2024 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’nde Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri dönem birincileri üç bayan teğmen oldu. TSK tarihinde bir ilkti. Üç kadın teğmenin sınıflarında birinci olması çok önemli bir başarıydı. Bu başarı, laik demokratik cumhuriyetin aydınlığı ile kazanılmıştı. Bazı dinci kesimlerin bu başarıdan rahatsız olmalarına karşın, bu töreni izleyen milyonların gözleri doldu.
Törenler bitip sahadan ayrılan genç teğmenler, tüm mezuniyet törenlerinin rutini olan kılıç çatma eylemini gerçekleştirirken “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganlarını attılar. Dediğim gibi bu bir ritüeldi. Bu kılıç çatma hani evlilik törenlerinde arkadaşlarının yaptığı kılıç çatması altından geçen ve slogan atılandan farklı değildi.
Ama senelerdir süren bu gelenek, bu sefer “Vay bunlar kime karşı kılıç çatıyorlar” ile bozuldu. Daha da ileri gidildi bunlar askeri disipline karşı geliyorlar diyerek teğmenlerin bu mutlulukları kursaklarında bırakıldı. Jet hızıyla soruşturma açıldı. Karar çıktı; “Disiplin suçu”. Kamuoyu ayağa kalktı.
Emekli komutanlar bunun bir gelenek olduğunu ifade ederken, saygın hukukçular da bu cezanın çok ağır olduğunu dile getirdiler. Soruşturma sonunda disiplin suçu nedeniyle teğmenler ve geçmişleri kahramanlıklarla dolu subaylar ceza alarak meslekten men edildiler.
Sayın Erol Mütercimler, geçmişte Genelkurmay Başkanı, bugün Savunma Bakanı olan Sayın Yaşar Güler’e ekranda bazı sorular yöneltiyor.
”TSK’nın itibarı zedelendi (!) öyle mi? Türk askerinin başına çuval geçirildiğinde itibarı zedelenmedi mi?
Yunan askeri Datça’da karaya ayak bastığında itibar zedelenmedi mi?
Üç teğmene gücün yetiyor! Yazıklar olsun sana.
Ergenekon, Balyoz denen askeri casusluktaki garabet kararlara sesin çıktı mı?
Anıtkabir’de Sayın Erdoğan için atılan sloganlar disiplin suçu değil mi?”
Bugünler geçecek, bu gençler ve subaylar görevlerine iade edilecekler. Ama verilen bu yanlış karar, TSK tarihine kara bir leke olarak geçecektir.
Tarihte bu buna benzer olaylar yaşandı yaşanmaya devam da edilecektir. Tıpta, bu tür yaşananlara KİTY GENOVESE SENDROMU denir.
1964 yılında New York şehrinde akşam üstü Kity Genovese isimli bir kadın çok da ıssız olmayan bir caddede cinayete kurban gider.
Bu olayda ilginç olan şudur.
Kadına saldıran şahıs dakikalarca kadına tecavüz etmeye çalışır, başaramayınca darp eder öldürmeye çalışır.
Kadını yaralı halde bırakır.
Bir süre sonra tekrar gelir ve kadını öldürür.
Bu acı ve korkunç olay tam bir saat sürer ve bir saat boyunca zavallı kadın çığlıklar atar yardım ister.
Polis olay yerine gelir, ancak resmi ihbar olaydan tam bir saat sonra yapıldığından geç gelmiştir, çevreyi inceler.
Kadının öldürüldüğü bölgede olayı kimsenin duymaması imkansızdır.
Çevre evleri incelediklerinde olayı 37 mahalle sakininin gördüğünü hatta bir kısmının sonuna kadar pencereden izlediğini ancak hiçbiri ne olaya müdahale etmiş ne de polis çağırmıştır.
Bu olay sonrası bir polis şefi gazeteci arkadaşı ile konuşurken durumu anlatır.
Gazetecinin ilgisini çeker ve bunu haber yapar.
Haber sonrası Amerika’da büyük infial olur.
Psikologlar, psikiyatrlar, sosyologlar incelemeye başladığında şu durum ortaya çıkar.
Olaya tanık kişilerin hepsi bir başkası mutlaka polise haber verir veya müdahale eder diye umursamamıştır.
Kadın bu nedenle kalabalığın ortasında öldürülmüştür.
Bu sosyal umursamaz davranış karşısında katledilen, kadının ismi olan Kity Genovese sendromu adı verilir.
Evet Sosyal psikolojide biz bu ve benzeri durumlara Kity Genovese sendromu diyoruz.
Yaşananlara duyarsızlıktan ve umursamazlıktan çok başkasına yükleme, bekleme, sosyal kaytarma...
Birisi çözer,
Birisi yardımcı olur işimize bakalım,
Biri mutlaka görmüştür,
Biri mutlaka dilekçe verir,
Düşünceleri ile sorun, problem ve sıkıntıları başkasına atmak.
Sonuç mu?
Etkisiz güçsüz, zayıf hatta sıfır tepkiye neden olur.
Toplumsal refleks azalır ve zorba istediğini yapar.....Alıntı
SON SÖZ:
Kendi menfaati uğruna
her şeyi yok sayan
insanların, eninde
sonunda varacağı yer
hüsrandır.
FARABİ