Sevgili okurlarım, Türkiye bir ‘müjdeler’ ülkesine dönüştü. Güzel haberler hep birbirini izliyor ve milyonlarca insanımız bu güzellikleri izlerken mutlu oluyor, mest oluyor.

Son güzel haber yine Ankara’dan geldi.

Yukarıda sözünü ettiğim milyonlarca insanımız hep soruyordu...

“26 Ağustos Malazgirt Savaşının yıldönümü yaklaşıyor. Hükümetimiz bu yıldönümünü acaba nasıl kutlayacak! Biz bu konuda şanına layık bir kutlama bekliyoruz!..”

Hükümetimiz, sayın cumhurbaşkanımızın yol vermesiyle şimdi önemli bir müjdeye imza attı.

“Bitlis’in ilçesi Ahlat’ta kutlamaya karar verdik. Şenlikler ve anma törenleri Ahlat’ta yapılacak. Kabine toplantımızı da 25 Ağustos Pazar günü yine Ahlat’ta yapacağız...”

★★★

Şimdi merak edip öğrenmeye çalışacaksınız...

17 bakan Ankara’dan kalkıp iki günlüğüne taa Ahlat’a gidecek.

Bunlar oraya nasıl gidecek?

Konvoylarında yüzlerce araç olacak. Ayrıca koruma ordusu, aşçılar, garsonlar, sofracılar, torpilli davetliler vesaire...

Bunları götürüp getirmek için Saray’ın 14 uçaklık filosuna ait çok sayıda uçak havalanacak.

★★★

Efendim neymiş...

1071 tarihli Malazgirt Savaşının 953. yıldönümü Ahlat’ta kutlanacak ve kabine toplantısı bu kutsal amaç doğrultusunda orada yapılacakmış.  

Bu kadar insanın yatacak yeri ve yiyecekleri konusunda hiç kimse endişe etmesin.

Sayın cumhurbaşkanımız bu konuda gerekli önlemleri çoktan aldırdı. Özel mutfaklar kuruldu, masalar dizildi.

Sadece Malazgirt Savaşı kutlansın diye Ahlat’a bahçeleri, parkları, konuk odaları ve görkemli binalarıyla birlikte kocaman bir Saray yapıldı.

Arkadaşlarda para bol.

Saray’da yatıp kalkacaklar, orada yiyip içecekler.

Açıkta kalanlara ise çevre il ve ilçelerde ayrıca yer ayarlanıyor.

★★★

Şimdi bu savurganlık ortamında akla gelen önemli bir soru var...

-26 Ağustos, 1071 Malazgirt’in yıldönümü. Kabine o yıldönümü nedeniyle Ahlat’ta toplanacak. Bunu anlamış görünelim.

Peki ama tam bir hafta sonra Büyük Taarruz’un ve hemen ardından 30 Ağustos zaferimizin yıldönümü.

Acaba bizim kabine önümüzdeki hafta Afyon’da toplanır mı?

★★★

Böyle soruları geçiniz zira işlerine gelmez...

Ve bu gibi sorulara asla yanıt veremezler...

Çünkü Büyük Taarruz ve 30 Ağustos zaferinde Mustafa Kemal Paşa vardır.

Bizim efendiler kendisinden pek hoşlanmazlar!

Alpaslan’a var, Atatürk’e yok!

Ve Diyanet’in gelecek cuma günkü hutbesi

Sevgili okurlarım yukarıda dedim ya, 30 Ağustos’un yıldönümü önümüzdeki mübarek cuma gününe denk geliyor.

Diyanet’in başındaki Ali Erbaş’ı artık ismen bile olsa tanıyoruz.

Tam bir AKP militanı.

Recep Bey’in ve bakan hanımlarla beylerin olur olmaz törenlerine katılıyor, mikrofonu eline alıp dualar ediyor, üstüne bir de nutuk atıyor.

Başında olduğu kuruluş tarafından hazırlanıp Türkiye’deki on binlerce camide her cuma günü okunan hutbelerde Atatürk’ün adı geçmez, geçirilmez.

Diyanet bu iktidarın arka bahçesi olmuştur.  

Camilere ulusal bayram günlerinde bile bayrağımız asılmaz.

Ali Erbaş gibilerin bu konuda verdiği yanıt şöyledir:

“Camiler ümmetin yeridir. Ümmette her milletten insan vardır...”

★★★

Bu iktidar İstanbul’daki Ayasofya’yı bir süre önce cami yapıp ibadete açmıştı.

Açılış gününün bir numaralı kahramanı(!) ise Ali Erbaş’tı.

Onu caminin mihrabında gördük.

Hem nutuk atıyor ve hem de dua ediyordu.

Ama o güne kadar hiç görmediğimiz bir manzara ile yüz yüze gelmiştik.

Şahsın belinde kocaman bir kılıç vardı.

★★★

Meğer o kılıcı Osmanlı halifeleri takarmış.

Hilafetin İslam alemindeki gücünü o kılıç sağlarmış!

Diyanet’i Mustafa Kemal Atatürk kurmuştu...

Ve şimdi Diyanet’in başında olan şahıs, Atatürk’ün yok ettiği, silip süpürdüğü halifeliğin sembolü ve simgesi olan kılıçla cami mihraplarına çıkıp dualar okuyordu!

Bir kamu görevlisinin bunları tek başına yapması asla söz konusu olamaz.

O halde gücünü nereden alıyor?

Elbette Recep Tayyip Erdoğan’dan.

★★★

Şimdi burada iki soru soruyorum:

1- Malazgirt’in 953. yıldönümü nedeniyle şimdi Ahlat’ta toplanan kabine 30 Ağustos Zafer Bayramı yıldönümünde önümüzdeki hafta acaba Afyon’da toplanır mı?

2- 30 Ağustos, önümüzdeki hafta cuma gününe denk geliyor. Acaba Bay Ali Erbaş o gün Türkiye’deki bütün camilerde okunacak Cuma hutbesinde Atatürk’e de yer verdirmeyi düşünür mü?

Göreceğiz bakalım.

Şu Türkiye’de ne günlere kaldık!..

Nelerle uğraşıyoruz, kimlere nasıl saçma sapan sorular sormak zorunda kalıyoruz!