AKP, ülkeyi bir şirket gibi yönetme anlayışını benimsedi. Bakanların özgeçmişine bakınca, çoğunun zengin iş adamları olduğunu görüyoruz. CEO mantığıyla da yönetince vatandaşın müşteri olmasını istiyorlar.  

Ancak vatandaşı müşteri gibi gören bu yaklaşım artık kabak tadı verdi. Hazine Bakanı Mehmet Şimşek’in vergi politikalarından Sağlık Bakanlığı’nın hastanelerine, Ulaştırma Bakanlığı’nın yandaş müteahhitlere yaptırdığı geçiş garantili fahiş yollara kadar her alanda ‘ticarethane devleti’ anlayışı var.  

★★★

Şirket yönetiminde CEO’lar kârlılığı ve verimliliği ön planda tutar. Maliyet düşürmeyi ve özelleştirmeyi savunur. Halbuki devlet yönetiminde ise iktidarlar, refah, eşitlik ve güvenlik gibi daha geniş kamu yararını gözetmekle yükümlüdür. 

★★★

Şirket kararları hissedarlar ve yatırımcılar gibi sınırlı bir paydaş grubuna dayanır. Devlet yönetiminde ise farklı ve çelişen tüm vatandaşların çıkarları temsil edilmek zorundadır. 

★★★

Şirketler daha az kamu denetimi altında çalışır; kararlar muğlak ve merkezidir. CEO’nun ağzına bakar. Ancak devlet yönetimi demokratik yönetim, şeffaflık, hesap verebilirlik ve halkın katılımını gerektirir. 

★★★

Ve tabii ki, şirket çalışanları hiyerarşik bir yapıda çalışır ve performansa bağlı işe alınabilir veya işten çıkarılabilir. Devlet yönetiminde ise vatandaşlar ‘işten çıkarılamaz’ ve devlet, üretkenlik katkısından bağımsız olarak vatandaşların haklarını korumak zorundadır. 

★★★

Sizce Türkiyemiz hangi tarz yönetim anlayışına kaymış durumda?  

Hazine Bakanı Mehmet Şimşek’in vergi politikaları gelir adaletinden çok, bir şirketin nakit akışını yönetme mantığıyla hazırlanmış gibi. Tek fark, şirkette “Müşteri her zaman haklıdır” ilkesi vardır, bizde ise “Vatandaş her zaman yükümlüdür.” 

Ulaştırma Bakanlığı’nın ‘kamu-özel iş birliği’ adı altında yaptırdığı yol, köprü projelerinde vatandaşa reva görülen geçsen de geçmesen de parayı ödemek. İşte tam anlamıyla ‘müşteri memnuniyeti’: Öde ya da öde!    

★★★

Sağlıkta ise tablo trajikomik. Şehir hastaneleri, vatandaşa hizmetten çok özel sektörün kasasını doldurmayı hedefliyor. Hasta sayısı garantili modellerle hastalar birer müşteri, hastaneler ise kâr odaklı işletmeler haline getirilmiş durumda. Sağlık hizmeti alırken hissettiğim tek şey, POS cihazının acıtan ‘dııt’ sesi. 

★★★

AKP’nin dijitalleşme anlayışı ise özel bankaların telefon bankacılığı kadar başarılı... Devlet dairesine gitmek yerine artık her işimizi uygulamalarla hallediyoruz! Tabii sadece sorun çıkmazsa! Sorunla karşılaşırsanız, çözüm yok. Eğer bir devlet dairesine, hastaneye, SGK’ya vs. ulaşmayı başarabilirseniz tebrikler, çünkü bu günümüzün yeni Olimpiyat sporu. Memurlarla temas tarihe karıştı, ama ‘şık arayüzlerle’ kandırılmaya devam ediyoruz.  

★★★

Kimlik, ehliyet, pasaport, telefon... Ne alırsanız alın, karşılığında hissettiğiniz tek şey “Yağlı müşteri geldi” oluyor. Kamu hizmeti mi istiyorsunuz? Belki bir sonraki güncellemede... Ama unutmayın, uygulamayı indirirken ekstra vergi ödemeniz gerekebilir. İşte bu denli ‘müşteri dostu’ bir yönetim anlayışı!    

Vızıldayan sessizlik

Amerika Birleşik Devletleri, özgürlüklerin diyarı ve artık gökyüzünde arı sürüsü gibi dolaşan dronlara bakılırsa dron krallığı... Dronlar gökyüzünde hiperaktif sivrisinekler gibi vızıldıyor, komplo teorilerinden daha hızlı çoğalıyor. Ancak ne garip ki yetkililerin ağzı; ‘Çok Gizli’ UFO dosyaları kadar kapalı. 

Başkan Joe Biden nerede diye soruyorsunuz? En son, 82’nci doğum günü pastasını üflerken görmüştük, muhtemelen bu hava istilasının farkında bile değil. Pentagon “Biz baktık, istila değil, merak etmeyin” gibi bir açıklama salladı. Yahu 1 aydır, 6 büyük eyalette insanların üzerinden araba büyüklüğünde, (5 bin ihbar var) dron uçuyor! Ordu çıksın bari “Biz yeni bir şey deniyoruz” falan desin.   

Yani Sayın Başkan, eğer görüyorsanız ve gördüğünüzü varsayıyoruz çünkü bu dronların bazıları kesinlikle size ait, belki bir konuşma yapmanın zamanı gelmiştir. Ya da en azından bir tweet atabilirsiniz. Anlaşılan Amerika, Trump yemin edene kadar “out of order!” (Hizmet dışı)