Maça tam saha baskı ve yüksek bir enerji ile başlayan Union SG, ilk 15 dakikada 3 gol pozisyonu yakalayınca “Ne oluyoruz” dedik. Yaş ortalaması 24.5 olan rakibin mücadele gücünü görünce, yabancı maçları izlerken farkına vardığımız hızın bizim ligimizde neden olmadığını, niçin bizim lig maçlarının ağır çekim gibi oynandığını daha iyi anladım.

Fenerbahçe derbi sonrası yara sarmak için farklı bir kadro ile oynarken Çağlar ile bulduğu golle rakibe “Ben buradayım” dedi. İlk 20 dakikayı atlattıktan sonra oyunda biraz dengeyi sağladı. Ancak Union her şeye rağmen adeta bir piranha gibi saldırmaya devam etti.

İlk yarı yediği baskıdan bunalan Fenerbahçe, ikinci yarıda ayağa paslarla, topla daha fazla oynayarak, görüntüyü bozmaya çalıştı. Rakibin bitmek bilmeyen enerjisi, 65’te Mourinho’yu değişikliğe zorladı. Tadic ile Osayi-Samuel oyuna girdi.

74’te gelen kırmızı kartla eksilen rakibin direnci kırılırken, oyundan çıkmadan önce son serbest atış şansını da kullanamayan Cengiz’e artık Fenerbahçe’nin ayırdığı sürenin sonuna gelindiğini düşünüyorum. 2-0 ile rahatlayan ama hala arayış içinde bulunan Fenerbahçe’nin önünde kat etmesi gereken uzun bir yol olduğu açık. Umarım bu süreç daha fazla uzamaz. 90 artıda Livakovic’in kurtardığı penaltı sonrası kutlamalardan zihnen dönemeyen Fenerbahçe’nin yediği gol, umarım ileride başlarına iş açmaz.

Maçı otoriter bir vücut dili ve iki tarafa da standart davranışlarla, aldatmalara taviz vermeden yöneten hakem Benoit Bastien’i izleyen genç hakemlerimiz, umarım gerekli dersleri almıştır