PKK’nın son beş yıllık saldırılarına baktığınızda çok az şehit verdiğimiz görülüyor. Bunlar saldırı değil genellikle mayın ve bombalama sonucu...

Keza: Son beş yılda yurt içinde terörist sayısı çok azaldı: 2020 yılında 320’nin altına düştü. Katılım sayısı da oldukça geriledi. 2020 yılında 52 kişi...

Bunun sebebi olarak güvenlik güçlerinin başarısı ve örgütün ağırlığını Suriye’nin kuzeyinde yapay devlet kurmaya vermek istemesi gibi çeşitli açıklamaları var, ama bu konumuz değil.

Acı gündemimiz, 21 günde 21 şehit!

Dünyaya kendini “sivil toplum örgütü” diye anlatan PKK, Irak’ta (hem de kış şartlarında) ardı ardına iki kez Mehmetçik’e neden saldırarak terörist yüzünü ortaya çıkardı?

Bu saldırının Türkiye’nin iç meselelerinden kaynaklandığını düşünmüyorum.

Özü jeopolitik. Ortadoğu yanıyor:

İsrail bombalıyor...

İran bombalıyor...

ABD-İngiltere bombalıyor...

Rusya-Ukrayna başta olmak üzere Azerbaycan-Ermenistan veya Kırgızistan-Tacikistan gibi savaşların-gerginliklerin merkez coğrafi bölgesi Asya!

Çin liderliğindeki Asya’nın jeopolitik fay hattını tetikleyerek “depreme” yol açmak isteyen gücün kim olduğu sır değil: ABD ve müttefikleri...

Ortadoğu merkezli Asya’daki dehşet dengesinin (balance of terror) bozulması Türkiye’yi zorlu sıkıntılı yıpratıcı bir sürece sokacak!

Vekalet Savaşı taşeronlarının hedefi Türkiye’de istikrarsızlık çıkarmak olacak...

★★★

Avrasya jeopolitiğinin yeniden inşasında Türkiye’nin güvenlik stratejisi ne olacak?

ABD/ NATO imalatı kafasını/müfredatını/ezberini değiştirmesi ve milli güvenlik stratejisi oluşturması gerektiğini tartışmaya açmak istiyorum.

Düşman savaş doktrini ile düşman alt edilebilir mi? Ki:

Soru soruyu doğuruyor; “düşman” konusunda kafalar hâlâ karışık! Mesela, Necip Fazıl Kısakürek’ten Cevat Rifat Atilhan’a kadar Soğuk Savaş’ın “Türk-İslamcı” metin yazarlarını artık gözden geçirmek gerekmiyor mu? Özünde bunların ana gayesi yapay Sovyet tehdidini temel alan görüşleri savunmak oldu.

Örneğin: Osman Yüksel Serdengeçti (vd.) 1950’lerde sürekli korku yaydı:

-“Biz hiçbir zaman Türk-Amerikan siyasi dostluğunun aleyhinde değiliz. Böyle bir şeyi bizim can düşmanımız Rusya’ya bizi teslim etmek gayesi güden komünistler isteyebilir.”

Her taşın altında “Rus ajanı” aramak Türkiye’nin iç güvenliğini Soğuk Savaş ile birlikte paramparça etti. Öyle ki:

Türk Ordusu’na gayri nizami harbi öğreten ABD’li Yarbay Francois D’eliscu’nun “yolunda” gidenler komando kampları kurdu. Vs. Tam bağımsızlığı şiar edinen Kemalizm’e düşmanlık bu koşullarda büyü(tül)dü...

Niyetim “eski defterleri” açmak değil, yeni milli güvenlik anlayışının nasıl kurulacağını gündeme getirmek...

★★★

Bakınız:

Soğuk Savaş’ın ABD/NATO ürünü ideolojik angajmanlar sorgulanmadan 21 günde 21 şehit katliamı analiz edilemez. Emperyalizm kavramı pek bilinmiyor. Bu nedenle:

Yarım asırdan fazladır topraklarımızda kardeş kardeşe kırdırılmakta. Bunun önlemenin tek yolu, emperyalizm gerçeği ile yüzleşmek. Teröre karşı mücadeleyi salt günlük iç politikaya kurban edenler bunu bir türlü kavrayamıyor! İktidarı ve muhalefeti ile sandık başarısı için milli güçlerin bölünmesi kimsenin umurunda bile olmuyor...

Siyasi kültürümüzün yetersizliği ulusal konularda ittifak yapmayı/ birlik olmayı zorlaştırıyor. Bu ayrıştırıcı duruş/ dil Soğuk Savaş’ın şekillendirdiği siyasi miras... Bu sebeple, yönü ve strateji uluslararası konjonktüre göre günübirlik değişen bir Türkiye dış politikası var maalesef!

İşte... Bu hafta döne döne milli jeopolitik strateji-rota kurmanın önemi üzerinde durdum. 1947’den itibaren ABD/NATO doktrinine bağımlılıktan kurtulamadığımız için “stratejik ortağın” küresel oyununa yenik düşüyoruz...