İsmail Can ve Alper Tunga Akan, daha 15 günlük teğmendi. Alper Tunga bir hafta önce evlenmişti. İkisi de TCG Muavenet gemisinde NATO’nun 1992 Kararlılık tatbikatına katılmıştı. Alper Tunga, geminin vurulduğu gece şehit oldu. İsmail Can ise Muavenet’in vuruluşunu büyüklerinin yazmasını bekledi. Kimse yazmayınca o olayı bütün yönleriyle yazmak ona düştü. O günkü algılamalarında hata olmaması için yazdıklarını üst komutanlarına gönderdi, onların da görüşlerini aldı. Can, o gün gemide neler yaşandığını SÖZCÜ’ye anlattı.
Saygı Öztürk-İsmail Can
2 Ekim 1992’de, NATO Kararlılık Gösteri-92 tatbikatına NATO ülkeleri ve 6 filo katılıyordu. Kuzey Ege’de Balık (Psara) adasının Kuzey batısına 10 mil mesafede yapılıyordu. Tatbikatın ikinci safhasında “Yeşil periyot” yani bir sonraki safha için gemiler görev yerlerine gidecekti. “Kahverengi Kuvvet” diye adlandırılan kuvvet, Doğanbey körfezine intikal ettikleri halde, o bölgede bulunması gereken 6 filo, yeşil kuvvetin bulunduğu bölgeye intikal etti.
2 EKİM SAAT 00.07
Muavenet, USS Saratoga’dan Türkiye saatine göre 2 Ekim gece yarısını 7 dakika geçe atılan iki hava savunma güdümlü mermiyle vuruldu. Teğmen İsmail Can, o günü şöyle anlattı:
“Bu mermilerden birisi köprü üstünü delerek geçti. İkinci güdümlü mermi ise köprü üstünün ön tarafında havada patladı. Bu patlamaların etkisiyle ilk anda gemi komutanı Deniz Kurmay Yarbay Kudret Güngör, Deniz Teğmen Alper Tunga Akan, Telsiz Astsubay Çavuş Serkan Aktepe, İkmal Çavuş Mustafa Kılınç, Topçu Er Recep Akan şehit oldu, üçü ağır olmak üzere 13 personel, çıkan yangında da dokuz personelimiz olmak üzere 22 personel yaralandı. O anda gemide yaklaşık 200 personel bulunuyordu.
İlk etapta komutan şehit olduğundan, ikinci komutan da yaralandığından komutayı Yüzbaşı Meftun Dırman devraldı ve üç ayrı yerde çıkan yangınla mücadele çalışması başlatıldı. Cephanelerde yangın başladığında gemide bulunan komodor Deniz Kurmay Albay Halil Bölen’in emriyle yangınla mücadele eden personel ve dışarıdaki askerler için ‘Gemiyi terke hazırlık’ emri verildi. Yakın bölgedeki cephaneler de süratle denize atıldı. Denizaltı roketlerinin fünyeleri yanmaya başladı. Bu yangın kısa sürede söndürüldü, bunun üzerine ‘Gemiyi terke hazırlık’ emri geri alındı.
Muavenet fırkateynimiz 32 yıl önce tatbikatta vurulmuştu.
NE OLDUĞUNU BİLMİYORDUK
Biz personel olarak ne olduğunu bilmiyorduk. Ancak cephaneliklerde patlamalar oluyordu. Geminin köprü üstü uçmuştu. ABD gemisinden atılan güdümlü mermileri gören personelin şehit olması ya da yaralanmaları nedeniyle olayın sebebini de bilemiyorduk. Kılıç Ali Paşa Gemisi bizim yakınımızdaydı. O gemiden gelen deniz aracıyla ikinci komutan ve diğerleri Kılıç Ali Paşa gemisine nakledildi. Ağır yaralı personel ise Saratoga’dan gelen helikoptere sedyelerle dikey vinçlerle alındı. Yine gece boyunca, civarımızda bulunan ABD destroyerleri, İspanyol ve İtalyan fırkateynleri yardım amacıyla geminin baş üstünde bulunan yangınlara su sıktılar. Ancak rüzgar nedeniyle sıkılan su gemiye ulaşmadı. Yaklaşık 3 saat sonunda yangın ancak
söndürülebildi.
Bu arada ABD’liler bize ‘Bomba timi ister misiniz?’ diye sordular. Bunun nedenini o zaman anlamadık. Yangın timi gönderdiler ama onlar geminin bölmelerini tam olarak bilmedikleri, acil aydınlatma lambalarının da pili bittiği için karanlıkta bir şey yapamadılar ve o tim geri gönderildi. Silah Subayı Meftun Dırman’ın talimatıyla, bomba timinin gelmesine izin verildi. ABD’liler, gemide patlamamış bomba olabileceğini, onları etkisiz hale getirmek için bomba timi gönderildiğini belirttiler.
TORBALARI ABD’Lİ ASKERDEN ALDIK
Bomba timi geldiğinde, ben onlara refakat ettim. Geminin baş üstünden tanınmayan objeler toplamaya başladılar. Yanlarında getirdikleri su geçirmez beyaz torbalara koyuyorlardı. Bunların ne olduğunu sorduğumda cevap vermediler. Ben de öfkelenerek, ‘Gök taşı mı?’ diye sordum. Onlar da alay edercesine ‘Evet’ dediler. Oysa ben ironi yapmıştım. Onlar ‘Evet’ deyince elimi torbaya sokup rastgele bir cisim aldım. Cismin, bir güdümlü mermiye ait olduğunu düşündüm. Bunun üzerine hemen bu parçayı elektronik subayımız üsteğmen Hüseyin Çınar’a götürdüm. Feneri tuttuğumda üzerinde büyük harflerle RIM-7 seri numaraları vardı.
Hüseyin üsteğmen bizim bir güdümlü mermiyle vurulduğumuzu olaydan yaklaşık 3,5 saat sonra anlayan ilk gemi personeli olmuştu. Onun verdiği direktifle torbaları ABD’lilerin elinden aldık. Sonra gemi kıdemli astsubayı Kıdemli Başçavuş Recep Kayacı ile ABD’lileri uçuş platformuna götürdük ve gemiden ayrılmalarını sağladık. Toplanan belgeler, kanıtlar daha sonra açılan idari soruşturmalarda ve davalarda delil olarak kullanıldı. Yaralı gemimiz, TCG Akın tarafından yedeklenip Gölcük Donanma Komutanlığı’na götürüldü.”
SAVUNMA YAPILABİLİR MİYDİ?
“Vurulduktan sonra kimin ne yapacağı belliydi. Gemimizin vurulmasından sonra en çok gündeme getirilen ‘Acaba güdümlü mermiye karşı gemimiz savunma yapabilir miydi?’ sorusuydu.” Vurulduğu gün gemide Teğmen olan İsmail Can, albay rütbesiyle emekliye ayrılmıştı. O soruyu Can şöyle cevaplandırdı:
“Muavenet gemisinin o günkü sahip olduğu yeteneklere göre bu mümkün değildi. Ancak o barış şartlarında bir tatbikatta yeşil periyod (Etrafta herhangi bir tehdit yokken) gemi hazırlık durumu-3’te yani, personelin ancak üçte biri vardiyadaydı. Vardiyada olan koşullarda bile bugün de 9 saniye uçuş süresi olan güdümlü mermilere karşı savunmak mümkün değildir. Bugünkü yeteneklerle bunu savunmak için silahların otomatik modda olması gerekiyor. Ancak, biz Kardak krizinde bile onlarca Yunan ve Türk gemisi birbirini traklamışken (silahları kilitlenmişken) bile otomatik moda geçip kazaen savaşı başlatan taraf olmamak için otomatik mod kullanmamıştık. Bugün otomatik modda dolaşan Amerikan donanmasıdır.
DAVA AÇILMASI KABUL EDİLMEDİ
Donanma Komutanlığı idari soruşturma yaptı. Gölcük Askeri Savcılığı soruşturma başlattı. Türk ve ABD subaylardan oluşan bir heyet ayrıca bir idari soruşturma yaptı. Ayrıca ABD’liler kendileri idari soruşturma yaptı. Bu soruşturmalar sonucunda donanmamızdan suçlanan herhangi bir Türk personel olmadı. Bütün soruşturmalar sonucunda ABD Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından toplanan Amiraller Heyeti, Saratoga komutanlığı, üç subay, üç astsubayı kusurlu buldu. Rütbe ilerlememe cezası verildi. Ancak, askeri mahkemede yargılanmamalarına hükmetti. İdari soruşturmalar sonucunda şehit ailelerinden ve yaralı askerlerden bazıları ABD’nin verdiği tazminatı kabul edip dava açmadı. ABD’de açılan dava sonucunda da iki devlet gemisi arasında askeri ve siyasi gelişmeleri olan davaya bakılamayacağı kararı çıktı.”
KAZA DEĞİL, PLANLI, ORGANİZE OPERASYONDU
Galeati yayınlarından çıkan “Muavenet” kitabını yazan, gemide yaşadıklarını anlatan İsmail Can’a, “Bu olay bir kaza mıydı?” diye sorduğumda, kaza olmadığını gerekçeleriyle uzun uzun anlattı ve son sözleri şöyle oldu:
“Elim bir kaza olduğunu ifadesini bizim taraf kullandı. ABD’liler ‘Bizimkiler çok kötü bir olaya sebep oldu’ diyordu. İşte bu açıklamalar nedeniyle bu olayın kaza olup olmadığı daha da önem kazanıyor. Gemimizin vurulması ne kaza, ne müessif bir olaydı. Bu tamamen organize olmuş, önceden eğitilmiş bir tim tarafından kasıtlı olarak yapılmış olan bir operasyondu.”
Muavenet gemisi vurulmasından sonra hurdaya ayrıldı. Bunun yerine Türkiye’ye biri bedelsiz olmak üzere 8 adet tepe sınıfı fırkateyn verildi.