Türkiye Baroları Başkanlarının hazırladığı (1964-65) Avukatlık Kanunu Tasarısı’nın son düzenlemesini yaparak TBMM’ne sunulmak üzere Adalet Bakanlığı’na veren Ankara Barosu’nun Genel Sekreteri olarak 1136 no.lu yasada emeği geçen bir hukukçuyum. Avukatlığın kamu hizmeti, bağımsız ve serbest bir meslek olduğunu öne alarak düzenlenen yasanın 2. maddesinde avukatlığın amacı açıklanmış, 34. maddesinde avukatların hak ve ödevleri, 35. maddesinde de yalnız avukatların yapabileceği işler belirtilmiştir. Değişiklik gören bu maddenin ilk biçimi daha doyurucu ve ilerici idi. Yasa’nın 76. maddesinde baroların kuruluşları, görevleri özetle öngörülmüştür.
Sav, savunma, karar üçlüsünden oluşan yargının en bağımsız ve özgür öğesi olan avukatlık mesleğinin örgütü barolar insanlığın, hukukun, adaletin, özgürlüğün, bağımsızlığın en etkin, en güçlü ve en yansız kaynak ve dayanaklarından biridir. Ulusun yargı bağımsızlığının güvencesidir. Baroların üstü yoktur. Barolar Birliği, kimi görevleri yerine getirmek üzere oluşturulan düzen ve dayanışma organıdır (Av. Yasası mad. 117 ve 121). Avukatlık kendi kendini denetleyen, bağımsız mesleklerden hukuk ve yargı alanında halkın temsilcisi ve sesi olan biridir.
Günümüz tek adam iktidarı kendisiyle birlikte olmayan, kendilerine karşı oldukları kanısında buldukları kuruluşları yıpratıp yıkmak için bölme-parçalama-etkisizleştirme çabalarına girişmiştir. TBMM’ne sunmaya karar verdikleri değişiklik tasarısını bu nedenle hazırladıkları anlaşılmaktadır. Avukatlık mesleğinin saygınlığı, yansızlığı ve gücü olumsuz etkilenecek, parçalanarak yapısı ve gücü bozulacak, partizanlık hastalığı yaşanacak, bölünerek meslek yara alacaktır. Avukatlık Yasası’ndaki değişikliklere karşı Anayasa Mahkemesi’nde açılan dâvalarda kullandığım ek gerekçelerle karşı oylarımda gereken yönlere değinmiştim. Şimdi tümüyle siyasal nedenli girişilen değişiklik adalete saygıyla asla bağdaşmaz. Savunmasız adalet, adalet değildir. İktidarın uydu ve uyuşuk baro tutkusu, ilerde kendilerinin de çok pişmanlık duyacağı bir yanlışlığın ötesinde, bir yıkım kalkışmasıdır. Siyasal, özellikle partizan amaçlarla kurallarla uğraşmak, kendilerine katılmayanları karşıya almak ve dışlamak ilkelliktir.
Barolar, yargı kuruluşlarının sözcüsü ve sesidir. Hukuksal güvencenin bağımsız organıdır. İstanbul, Ankara, İzmir Baroları başta olmak üzere 77 Türkiye Barosu’nun ilerici ve Atatürkçü gazetelerde 29.6.2020 günü çıkan duyuruları, günümüzdeki durumu ortaya koyarak, yararlı uyarıları içermektedir. İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet DURAKOĞLU’nun 30 Haziran toplantısındaki konuşması ile Aydın Barosu avukatlarından Erol Ertuğrul’un Cumhuriyet gazetesindeki yazıları, hukukçu bilim adamlarımızın eleştiri ve önerileri, devletimizin hukuk çakısındaki olumsuzluklara karşı önemli katkılardır.
Baroların bağımsızlığı mesleğin saygınlığı, avukatlığın güvenirliği ve hukukun onurudur. Asla ödün verilemez ve hiç bir güce ve etkiye kıydırılamaz. Özellikle ve önemle belirtelim ki diploma hukukçu olmaya yeterli değildir. Düşünceleri, görüşleri çalışmaları ve ürünleriyle hukuk uğraşlarında yer almak gerekir.
İktidar partisi AKP’nin lideri Bay RTE’ın 29 Haziran günü söylediği “Yarın tasarıyı Meclis’e veriyoruz” açıklaması hukuksuzluğun, partizanlığın, görevi iyi kullanmamanın, yetkiyi kötüye kullanmanın ve sakıncalı yürüyüşün yeni örneğidir. Tasarı, ele geçiremedikleri baroları bölme ve etkisizleştirme kalkışmasıdır. Ne yaparlarsa yapsınlar er-geç hukuka boyun eğeceklerdir.
İktidar Türkiye’mizin her şeyiyle oynuyor.