Mevlana’nın yazdığı ve emekli Öğretmen Şefik Can’ın tercüme ettiği; “Mevlana Mesnevi Tercümesi”nde Lokman’ın kavununu anlatan bir bölüm var.

Özetleyerek yazayım:

Bir gün efendiye armağan olarak kavun getirmişlerdi. Efendi kölelerden birin e “Git oğlum, Lokman’ı çağır” dedi.

★★★

Lokman gelince kavundan bir dilim kesti, ona verdi. Lokman, o dilimi bal gibi, şeker gibi yedi. Öyle hoşlanarak,  öyle zevkle yedi ki; efendisi ona ikinci dilimi de verdi. Böylece dilimler on yediyi buldu.  Bir tek dilim kalınca “Bunu da ben yiyeyim de ne kadar tatlı kavun olduğunu anlayım, göreyim” dedi.

★★★

Lokman öyle hoşlanarak öyle zevkle yemişti ki, onu görenlerin de iştahları kabarıyor, karınları acıkıyordu. Efendisi o son dilimi yer yemez, kavunun acılığından ağzını bir ateş kapladı. Dili uçukladı, boğazı yandı.  Acılığından kendinden geçti.  Ondan sonra Lokman’a; “Ey benim canım. Ey benim cihanım!” dedi. Böyle bir zehri nasıl oldu da tatlı tatlı yedin? Böyle bir kahrı nasıl oldu da lütuf saydın? Bu ne sabırdır? Ne yüzden bu acılara katladın? Buna sabrettin? Yoksa sen tatlı canına düşman mısın? Neden bir şey söylemedin? Neden, ‘Beni mazur görün, şimdi yiyemem’ demedin?

★★★

Lokman dedi ki: “Ben senin nimetler bağışlayan elinden o kadar tatlı yemekler yedim ki, onlara karşı utancımdan iki kat olmuşumdur.  Elinle sunduğun bir şeye, ‘Bu acıdır, yenilmez’ demeye utandım. Senden gelen acıdan feryat edersem, yüzlerce defa toprak başıma saçılsın. Şükürler bağışlayan elinin tadı bu kavunda nasıl acılık bırakır.

★★★

Mevlana Mesnevi’de Lokman’ın Kavunu” hikayesini “sevgiyi anlatmak” için yazdı. Sevgiden acılar tatlılaşır, sevgi yüzünden bakırlar altın olur. Sevgi ile tortular durulur, arınır. Sevgiden ölü dirilir. Diye notlar da düştü.

★★★

Benim çizgimde gazete yazarlarının her gün yazı yetiştirmesi Lokman’ın yediği acı kavun gibidir. Ancak siz okurlardan gelen desteğin yarattığı coşku ve yazmaya olan sevgi bizi sürekli yazı yetiştirmeye zincirler. Yazı gazetede yayımlanıp sabah önümüze gelince bütün acılık tatlıya dönüşür.

Bana biraz izin.

Yapmam gereken kişisel işlerim birikti dağ oldu. Dağı eritip en kısa zamanda döneceğim.