Yıldız Teknik Üniversitesi’nde ortaya çıktılar. Yılbaşı ağacını süsleyen yıldızları söktüler. “Sökmeyin” diyen öğrencilerin önünde namaz kıldılar, sonra saldırdılar. 

Halbuki böyle bir toplum değildik! Ama olduk. 

Küçüklüğümde, yılbaşı için Edirne’de dedemlere giderdik. Horozu, iç pilavı, zeytinyağlısı, böreğiyle evde mükellef bir masa kurulur, maaile saat 21’de başlayan TRT programının karşısına geçerdik. Kandıralı oyun havalarıyla nameler yükselir, bol bol sohbet edilir, kahkaha atılırdı. Ara sıra Güngör Hoşses darbukaya bir patlatır, herkes dikkat kesilirdi. 

Saat gece yarısına yaklaşırken hep birlikte geri sayar, yeni yılı alkışlarla karşılar, birbirimize sarılır kutlardık. Sonrasında kim varsa ekranda, Nesrin Topkapı mı, Zeki Müren mi, fark etmezdi... Kimi oynar, kimi el çırpar. Gelsin piyangolar tombalalar... Birinci çinkoo, ikinci çinkoo...  

Sokakta evler aydınlık olurdu, her camda zarif süsler, yanıp sönen ışıklar... Kahkahalar... Mutluluk her yere yayılırdı. Mutlu bir toplumduk çünkü... 

Ama sonra mutlu olmayı günah sayanlar geldi. Kadın sesini bile duymayı günah sayanlar... Dansöz açıkmış, saçıkmış onlardan öğrendik, aklımıza gelmezdi. 

 

yavaş yavaş ölürler 

okumayanlar, müzik dinlemeyenler, 

vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar.

 

Sanki burası Rusya, İsveç, sokaklar ayyaştan geçilmiyor gibi anlattılar. Sonra açık açık söylediler: “İçemezsin.” Şeker Bayramı’nda kahvenin yanında likör gelir, ev yapımı vişne likörlü çikolata sunulurdu. Ne severdim! Ama şimdi yok. Yasak. Günah. 

Biz Türkler camide namaz kılıp kilisede mum yakmaz mıydık? Ağaçlara çaput bağlayanlar Arap mıydı? Hıdırellez’de ateş yakanlar Afrika yerlileri miydi? İsmi “Aya” ya da “Aziz” diye başlayan bilmem kaç yeri, atla eşekle bayır yokuş demeden ziyaret edenler Yunan mıydı? 

 

yavaş yavaş ölürler 

alışkanlıklarına esir olanlar, 

her gün aynı yolları yürüyenler, 

ufuklarını genişletmeyenler. 

 

Devletin Anadolu Ajansı her gün fotoğraflarla şehir şehir servis ediyor insanların yılbaşını yurt dışında nasıl karşıladığını. Tüm dünya şarkıyla, müzikle, ışıkla, karnavalla, minik hediye ve jestlerle yeni yılı karşılıyor. Umutların filizlendiği, dileklerin tutulduğu, eskilerin yad edildiği o büyük sevincin parçası olmak bu kadar zor mu? 

Ama bizde... Yıldızlarımızı söküyorlar, umutlarımızı, neşemizi söndürüyorlar. 

Bazı ilçe Milli Eğitim müdürlükleri sınıflarda “kültürümüze, geleneklerimize ve inancımıza uymayan etkinliklerin yapılmaması” için uyarılarda bulunmuş. Süslemeyin, diyorlar çocuklara. Korkuları, çocuklar yılbaşı süsüyle dinden çıkabilir! 

Hayatı hiç yaşamamışlar, yaşıyorum sanıyorlar. 

 

yavaş yavaş ölürler 

rüyalarını gerçekleştirme riski almayanlar, 

hayatlarında bir kez olsun makulün dışına çıkmayanlar. 

(Pablo Neruda)