Altı gündür AKP iktidarının bu millete 100. yıl coşkusunu çok gördüğü Cumhuriyeti, Cumhuriyet’i kuran Atatürk’ün yaptıklarını, Cumhuriyet kavramının hava kadar, su kadar önemli olduğunun altını çizmeye çalışıyorum.
“Cumhuriyet akıl ve şuurla kurulmuştur. Zayıf değildir! Yüzyıllardan beri çekilen milli musibetlerin uyanıklığı ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir...”
Cümlenin Atatürk’e ait olduğu hemen anlaşılıyor.
Çünkü içinde akıl ve ancak onun gibi bir derinliğin aklına gelebilecek ‘milli musibet’ benzetmesi var!
Gerçekten bu topraklar üzerinde yaşamış ve yaşayanlar çok çekti milli musibet haline gelen, sonu daima milletin kanıyla biten akılsızca işlerden. Dünyayı saran günümüz siyaset esnafının gidişatına bakılırsa, maalesef bizden sonra geleceklerin de çekeceği var!
Milli musibet nasıl bir şeydir görmek için Ortadoğu’ya bakmak yeter...
Burnumuzun dibi kan gölü. Hamas, milyonların sıkışıp kaldığı Gazze için kan dökmekten en az kendisi kadar çekinmeyen İsrail’e davetiye çıkardı. İsrail geri kalır mı?
Kalmıyor!
Netenyahu bombalıyor, Amerikan başkanı Biden bomba gönderiyor ve neredeyse dünyanın çoğu İsrail’e destek veriyor.
Türkiye?
Cumhurbaşkanı Erdoğan en üst perdeden tepki gösterdi. Ölüm kusan İsrail’i şiddetle kınadı ama, can alma taktiklerinde İsrail’le yarışanlara, ‘Filistin’in, mazlumların daima yanındayız. Fakat yaptığınız savaş hukukuna sığmaz! Çoluk çocuk sivil öldürmek, kaçırmak insanlığa hele de dinimize yakışır mı’ demedi.
Denilse de denilmese de Cumhuriyet’ten önce Osmanlı toprağı olan bölgede olan şu...
Yaşını başını almış koca koca adamlar, halklarına rağmen karar veriyor, düğmeye basıyor, yangına körükle gidiyor!
Netanyahu mesela 74 yaşında. Hamisi ABD başkanı Biden 81 yaşında. Hamas’a gaz veren İran’ın cumhurbaşkanı Reisi 63 yaşında, sözde cumhurbaşkanı o ama tepesinde Ayetullah Ali Hamaney var, 84 yaşında. Bölge için ekonomik, askeri, demokratik açıdan kilit ülke olan, bu kanı durdurabilecek belki de tek ülke olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan 69 yaşında. Ortadoğu’da yer kapma yarışındaki Rusya’nın devlet başkanı Putin 71 yaşında. Ülkesi yol geçen hanına dönen Ortadoğu oyuncusu Suriye’nin devlet başkanı Esad 58 yaşında.
Hamas lideri Haniye ve Hamas’ın Gazze lideri Sinvar 61, Lübnan’da devlet içinde devlet olan Hizbullah’ın lideri Nasrallah 63, Hamas’tan nefret eden, ABD ve İsrail’le arası iyi olan ama Gazze’ye de sınırı olan Mısır’ın lideri Sisi 68 yaşında. İsrail ile arayı düzeltirken taklaya gelen Ürdün’ün kralı Abdullah 61 yaşında. Ve bölgenin en zengini, Hamas’ı destekleyen İran’la perde gerisinden savaşan Suudi Arabistan’ın kralı 87 yaşında!
Dünyanın hamasette yarışıp seyrettiği katliam devam ederken Gazze’de ölü sayısı 7 bini geçti, İsrail’de 2 bine yaklaştı. Binlerce de yaralı var... Daha da acısı bölgede ölenlerin yarısından fazlası çocuk, bir o kadarı da genç!
***
Atatürk 1911’de Trablusgarp’te ilk kez savaştı. Durup dinlenmeden Büyük Taarruz’a kadar cepheden cepheye koştu.
11 yılın tamamını savaşla, ölümle, kanla burun buruna geçiren Atatürk, kendisini ziyaret eden Fransız gazeteciye şunu dedi... “Görüyorsunuz ya, birçok zaferler kazandım. Ama bunların en büyüğünden sonra bile her akşam, savaş meydanlarında ölen bütün erleri düşünerek derin bir keder duyuyorum!”
Çünkü savaş kötüydü... Ona göre, en uzakta sanılan bir olay günün birinde bize de dokunabilirdi. Öldüreceğiz diyenlere karşı, ölmeyeceğiz diye savaşa girilebilirdi ancak...
Ömrü savaş meydanlarında geçen Atatürk bu yüzden ‘vicdan azabı duyulacak’ savaştan korktu hep. Bu yüzden Cumhuriyet’in harcına Yurtta Sulh Cihanda Sulh değerini kattı!
Yaşını başını almış liderlerin verdiği kararların kurbanı çocuk ve gençlerken, Türkiye Cumhuriyet’ine giden yoldaki taşlar bakın nasıl döşendi...
Atatürk kurtuluş için karar verip 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığında 38 yaşındaydı.
23 Nisan 1920’de TBMM açılırken 39 yaşındaydı.
Başkomutanlık Savaşı’nı kazandığında, düşman İzmir’den kovulduğunda, memleket kurtulduğunda 41 yaşındaydı.
Cumhuriyeti ilan ettiğinde 42, köylüden alınan Aşar vergisini kaldırdığında 44, Harf Devrimi’ni yaptığında 47, toprak reformu yaptığında 48, kadınlara seçme-seçilme hakkı verildiğinde 49, “Yurttaşlarım az zamanda çok ve büyük işler başardık” diyerek 10. yıl nutkunu okuduğunda 52, laikliği Anayasa’nın korumasına aldırdığında 56, silahlı ve silahsız onca savaştan zaferle çıkıp yaşam savaşını kaybettiğinde ise henüz 57 yaşındaydı.
Cumhuriyeti kurmadan önce de sonra da gençler gibi hep ileri baktı Atatürk. Kendisi gençti, zamansızdı ve zaten çağının ötesindeydi. Gençleri anladı. Savaşmayı iyi biliyordu ama gencecik değerlerin vicdan yaralayan savaşlarda yitip gitmesinin acısını daha iyi biliyordu. Ölmek, öldürmek değil, mühim olan insanı insan gibi yaşatmaktı.
Türkiye Cumhuriyeti yüzyıllardan beri çekilen milli musibetlerin uyanıklığı ve aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedeliydi! İşte bu yüzden bizim için tek hedef var... Yurtta Sulh Cihanda Sulh! Bu hedef Ortadoğu’ya da dünyaya da örnek olabilir.