Sevgili okuyucularım, Türk ordusu bundan 40 yıl önce, 20 Temmuz 1974 günü Kıbrıs’a çıkmış ve orada Rumlar’ın baskısı altında yaşayan Türk soydaşlarımızı kurtarmanın ilk adımını atmıştı. Kıbrıs yıllardan beri kaynıyordu. Türk azınlık Rum çoğunluğun zulmü altında inim inim inliyor, Türkiye tarafından çeşitli zamanlarda alınan harekat kararları başta ABD olmak üzere dış ülkelerin baskısı nedeniyle bir türlü uygulanamıyordu.
Ecevit Başbakan, Erbakan Başbakan Yardımcısı, Semih Sancar Genelkurmay Başkanı idi. CHP-MSP koalisyonu son kararı verdi ve ordumuz 20 Temmuz 1974 günü Kıbrıs topraklarına adım attı.
Kıbrıs, Yunan uçaklarının menzili dışındaydı ve bu durum bize büyük bir avantaj sağlıyordu. Hava üstünlüğü bizdeydi. Adaya çıkarma gemileriyle birliklerimiz çıktı, havadan paraşütçülerimiz ve komandolarımız indirildi.
Çok şiddetli çatışmalar oldu. Yıllar sonra, Türk kuvvetlerinin komutanı orgeneral Bedrettin Demirel’le bu harekat konusunda uzun bir söyleşi yapmıştım ve şu sözlerini unutamam:
Karşımızda çok iyi savaşan bir Yunan-Rum ordusu vardı. Mertçe savaştılar.”
Sonunda üstünlüğü ele geçirdik ve yine dış dünyanın baskısıyla ateşkes kararı alındı. Ancak birliklerimiz ele geçirilen Girne-Lefkoşe bölgesinde, çok dar bir alanda sıkışıp kalmıştı. Ciddi bir Yunan saldırısı bizi zor durumda bırakacaktı. Ağustos ayında ikinci harekat başlatıldı ve ordumuz yeniden ileri atılıp bu kez Lefke’yi ve Karpaz dahil Magosa bölgesini ele geçirdi. Sonradan kurulacak olan bugünkü KKTC’nin sınırları böyle belirlenmiş oldu.
Türkiye’nin Kıbrıs zaferi sonrasında Yunanistan’ı yönetmekte olan cunta devrildi ve yeniden demokrasiye geçildi.

* * * * * * *
Kıbrıs Barış Harekatı adı verilen bu operasyonun bence en önemli ve hüzün verici olaylarından biri, kendi muhribimiz olan Kocatepe’yi uçaklarımızın yanlışlıkla bombalayıp batırmasıdır.
Kocatepe olayını bir süre sonra dört koldan araştırmış, işin içinde yaşayanlarla uzun söyleşiler yapmış ve sonra, artık piyasada bulunmayan “Unutulmayan Söyleşiler. Tarihe Düşülen Notlar” isimli
kitabımda tam metin olarak yayınlamıştım.
Kendi savaş gemimizi nasıl batırmıştık? Hata kime aitti? Deniz Kuvvetleri’ne mi, yoksa Hava Kuvvetleri’ne mi?
Olayı anlatan üç kişi şunlardı:
Yarbay Mehmet Kolburan: Kocatepe’nin hemen yakınında olan ve uçaklarımızın saldırısından payına düşeni alan Adatepe muhribinin ikinci komutanı.
Yarbay Zeki Kılıç: Kendi gemilerimizi bombalayan pilotlardan biri.
Albay Behçet Tamuroğlu: Genelkurmay’daki savaş harekat merkezinde görevli.

* * * * * *

Ortaya çıkan manzara ilginçti. Harekat başladığında bir duyum gelmişti. Akdeniz’de Baf açıklarında bir gemi konvoyu Rodos’tan Kıbrıs’a doğru yol alıyor ve Rumlara yardım götürüyordu.
Bu istihbaratın doğru olup olmadığı bugüne kadar ortaya çıkmadı. Ama büyük olasılıkla yanlıştı. Bu durumda uçaklarımıza emir verildi:
- Konvoyu derhal imha edin, Baf limanına girmesini
önleyin.
İşte ne olduysa bundan sonra oldu.

* * * * * * *

Bu sırada üç muhribimiz, Kocatepe, Adatepe ve Mareşal Çakmak, birbirlerine yakın bir biçimde Kıbrıs’la Anadolu sahili arasında devriye görevini yerine getiriyor. Yunan konvoyunun yolunu kesmek ve imha etmek için gemilerimiz Baf tarafına yönleniyor. (İş, işte bu aşamada iyice karışıyor!)
Deniz Kuvvetleri’nden “Orada gemilerimiz yoktur” haberini alan Hava Kuvvetleri uçakları kaldırıyor, “Baf civarında görülen bütün yüzer cisimler vurulacak” emri veriliyor.
Uçaklar çeşitli üslerden kalkıp gemileri bombalamaya başlıyor. Ancak son aşamada bir kuşku oluşuyor:
“Sakın bunlar bizim gemilerimiz olmasın!”
Bazı uçak filolarına geri dön emri veriliyor. Ancak dolu jetlerin bomba yükleriyle alana inmeleri çok tehlikeli olacağı için Baf’a gidip limanı bombalıyorlar ve yüklerini bu yolla boşaltıyorlar!
Sonuçta uçaklar ikinci kez havalanıyor. Artık Deniz Kuvvetleri kesin bildirimde bulunmuş, o bölgede görülen hedeflerin bizim gemilerimiz olmadığını bir kez daha vurgulamıştır. Filolar yeniden havalanıp, Yunan gemisi olduğu zannedilen üç savaş gemimizi yeniden bombalamaya başlıyor.
Kocatepe ağır isabet alıp denizin ortasında yanmaya başlıyor. Adatepe ve Mareşal Çakmak, mürettebatı kurtarmak amacıyla onun yardımına gidiyor. Fakat uçaklarımız saldırıya yeniden başlayınca bu kez Adatepe ve Mareşal Çakmak yara alıyor. Her ikisi de uçaklardan kaçmak için kıvrımlar yaparak Anadolu sahillerine doğru kaçmaya başlıyor.
Pilot yarbay Zeki Kılıç anlatıyor:
Ne yazık ki uçaklarımızla gemilerimiz arasında telsiz bağlantısı yoktu. Vurduklarımızın bizim gemilerimiz olduğunu öğrenince mahvolduk...”
Adatepe’nin ikinci komutanı yarbay Mehmet Kolburan anlatıyor:
“Baf’a doğru gelen bir Yunan konvoyu yoktu. Bu bir elektronik aldatmaca idi... Bize saldıran uçakların kime ait olduğunu bilemiyorduk ve biz de ateş ediyorduk...”
Savaş Harekat Merkezi görevlisi Albay Behçet Tamuroğlu anlatıyor:
Gemilerimiz yanlış yerde, Baf’a çok yakın konuşlanmıştı. O yüzden yanlışlıkla uçaklarımızın saldırısına uğradılar. Bunu anladığımız zaman iş işten geçmişti.”
Sonuçta Kocatepe batmış, Adatepe ile Mareşal Çakmak ağır yaralar almıştı. (Kocatepe’nin komutanı rahmetli Güven Erkaya sonraki yıllarda Deniz Kuvvetleri Komutanı oldu.)
Batan gemimizin mürettebatından bir bölümü daha sonra İsrail balıkçı gemileri tarafından kurtarıldı. Ancak Kocatepe’de 54 denizcimiz şehit düşmüştü.
Kıbrıs Barış Harekatında şehit düşen toplam asker-subay-astsubay sayımız, kayıtlara 498 olarak geçti. Yunan kaybı ise dört bin dolaylarında idi.

* * * * * *

Kıbrıs Barış Harekatı’na katılanlar tarafından çeşitli kitaplar yazıldı. Son çıkan ikisi şunlar:
O günlerde üsteğmen rütbesiyle tank bölük komutanı olan İzzettin Çopur’un kitabı “1974 Kıbrıs Barış Harekatı ve Anılar.” (Kastaş Yayınevi.)
İkincisi o günlerde Bolu Komando Tugayı’nda bölük komutanı olan ve Yunan ordusuyla günlerce göğüs göğüse çarpışan Üsteğmen Haluk Üstügen’in kitabı:
1. Komando Taburu 1974 Kıbrıs. Beşparmak Dağlarında Yarma Harekatı.” (Kastaş Yayınevi.)
Savaşlar çok zorlu geçmiş ama işin kara mizah yönü de var. Üstügen anlatıyor, kumanya olarak verilen bütün tavuklar bozukmuş, ölümüne savaşan askerler tam kadro ishal olmuş ve savaş alanları açık tuvalete dönüşmüş!.. Susuzluk askerin belini bükmüş.
Sızma, tahrip ve sabotaj konularında eğitilen komandolar doğrudan piyade savaşına sokulunca önemli aksamalar olmuş, şehitler verilmiş... Okumanızı öneririm.

* * * * * *

Yarından başlayarak Kocatepe’nin kendi uçaklarımız tarafından nasıl batırıldığını sizlere üç gün boyunca -olayı bire bir yaşayanların ağzından- anlatacağım. Bir macera romanı gibidir!
Böylece iç siyaset gündeminden de biraz olsun kurtulup harekatın 40. yılında Kıbrıs şehitlerimizi bir kez daha anmış oluruz.