Yüksek yargı adeta birbiriyle kavga ediyor, olanlar Türkiye’ye oluyor!

Ekonomide kriz, yargıda kriz, adalette kriz, eğitimde kriz, futbolda kriz... Ne olacak halimiz?

Çok acıdır ki, artık tüm dünyada “Hukukun işlemediği, çağdaşlıktan uzak, krizlerle boğuşan bir Ortadoğu ülkesi olarak” kabul görüyoruz!

Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi’ni tanımamasının yarattığı krize, iktidar yanlılarının “Hilafet ve şeriat” çığlıkları da eklenince, Türkiye’nin görüntüsü iyice bozuldu.

Anayasa’nın 153’üncü maddesi:

“Anayasa Mahkemesi’nin kararları, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” diyor.

Hani nerede? Anayasa rafa kaldırılmış gibi!

Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne göre “Anayasa Mahkemesi’nin, hapisteki milletvekili Can Atalay hakkında verdiği ‘hak ihlali’ kararının hukuki bir değeri yokmuş!”

O zaman Anayasa Mahkemesi niye var?

Kararları yok hükmünde sayılacaksa böyle bir mahkemeye gerek yok!

Eğer Anayasa yok sayılıyorsa, o zaman bu Anayasa’ya göre seçilmiş tüm kurumlar meşruiyetini kaybeder!

Anayasasız, hukuksuz bir kabile devleti haline geliriz!

★★★

Yerel Mahkeme de Yargıtay 3. Ceza Dairesi de arkalarında iktidarın desteğini hissetmeseler, Anayasa’ya aykırı böyle bir karar verebilirler mi? Veremezler, çünkü Anayasa ihlali ağır suçtur!

Hukuk düzeni bozuluyor, Anayasa ihlal ediliyor Hakimler Savcılar Kurulu ve Adalet Bakanlığı ise bu yargı krizini sadece seyrediyor.

Anayasa Mahkemesi’nin kararları elbette ki herkesi memnun etmeyebilir. Seven de olur, sevmeyen de... Fakat her ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan (en büyüğünden, en küçüğüne kadar) herkes bu kararlara uymak zorundadır.

Bu, Anayasa’nın emridir.

Aksi takdirde hukuk guguk olur, ülkede kargaşa doğar!

★★★

Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamamakla Türkiye hukuksuz bir ülke damgasını yiyor.

Yüksek yargının bile birbirine girdiği, Anayasa’nın fiilen askıya alındığı bir ülkeye hiçbir yatırım gelmez. Çünkü para ürkektir, güven duymadığı yere uğramaz! Ve olan, ekonomik sorunlarla boğuşan 85 milyon insanımıza olur!

Hilafetçilerin gözleri karardı! 

Galata mitingindeki hilafet çığlıkları...

Üzerinde Arapça yazılar bulunan, yeşil bir bayrak açan adama yumruk atan öğrencinin tutuklanıp hapse atılması...

Anıtkabir’de Cumhuriyet’e ve laik düzene küfrederek şeriat yaygarası yapan adam...

Suudi Arabistan’da oynanamayan Süper Kupa maçı...

Milli Eğitim Bakanı’nın Meclis Kürsüsü’nde cemaat ve tarikatları överek “Onlar sivil toplum örgütleridir. O örgütlerle 10 anlaşma yaptık ve yapmaya devam edeceğiz.” diye meydan okuması...

Yurtsever gazeteci Fatih Altaylı hakkında soruşturma açılıp yurt dışına çıkışı yasaklanması...

Bu kadar olay tesadüfi olabilir mi?

İktidarın, gözleri kararan hilafetçilere sıcak bakması onların cesaretlerini arttırıyor, coştukça coşuyorlar!

Ülkemiz geriliyor, yoksullaşıyor ve maalesef kötüye doğru gidiş önlenemiyor!

TEBESSÜM

Temel doktorda...

Temel karısı ile birlikte doktora gitmiş, sevimli Karadeniz şivesiyle derdini uzun uzun anlatmış... Doktor kayıt defterini önüne alarak sormuş:

“Nerelisiniz?”

Temel, doktora dik dik baktıktan sonra karısına dönmüş:

“Yürü hanum, cidelum!..”

“Ne oldi? Niye cidiyruk?”

“Ula bi saat koniştuk, herif nereli olduğumuzi bile anlamadi! Hastaluğumuzi nasıl anlayacak?”

GÜNÜN SÖZÜ

Düşük eğitimli bir toplum, iyi eğitimli toplumlara yem olur!