Eğer sadece kendi küçük ekonomimize odaklanırsak, büyük resmi gözden kaçırırız. Önce biraz teknik detayla başlayalım... Dünyayı turlayalım.

Çin Merkez Bankası, ekonomiyi sanki uykusundan uyandırır gibi faiz oranlarını düşürdü ve bankacılık sistemine adeta bir enerji içeceği gibi para pompaladı.

★★★

Çin’de işler hiç iyiye gitmiyor. Yoksa ne gerek vardı panik düğmesine basmaya? Ekonomik büyümeyi bu yıl yüzde 5 hedefine zıplatma amacında...

Pekin’in ekonomiyi canlandırmak için açıkladığı devasa teşvik paketi, Asya borsalarını da 2.5 yılın zirvesine tırmandırdı. Çin hisse senetleri, sanki 2008’den beri ilk defa spor salonuna gitmiş gibi, haftayı en iyi şekilde kapattı.

★★★

Amerika Merkez Bankası’nın politik kaygılarla beklenenden fazla faiz düşürmesi ile piyasaların devraldığı iyimserlik, sadece Çin ile sınırlı kalmadı, emtia piyasalarında da adeta bir festival havası yarattı.

Altın fiyatları, son bir ayda yüzde 7 yükselerek yeni rekorlar kırmaya devam etti. Gümüş ise adeta bir zaman yolcusu gibi, 2012 yılının zirvesini selamladı.

★★★

Enerji piyasasına gelince... Petrol fiyatları son dönemdeki hızlı düşüşle, net enerji ithalatçısı ülkelerin cari açıklarına katkı sağlayacak bir seviyede...

Jeopolitik mutfakta pişen olaylara bakacak olursak, Suudi Arabistan’ın ham petrol üretimini artırma planları, piyasada dengeleri değiştirecek gibi duruyor. Öyle ki, Suudi Arabistan fiyat hedeflerini kenara atıp, pazar payını artırma peşinde.

★★★

Petrol fiyatlarının gerilemesi tabii ki enerji ithalatçısı olmamızdan dolayı Türkiye’ye yaradı. O zaman neden benzin ve motorin yine zamlandı? Yönetime sormalı...

Nasıl harcıyorlarsa para yetmiyor. Yana döne para aranıyor. Önceki gün yapılan Hazine’nin 2035 vadeli Eurobond ihracının başarılı geçtiği söylendi. “Yaşasın Türkiye yeniden borçlandı” diye sevinildi.

Oysa satışın yarısı vadesi yaklaşan tahvillerin değiştirilmesinden kaynaklıydı... Bak o işe değinen fazla kişi olmadı.

★★★

Devleti yönetenlerin harcadıkları paralar milletin ödediği vergiler... Yapacakları borçlanmalar milletin sırtına yükledikleri yükler. Kısaca senin adına borçlanıyorlar. Senin paranı harcıyorlar.

“İyi gidiyoruz” derken bile halk fakirleşiyorsa illa vardır bir yerde bir hata... Nitekim acı çekmeden, bedel ödemeden, daha kötü günler görmeden buradan çıkmamız pek olası değil...Yetmez, dünyada da kötü bir gelişme olmaması gerekir.

★★★

İşkencenin bitişi için verilen tarih 2025 yılı sonu... Bir buçuk yıl sonra dibe vurmuş olacağız ve yükselmeye başlayacağız hesaplarına göre...

Rahatlamamız ancak 2028 yılına gelince... O da her hamleyi doğru yaparsak, ayağımızı yere sağlam basarsak ve disiplini bozmazsak... Başka? Bırak Allah aşkına...