Pek sık olmasa da zaman zaman arkadaş grubumuz ile bir araya gelip hem geçmişten, hem de içinde bulunduğumuz günlerden sohbet ederiz. Bugünün konuları pek içimizi açamasa da birlikte olmak ve tartışmak hepimize yeni bir bakış açısı sağlar, umutsuz olan varsa bir diğerinin umuduyla umutlanır.
Son toplantıda da bir arkadaşımız günümüzün hem medyada, hem de TV’de çok tartışılan konusu olan CHP’deki Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunu açmıştı ki bir anda lafı ağzına tıkıldı.
Yetti artık bu konu, gece gündüz bu konu, gına geldi diye hep bir ağızdan sesler yükseldi. Söyleyen arkadaşımız Olgun buz gibi oldu, şaşırdı ve sessiz kaldı. Bir diğer arkadaşımız, bizler burada yılların verdiği dostluk ve kardeşlik duyguları ile bir araya geliyoruz. Buradaki ses yükseltilmesinin nedeninin o arkadaşımızla alakası olmadığının ama yıllardır tüm kurumları ile çökme noktasına gelen ülkenin, yığınla meselesi varken, CHP’de konuşulan konular olmasıydı. Başta yönetilemeyen bir ekonomi ve bunun yüzünden yurttaşın içine düştüğü yokluk ve yoksulluk konuşulmalıydı CHP’de. Sadece bu bile tek başına ülkeyi yöneten bir iktidarın iflası demekti çünkü.
Değerli Okurlar, Cumhuriyet’in kurucu partisi CHP öyle bir işe bulaştırıldı ki ortalık adeta örtülü( herkesin karnından konuştuğu) bir sanal savaş alanına döndü. Halbuki kimsenin böyle bir derdi yoktu. Halkın yokluk ve yoksullukla boğuştuğu, adaletin mumla arandığı bir dönemde sen mi ben mi kavgası nereden çıkmıştı? Hani derler ya “Delinin biri kuyuya taş atar, bin akıllı çıkaramaz”. Tıpkı buna döndü. Yandaş medya bu konuyu devamlı dillendirip zil çalıp oynuyor. Ellerindeki tek argüman CHP’yi nasıl parçalarız?
Bu olay bu denli tatsız tartışmalara gelmeden kapatılabilirdi. Sayın Özel bir basın toplantısı yapardı ve ortalıkta kimlerin adları konuşuluyorsa onları da yanına alıp bir tek cümle ile “ CHP’nin şu anda Cumhurbaşkanı kim olacak diye bir sorunu yoktur. Adı sıkça dile getirilen arkadaşlarımız da burada” noktayı koyabilirdi. Daha sonra parti kurullarını toplar Sayın İmamoğlu ve Sayın Yavaş’ı da toplantıya davet eder ve bu konuda sözü olan var mı diye sorabilirdi? Ve bu saatten sonra bu konu ile ilgili medyadan gelecek sorulara da genel merkez yöneticileri ve partinin tüm milletvekilleri “şu anda partimizin böyle bir sorunu yok” derdi ve biterdi.
Bunları neden yazıyorum. Bunları partiyi veya yönetimi zayıflatmak için yazmıyorum. Şu anda ülkenin %70’inin umudu CHP. Bu halk % 38 oy verirken de size güveniyoruz, bizi bu iktidardan bir erken seçimle kurtarınız dedi. Seçmenin bu mutluluğunun kursağında kalmaması için parti içi işlerinizi, tartışmalarınızı kapalı kapılar arasında çözümleyin. Bakın AKP yönetimi ve vekillerinden hiç çatlak ses çıkıyor mu? Hemen diyecekler ki, CHP, sosyal demokrat bir parti ve parti içinde demokrasi var, herkes fikrini söyler. Eğer böyle düşünenler, parti içi demokrasiyi bu anlamda anlıyorlarsa işte o zaman yandık. CHP’nin verdiği bu görüntüyü artık dağıtın. Seçmende karamsarlık yaratıyor. Bir an önce toparlanıp ülke sorunlarına yoğunlaşın.
Sayın Özel, Genel Başkanlığa seçildiğinizden bu yana yeterli bir süre geçti. Artık CHP’nin gerçek ilkeleri olan Sosyal Demokrasi ile örtüşen, ekonomi, sağlık, adalet, özgürlük, eğitim, hakça paylaşım gibi konularda açık ve net söylemler zamanı geldi. CHP’nin tüm uzmanlık dallarında yetkin, donanımlı insanları var. Bu özellikleri olan parti üyesi olmasa bile davet edip onlardan destek alınmalıdır. Partili olsun, benim yakınım olsun gibi duygusal işlere kalkışılırsa, şu anda ki iktidardan bir farkı kalmaz.
Sayın Genel Başkan, Amerika seyahatinizde Türk Evinin önünde medyaya bir mesaj verdiniz. Konu New York Belediye Başkanı ile ilgili açılan rüşvet iddiaları hakkındaydı. Siz “Türkiye rüşvet vermeye ihtiyaç duyacak bir ülke değil” dediniz. Sayın Özel, bu rüşvet olayı Türkiye’nin sorunu olamaz. Rüşvet alan ve rüşvet verenler kurum ve bireyler arasında. Bunun Türkiye ile ne alakası olabilir? Bu olaylar yaşanırken Türkiye’de iktidar kim ? Konu onları bağlar. Bu söyleminizle iktidarı savunmuş olmuyor musunuz? Siz bu rüşvet konusunu Türkiye’nin dış güçlerle ilgili bir sorunu var da o nedenle iktidara arka çıkıyorum anlamında algılamayın.
Sayın Özel, ülkenin içinde bulunduğu ve halkın artık nefesini daraltan ekonomi, adalet, hukuk, sağlık, özgürlük ve eşit yurttaşlığın göz önüne alınmadığı ülkemdeki sorunların TEMEL nedeni şu andaki “ REJİM SORUNUDUR”.
Bu rejimin adı, “CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİDİR.”
Bu rejim kaldırılıp “PARLAMENTER DEMOKRASİ” gelmeden kurtuluştan söz edemeyiz.
SON SÖZ: Özgürlük için gökyüzünü satın almanıza gerek yok.
Ruhunuzu satmayın yeter.
NELSON MANDELA