasındaki dış ticaret hacmi yıllık 1.6 milyar dolar... Ticaret kolaylaşsın diye 2 milyon 800 bin nüfuslu Katar ülkesine 10 yıllık ödeme mi yapıyorsun? Kime yediriyorsun?
★★★
Türkiye açısından esas anlamlı olanı bu anlaşma ekonomisi gelişmiş bir ülke ile yapılsaydı. O zaman şık duracaktı... Vay İngiltere veya Japonya Türkiye’ye güvendi diyeceklerdi...
Japonya, İngiltere olmadı, Katar verelim... Katar’ın Türk Lirası’na ihtiyacı var mı bu ticaret için? O zaman esas soru biz “Katar’a ne veriyoruz?” olmalı...
★★★
Ne vadediyoruz ? Kapitülasyonlar mı? Kanal İstanbul’un tamamı mı?
Teminat olarak ne gösteriyoruz? Denetlenemeyen, yaptığı her işlem sır olan Varlık Fonu’ndan Vakıfbank mı? Çaykur mu? Botaş mı? Türk Hava Yolları mı?
Bilemiyoruz! Ticari sır kapsamında... Zira milyarlarca dolarlık Tank Palet Fabrikası’nı bedavaya vermiştik. O bile yeter aslında!
★★★
Durun! Benim Japonya’dan hâlâ umudum var... Koskoca Başakşehir Şehir Hastanesi’nin adını boşuna “Sakura” koymadık arada derede... Üç-beş de onlar ateşlerler herhalde...
Yok eğer vermezlerse... Nasıl adını değiştirmek için havalimanını yıkıp hastane yaptık. Bu sefer de hastaneyi yıkar havalimanı yaparız. Aslanım, biz kaçın kurasıyız?
Tut yakala dövizi, kaçmasın!
Erdoğan dümdüz gitti, sert girdi! Birden; “Yurt dışına döviz kaçıranlara karşı asla merhametli olmayacağız” dedi... Konuşmasından anladığım kadarıyla ülkede fazla döviz kalmadı sanki!
Zira bu konuşmanın muhatabı muhtemelen yandaş iş adamları...
Londra’da sokak satın alanı mı ararsın, paraları İsviçre’ye kaçıranı mı? Malta, Bahreyn, vergi cenneti adalar... Hep onların mekânlar!
İşin açıkçası biraz geç kaldı. Giden gitti, bize şarkılar söylemek düştü ardından...
★★★
İyi de, burası Türkiye... Bildiğimiz kadarıyla serbest piyasa ekonomisi uygulayan bir ülke!
Bu durunda “döviz kaçırmak” ne demek? Kaçıracak bir durum mu var? Kazananın kendi parası değil mi? İster Türgev’e, ister Ensar’a bağışlar. İsterse alır gemi, gemicik keyfine bakar!
Tabii eğer kendi kazanmamışsa, birileri ihale yağdırmışsa onu da bilemem ki!
★★★
Kim için olursa olsun, işin aslı bu tarz konuşmalar ekonomi ve piyasalar için tehlikeli sular...
Lakin bundan 31 yıl önce geçilen serbest kambiyo rejimini tartışmaya açmak gelen trenin rayının üzerinde güneşlenmekten farksızdır.
Zira ufaktan da olsa uygulamaya geçildi. Lakin daha da sertleşirse Türkiye gibi yıllık 170 milyar dolar dış borcu ödemesi veya döndürmesi gereken bir ülkenin ekonomisi için sezon finali olur. Ekonomi bu bölümden sonra yayından kaldırılır!
★★★
Girerken serbest, çıkarken “hop birader nereye?” İşler gelirse bu raddeye hoş geldiniz İran, Venezüela ekonomisine!
Herhangi bir limite tabi olmadan sınırsız para girişi ve çıkışı Türkiye’de 1989 yılında serbest bırakıldı. Paranın çıkışını engellemeye çalışırsanız, girişine de baraj kurarsınız.
★★★
Almanya, Fransa ya da Hollanda’nın bizim gurbetçilere; “Paranızı dışarı çıkarmayın, ülkede tutun” dediğini duydunuz mu?
İnsan, “Yok artık bu kadarı da yapılmaz” diyor. İyi de bir bakıyorsun, Atatürk’ün mirası İş Bankası’nın Hazine’ye devri için “10 gün içinde bitirin bu işi” emri veriyor! Bunu mu yapamayacak?
★★★
İşin açıkçası konu paraya gelince insanlar bırak başkanı, kralını tanımaz! Paranın dini, imanı, vatanı, milleti yoktur! Nerede güvende ve kârlı ise oraya doğru akar.
Velakin hak arar, hukuk arar, şeffaflık arar, güven arar.
★★★
Sadece para kaçsa iyi... Erdoğan’a ait değil miydi; “Parlak beyinlerimizi batıya kaptırıyoruz” serzenişi? Gençler, akademisyenler, fırsatını bulanlar terk ediyor memleketi?
Yazılır hesabına geçen günler... Soluyor birer birer içimizdeki güller... Acaba insanlar bizzat kendisinin yönettiği ülkeden ümidi mi kestiler?