AKP döneminde emeğin milli gelir içindeki payı yüzde 35’ti, her şeyin bir kişiye bırakıldığı Türk tipi başkanlık sistemiyle birlikte yüzde 25’e geriledi. Sermayenin payı ise 48’den yüzde 57’ye fırladı.
Asgari ücret fiks ücret oldu.
Üretimde verimlilik arttı ama işçi ücretleri eridi.
İşçilerden daha çok vergi alındı.
Dolaysız vergi azaldı, dolaylı vergiler tavan yaptı.
İşçiler kaybederken emekli dilenci durumuna düşürüldü. Emekli aylığı güncelleme katsayısı, aylık bağlama oranları, aylıkların alt sınırı düşürüldü.
İşsizlik arttı.
İşsizlik Fonu işveren destek fonuna dönüştü.
İş cinayetleri dünya sıralamasında hep öndeyiz. 2006-2021 arasında 42 bin 927 kurban verdi işçiler.
Kıdem tazminatı ampulün altında kalan dondurma gibi eridi.
OHAL ile çalışma hakkı yok edildi, Cumhuriyet tarihinin en büyük tasfiyesi yaşandı. Mahkeme kararlarına rağmen ihraç edilenlerin çoğu göreve dönemedi.
İşçinin sendikal hakları zayıflatıldı. Özel sektördeki işçilerin yüzde 96’sı sendikasız çalışıyor.
Grev hakkı fiilen yok edildi. Milyonlarca çalışanın olduğu koca memlekette 2003’ten günümüze sadece 90 bin işçi greve çıkabildi! Grevler yasaklandı.
Hakları yenen sadece işçiler ve emekliler mi?
Onlarca festival yasaklandı.
Türkiye’nin en çok okunan yazarlarından Muzaffer İzgü’nın bile kitabı yasaklandı.
Heykeller yasaklı hale geldi, yıkıldı.
Gezi Direnişi’ne katılan tiyatrolara ödenek verilmesi yasaklandı.
Erdoğan “Twitter mivitır falan hepsinin kökünü kazıyacağız” deyince Twitter yasaklandı.
YouTube yasaklandı. Televizyonlara ve radyolara yayın yasağı getirildi. Facebook yasaklandı. Dijital ansiklopedi Wikipedia ve Türkçe versiyonu Vikipedi yasaklandı. Ekşi Sözlük yasaklandı. Sosyal medyada Erdoğan’a yan bakmak, eleştirmek yasaklandı.
Uzayıp giden listeye her yıl tekrarlanan bir yasak daha eklendi.
Hani ülkesinden çıkıp elini kolunu sallayarak taa İstanbul’a kadar gelen, kimsenin ‘sen kimsin kardeşim’ demediği Suriyeli Ahlam Albashır adındaki kadının bomba dolu çantayı patlattığı, 6 kişiyi öldürüp, 99 kişiyi de yaralandığı Taksim ve İstiklal Caddesi var ya... İşte o bölge AKP devrinde ucuz iş gücü haline getirilen işçilere komple yasaklandı!
Sendikalar itiraz etse de “1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak için başvuru yapıldı. Taleplere izin verilmeyeceği bildirildi. Terör örgütleri de Taksim Meydanı’na gelin çağrısı yapıyorlar! Açık ve net ifade etmek istiyorum. Taksim Meydanı ve çevresi toplantı ve gösteri yürüyüşü için uygun değildir” diyen İçişleri bakanı Ali Yerlikaya noktayı koydu.
Valla ben ikna oldum! Yanlış anlaşılmasın, İçişleri bakanının koyduğu son nokta ile değil...
Çanakkale Köprüsü ve otoyolu, İstanbul Havalimanı, Sabiha Gökçen Havalimanı, Limakport, Yusufeli Barajı dahil pek çok baraj, Ankara YHT Garı gibi Türk yurttaşlarının tıkır tıkır ödediği milyarlarca dolarlık sayısız devlet ihalesi verilen Limak Grubu’na ait Limak Lara Hotel’den gelen yurttaşlıkta son nokta haberiyle!
Duymuşsunuzdur... Türkiye’den yapılan rezervasyonlarda ‘Türklere özel fiyat’ çekenleri uyutabilir miyim diyen bir yurttaşımız turistmiş gibi Limak Grubu’nun otelinde iki kişilik oda ayırttı. Günü geldi otele giriş yapacaklar, danışmadaki ‘ama siz Türksünüüüz’ dedi. Olur du olmazdı derken uyanık yurttaş kuzu kuzu 120 euro ‘Türk çıkma’ farkı ödedi!
Ciddi müessese oldukları için makbuz kestiler, şöyle yazıyordu: Milliyet farkı karşılığı tahsil edilmiştir.
Kendi kendime dedim ki Suriyeli kadın elini kolunu sallayarak Türkiye’ye giriyor, kendisi gibi Türk olmayanlar tarafından Türkiye’de imal edilen bombayı İstiklal Caddesi’nde patlatıyor, insanları öldürüp Türk turizmini dinamitleyebiliyorsa... Türkiye’deki bir Türk oteli Türk çıkan müşteriden Türk çıktı diye 120 euro fark isteyip söke söke alıyorsa... Hakları yıllardır çatır çatır yenen Türk insanına Taksim’in yasaklanmasından daha doğal ne var?
Türk milletinin altından çekilen halıya bakınca, değil 1 Mayıs’ta 365 gün fabrikadan çıkma yasağı getirmediklerine şükretmek lazım!