Emin Çölaşan’ın notu:
Sevgili okuyucularım, sizlerden her gün çok sayıda mesaj alıyorum. Hepsine tek tek yanıt vermem ne yazık ki mümkün olmuyor. Bunlardan bazılarını yazılarımda kullanıyorum, bazılarını ise pazartesi günleri burada yayınlıyorum.
Burada kullandığım mesajların bazılarında, gönderen okuyucularımın isimlerini ne olur ne olmaz diye vermiyorum. Başlarına iş açılmasın.
Ayrıca bu mesajları, harf ve cümle hataları dahil, üzerlerinde hiçbir oynama yapmadan sizlere iletiyorum.
Her pazartesi günü burada, gazetemizin internet sitesinde buluşmak umuduyla.
___________________________________

AYM Başkanı Uzaktan kumandalı hakim olmaz diye bir laf etmiş. Hacivatın meşhur repliğini söylemenin tam zamanı: YIKTIN PERDEYİ EYLEDİN VİRAN . Ne demek şimdi bu? Yakından kumandalı hakimlere söyleyecek sözü olmayan bir Anayasal Yüksek Yargı Kurumunun Başının birilerine şirin görünmek için söyleyeceği bir laf. Eğer yargının bağımsızlığını vurgulamak istiyorsan açık açık, altını kırmızı çizgilerle çize çize, yorgunluktan kapanan göz kapaklarının tabak gibi açılmasını sağlayacak bir ses tonuyla YARGI BAĞIMSIZDIR, ONA UZAKTAN KUMANDAYLA DA, YAKINDAN KAŞ GÖZ İŞARETLERİYLE DE KUMANDA EDİLEMEZ demesini beklerdik. Ya bunu söyleyeceksin, ya da senin söylediğin şekliyle asla söylemeyeceksin, çünkü o zaman akıllarda acaba yakından kumanda edilmeyi normal mi karşılıyor diye bir soru işareti belirir...Sen Anayasa Mahkemesinin kararlarını tanımamayı itiyat haline getirmiş birisinin karşısında böyle bir konuşma yaparsan en SAF, en iyi niyetli birisi bile başka bir şey düşünemez. Urcay Aslay

urcay aslay
___________________________________
Sayın Çölaşan,

Ben  İstanbul’da yaşayan 65 yaşında emekli bir Kimya Mühendisiyim.

Yıllardır yazılarınızı takip ederim, kitaplarınızı okudum. İlk defa size yazmak istedim..

Ülkemin 12 yıldır çektiği çileye isyanım çok büyük! Her sabah Sözcü Gazetesini açtığımda “bunların” giderek artan, sınır tanımayan adaletsizlik, hukuksuzluk, yolsuzluk, hırsızlıklarını, fütursuzluklarını, pespayeliklerini gördüğümde delirecek gibi oluyorum..Çoluk çocuğumun ve ilkokul çağlarındaki 4 torunumun geleceği için o kadar üzülüyorum ki...Yurttaş olarak ben ve ailem, çevremiz, bu belayı defedebilmek için üzerimize düşen yurttaşlık görevlerimizi eksiksiz yapıyoruz...Oy kullanmadığımız hiçbir seçim olmadı..Çocuklarım gezi parkında biber gazı altında kalırken, içim içimi yedi ama ‘sakın gitmeyin’ demedim..Hatta belki size tuhaf gelecek, ama ben birkaç Sözcü Gazetesi fazla alıp, okurmuş gibi yapıp ( evde zaten okuyorum) metro’ya, çocuk parkına, banklara bırakıyorum...Belki bir iki kişinin gözünün açılmasına sebep olurum ümidiyle...Haftada bir gün evime gelen yardımcımı karşıma alıp dil döküyorum, mahallelerinde dağıtılan seçim avantasına kanmamaları için..

Hele hele “ bunların “ Atatürk düşmanlıkları ve Cumhuriyet değerlerini yok etme çabalarını gördükçe içim yanıyor ! Ben 30 küsur yıl boyunca aydın, Atatürkçü gençler yetiştirmiş bir Cumhuriyet öğretmeni kızıyım..Rahmetli annem iyi ki bu günleri görmedi...

Bir haftadır tüm TV kanallarında dönen “RTE ve ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ” konulu reklam filmi konusunda merak ettiğim bir noktayı size sormak istiyorum..Hani RTE’nin utanıp sıkılmadan şehitlerin ruhuna fatiha okuduğu reklam filmi...Hani şu  küfrettikleri Mustafa Kemal’in portresi ile biten reklam filmi....

Son günlerde sosyal medyada, bu filmin GERÇEKTEN ÇANAKKALE ŞEHİTLİĞİNDE DEĞİL DE, BURSA CİVARINDA KURULAN BİR PLATODA VE  ‘MAKET’ ŞEHİTLİKTE ÇEKİLDİĞİ yazılıyor !

Bu doğru mudur? BU KADARI DA OLABİLİRMİ ARTIK ????

Sizler bilirsiniz ya da araştırabilirsiniz diye düşündüm....

Saygılarımla, aydınlık günler görebilmek ümidiyle...

Emel

___________________________________

Sayın Emin ÇÖLAŞAN

Günlük yazılarınızı zevkle okuyorum. Kaleminize sağlık. Seçimin önemi ve güvenliği konusunda yazılarınızı da okudum. Belki bundan sonra da yazacaksınız. Konu son derce önemli ve bu yüzden sık sık gündeme getirmek gerekiyor. Yazılarınız ve uyarılarınız için teşekkür ediyorum.

Ne yazık ki ülkemizde kurumların ve bu kurumların kullandığı sistemlerin güvenilirliği özellikle son yıllarda bir hayli yıpranmış ve tartışmalı hale gelmiştir. Yüksek Seçim Kurulu da bundan nasibini alan kurumlardandır. Bu nedenle seçim sonuçlarının elektronik ortamda bilgisayarlar aracılığı ile toplanıp değerlendirilmesinde sistemin güvenilirliği ve güvenliği son derece önemlidir. Seçim güvenliği ve sonuçların güvenilirliğini sağlamak için sandıklara sahip çıkmak yetmiyor. Geçmiş seçimlere bakıldığında belli başlı üç noktada seçim sonuçları gerçek halk iradesini yansıtmaz duruma gelebiliyor.

Seçmen listeleri: Bir bölgede oy kullanacak sandık seçmen listesi birileri tarafından değiştiriliyor. O bölgenin seçmeni iken listeden silinmiş olabildiği gibi hiç ilgisi olmayanlar listeye eklenebiliyor.
Seçim sandığı: Oy kullanma sırasında usulsüzlükler olabiliyor. Özellikle küçük yerleşim yerlerinde sandık kurulu, oranın nüfuzlu kişilerinin iradesine karşı koyamayabiliyor.
Sandık tutanaklarının kaydı: Sandıklardan gelen tutanakların İlçe Seçim Kurulu, oradan İl Seçim Kurulu ve en son Yüksek Seçim Kurulu merkezine kaydı sırasında sandıklardan gelen tutanaklardaki sayılar değiştirilebiliyor. Tıpkı meydanda kazanılan savaşın masada kaybedilmesi gibi.
Yukarıdaki durumlar düşünüldüğünde sadece sandıklara sahip çıkmak yetmiyor. Bu ancak ikinci durumu düzeltebiliyor. Sandık öncesi ve özellikle sandık sayımı sonrası da çok önemli. Bunun için muhalefet partilerinin ne yapıp edip organizasyonu sağlamaları ve adeta Yüksek Seçim Kurulu gibi çalışarak gölge seçim kurulu organize etmeleri gerekiyor. Sadece vatandaşa bırakmak sorunu çözmüyor. Sandıklardan gelen sonuçları partiler de kendi veri tabanında işleyerek seçim kurullarının sonuçlarıyla uyuşup uyuşmadığını denetlemeleri gerekiyor. Bu organizasyonu muhalefet partileri yapamazsa sonuçların doğruluğundan hiçbir zaman emin olamayız. Bazı sivil toplum kuruluşları ve TO (Türkiye’nin Oyları) gibi gönüllü kuruluşlar seçim güvenliğini sağlamaya yönelik çalışmalar yapsa da bunların yasal müdahalesi sınırlı oluyor. Muhalefet partilerinin, özellikle iktidar hedefleyen ana muhalefetin bu kuruluşlardan da yararlanarak güvenliği sağlaması gerekiyor. Kanımca bu durum seçim mitinglerinden çok daha önemli. İnanıyorum ki siz de bu yöndeki düşüncelerinizi köşenizde zaman zaman hatırlatacaksınızdır.

Saygılarımla.

Prof. Dr. Bayram Demirci

İnönü Üniversitesi.
___________________________________
Sayın Çölaşan,

Bu AKP denilen din tüccarları sayesinde memleket çok tehlikeli durumlara gelmiştir.

Geçen pazar Yenikapı miting alanından başlayan bir yarı maraton vardı.Kızlı erkekli hep beraber koştuk..Oraya çağdaş Türkiye'nin çağdaş gençleri ve yaşlıları gelmişlerdi.Çok güzel bir organizasyon olmuştu ancak hemen yanı başımızda kurulan alanda sözde peygamberi anma etkinliği de vardı.Bunlar kasten sabahın erken saatlerinden itibaren çok yüksek volümde Kuran okumaya başladılar.Halbuki bu etkinliğin başlama saati 14.00 idi.Ama daha bizim etkinliğimiz bitmeden onlar zaten başlamışlardı.saat 12.00 gibi gelenler çoğaldı.Gelenlerin çoğu kadınlar siyah çarşaflı ve peçeli adamlar da siyahlar giyimiş kişilerdi.Bazı adamlar da halife gibi giyinmişlerdi.Bunlar hep beraber zikir çekmeye başladılar ve ellerindeki Arapça yazılı yeşil bayrakları sallamaya başladılar.Peygameri anma bahanesiyle şeriat provası yaptılar.Ve bu büyük tehlikeyi hiç bir gazeteci dile getirmedi ve görüntü bile almadı.Bu konuya dikkatinizi çekmek istedim.

Saygılar

Ali
___________________________________
Emin bey;Çok doğru bir konuya değinmişsiniz,hakikaten bunların alayı saraylarda köşklerde ve villalarda büyümüşler.Milyonluk mersedes lere,Bmv lere binmişlerdir.
Özellikle Efkan Ala,ben de Erzurumluyum kendisini tanırım.Oltu ilçe'sinin bir köyü' ndendir.Köylerin de kendilerine ait büyük bir malikaneleri vardı!!Ahçılar,uşaklar ve hizmetçilerle büyümüştür!!Onun için bunların popoları kıymetlidir mersedesten aşağı arabaya binemez villadan aşağı evler de oturamazlar.
Saygılarımla
Hikmet
___________________________________
Dolmabahçe Sarayından başlayıp, Yıldız Sarayı, Vahdettin Köşkü, Hüber Köşkü ve Kaçak Saray ile devam eden saray sevdası sizin dediğiniz gibi sarayda doğmuş olmakla bağdaşmaz. Sarayda doğanların edebi , erkanı, görgüsü olur. Bunların olsa olsa TOHUMLARI SARAYLARDA ATILMIŞ ! olabilir.
Dr.H.Fehmi

___________________________________

Alın size daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi!
-Basın yazamaz! Yazabilecek ise pembe yazar, mor yazar.
-Yürüyecekler yürüyemez! Sıkıyorsa 1 Mayıs'ta Taksim'e yürü. Metrolar, köprüler, yollar kapalı... Kendi imkanlarınla bile gidemezsin. Toma bekler, gaz bekler seni 10 bin polisle birlikte.
-Söz söyleyecek söyleyemez! Mahkeme ve savcılar pusuya yatmış bekliyor. Sıkıyorsa facebookunda bir görüş paylaş. Tarihinde görülmemiş hakaret davaları havalarda uçuşuyor.
-Telefonda arkadaşın ile görüşüyorsun mesela, sıkıyorsa memleket meselelerini konuş.
-Yeni kavuştuğumuz iç güvenlik yasası ile sokağa çıkmak, sesini yükseltmek, karşı görüş beyan etmek, yürümek, yazmak, konuşmak yasak hemşehrim yasak.
Ne mi serbest?
Düşünmemek, konuşmamak, yazmamak.
Yasama ve yürütme organını okşamak, hukuku guguklu saat gibi askıya almak,
Paralel mi, iktidar yanlısı mı?
Allah biliyor ya; seçimlerimizle hak ettik bunu diye düşünüyorum.
Kendimiz ettik, kendimiz bulduk...
Yuhhhhhhh olsun bize…
 
Ferruh
___________________________________
Hak Gasbı, CHP nin seçim vaatlerinden olan Çiftçiye Mazotu 1,5 liraya verme söylemini sıradan bir AKP li politikacı söylese neyse, bunu söyleyen Sn. Cumhurbaşkanı. Dinime küfreden bari Müslüman olsa. Onun Başbakanlığı döneminde İşverenin gasbettiği 3 aylık maaşım ve 25 günlük fazla mesaim için açtığım dava sonucu kazandığım tazminata devlet kendi alacağının önceliğini ileri sürerek el koydu. O kadar kaybım üzerine ödediğim avukat ve mahkeme harçları da kaybımın tuzu biberi oldu. Asıl GASP bu mudur yoksa, daha ortada fol yok yumurta yokken yapılan bir söylem mi Gasptır? Üstelik de hiç ağızlarından hiç düşmeyen VATANDAŞI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN söylemi ortadayken...13 sene boyunca kendi maaşlarına yaptıkları zamlarla vatandaşın maaşlarına körün değneğini bellediği gibi yapılan
% 3 + % 3 en fazla 3,5 + 3,5 zamlar resmen vatandaşın hakkını GASP değil de nedir? Gasbı konuşmaya başlarsak arazi gasbı (AOÇ), kıdem tazminatı gasbı, dört seneden fazla içerde yatanların yaşam haklarının gasbı (Paralel yaptı demekle kurtulmak yok, hesabını hükümet verecek) ve daha sayılamayacak kadar gasplar. Hepsini teker teker konuşalım sırası gelmişken. Sn. Başbakan da tutturmuş onlar söyler, biz yaparız, bu söylemin esası ise şu olmalıdır : Onlar yapar, biz satarız...Urcay Aslay
Urcay
___________________________________
Sn.Çölaşan.
Uzun Yıllar Köşe Yazılarınızı Okurum...
Başbakana Tayyip Dediniz Cumurbaşkanı Oldu,
Cumurbaşkanına Tayib Diyonuz Padişah Olacak..
Siz Kime ÇAlışıyonuz?
TC.Başbakanına,Ahmet
C.Başkanına Tayyip Nasıl Diyebiliyosunuz?!!!
Siz Tayyip Dedikce +1 Oy Kazanıyo AKP
--
BENİ ANLADA İSTERSEN ÖLDÜR.

Mustafa

___________________________________

Günaydin Emin bey,

Dünkü gazetenizde isiklari yanan kacak sarayin resmi ve haberi vardi. Bu zat in cabasini gözden kacirmamak lazim:
Anitkabir isil isil ise onunda sarayi öyle olacak cünkü kendisini ondan daha üstün görüyor,, bütün padisahlardan daha büyük cami yaptiracak, cünkü
kendine göre en büyük gelmis gecmis lider o,  hayalinde de o cami de kabri olacak, herkeze yüksekten bakacak. diger ismi ile megalomani yasiyor.

Dostca selamlarimla
Aytac
___________________________________
TV Sunucusu canlı yayında soruyor, vatandaş cevaplıyor... Emekliye ikramiye ve muhalefetin diğer vaatlerine,"bütçe dolmuş(!) neyi vereceksin?"... Sunucunun, Suriye'den gelenlere harcanan milyar dolarlar, saraylar?.. hatırlatmasına;"Onlar insan değil mi,komşusu açken tok yatanın..." !  Halbuki,sokağındaki,apartmanındaki gerçek komşusu,asgari ücretle mücadele veren,işsiz,emekli komşusu her gece yatağa aç giriyor...Saraylara dökülen paralar,örtülü ödenek savurganlıkları,belediyelerin saçtıkları ve diğerlerini görmek bazılarının işine gelmiyor! Bu ne yaman çelişki, bu ne efsunlanmış kafa!

Metin Altay

___________________________________

Sevgili Emin Abi;Öncelikle sevgi ve saygılarımı sunuyorum.Seçim dönemlerinde o kadar çok şey söyleniyor ki bir çoğunu duysak ta gülüp geçiyoruz.Seçimin havasına bağlıyoruz.Ama öyle şeyler var ki işte ona gülemiyoruz.İçimiz kan ağlıyor.Ben Mersinde yaşıyorum. Türkiye'nin her ilinde olduğu gibi burada da Suriyeliler yaşıyor.Bizim buralarda havalar sıcaktır bilirsiniz.Günün bir çok saati balkonda geçer.Bizim sitenin karşısında birkaç sitenin daha ortak kullandığı çöp bidonları vardır.Günün herhangi bir saatinde balkona çıktığınızda orada çöpün altını üstüne getiren insanlarla karşılaşırsınız.Bu eskiden de böyleydi ama çok azdı son üç yıldır inanın bisikletli simi dersiniz çek çekli simi mi dersiniz.Çöpten işe yarar şeyleri topluyorlar.ve en kötüsü de çöpten yiyecek topluyorlar.Yerli halk ta bunu bildikleri için çöpün yanına poşetlerle yiyecek falan koyuyorlar.Onları gördükçe içimiz kan ağlıyor inanın. Çünkü hiç bir şey yapamıyorsunuz.Sabah oluyor arabaya binip işe gidiyoruz.yolda her ışıkta büyük küçük onlarca Suriyeli dilenciler.Işıkları paylaşmışlar,kimse kimsenin sınırını aşmıyor.Parsellemişler. O çocukların perişanlığını görseniz.İçimiz kan ağlıyor.Fuhuş ve hısızlık olaylarını hiç söylemiyorum.Emek sömürüsü ise tavan yapmış durumda, günlük 40 yada 50 TL olan işçi yevmiyeleri Suriyelilere 10 liraya kadar düştü.Bu durumda Türk işsiz sayısının ne kadar arttığını siz düşünün. Suriye'nin zenginleri de bu şehirde yaşıyor. Jeepler başta olmak üzere lüks arabalar zengin semtlerde iyi evlerde yaşıyorlar.Umursamaz tavırları ve rahatlıklarını görseniz sanki onlar buranın gerçek sahipleri.Bu durum bu memleketin barışını bozuyor.Halk arasında Homurdanmalar,dedikodular,bire beş katmalar gırla gidiyor.Şimdi sizin aracılığınızla büyüklerimize soruyorum.Suriyeli kardeşlerimize gönlümüzü açtık eyvallah.peki onları insanca niye yaşatmıyoruz?Bu durum da onları bir kez daha kahretmiyor muyuz? İnsanların onuruyla oynamak bize yakışıyor mu? Yoksa onlar birer politik malzeme mi? Seçim meydanlarında yada her zeminde Suriyelilere gönlümüzü açtık demesin hiç kimse. Açılan eğer gönlümüz ise böyle gönül olmaz olsun.Tüm bunları sade bir insan olarak hiç bir siyasi amaç gütmeden sizinle paylaşmak istedim.Size engin saygılar sunuyorum Emin Abi.
Osman
___________________________________

Sayın Çölaşan,
Sizi sevgi dolu saygılarla selamlıyorum.
Hemen konuya girmek ve vaktinizi fazla almamak istiyorum.
28 Nisan 2015 tarihli köşe yazınızda bahsettiğiniz, Abdullah Cevdet Sokaktaki eski vali konağının yakınında oturuyorum. Bahsettiğiniz gibi konak artık vali konağı değil. Buraya Efkan Ala kondu ve aylardır süren tadilat başladı. Bu tadilat günler değil aylarca devam etti. Sonra malum mer'i mevzuat gereği bu şahıs bakanlıktan ayrıldı. Doğrusunu isterseniz, kendisinin konutu terk ettiğini düşünmüştüm. Oysa terk etmediğini sizin yazınızdan öğrendim.
Bu gün (30 Nisan 2015) evin önünden geçerek yaptığım mutat yürüyüşümde, evin etrafına boydan boya çevrilmiş siyah renkli metal duvarın aralığından bakarak gördüğüm manzara beni iliklerime kadar dondurdu. Bahçenin ortasına bir havuz inşa ediliyordu. Aklıma gelen kılavuzu karga olan oldu.
Saygılarımla,
Alim Gürerk
E. Kurmay Albay

___________________________________
Sayın Emin Bey,
Devlet dairelerinden iki manzara göndereceğim.
Üsküdar Milli Eğitim  Müdürlüğünden alınacak bir belge için gidince gördüğümüz manzara ; bir odanın içinde 6-7 hanım oturmuş muhabbetteler,  kahveler içilmiş ve fallar bakılıyor. Gelenle ilgilenen yok, bir süre sonra  ne istediğimizi söyleyince aldığımız cevap:'' Bu işe ....... ağabey bakıyordu  o  şimdi izinli  13 gün sonra gelecek o zaman gelin.''
( İşimiz  çok acele olduğu için çaresizlik içindeyiz.)

Kadiköy Nüfus dairesinde ise daha danışmaya doğru gidince güler yüzlü bir hanım hangi iş için geldiğimi sorup numarayı hangi bölümden alacağımı söylerken kalkıp kendisi aldı ve oturmam için yer göstererek , işimin yapılacağı banko numaralarını gösterdi.  Kısa süre  sonra sıram gelince gene güler yüzlü bir hanım karşısındaki iki sandalyeden birini oturmam için gösterdi, diğer sandalyede katlanmış bir mont duruyordu.  İşimi çabucak gördü ve gene güler yüzle uğurladı. Dönüş yolundayken yarım saat kadar sonra bana telefon ederek ''Burda montunuz kalmış acaba yakında mısınız alabilir misiniz?'' diye nazikçe sordu. tabii ben de teşekkür ederek benim olmadığını söyledim.
Bunun dışında iki defa daha aynı yere işim düştüğünde hep güler yüz ve nezaketle işlerim yapıldı. Kendilerine minnettarım ve çok teşekkür ederim.
İki dairenin arasındaki bu çok büyük fark beni çok şaşırttı. Sizi rahatsız etmekten kendimi alamadım, umarım bağışlarsınız  sevgilerimi  saygılarımı  ve hayranlığımı sunarım. Kaleminiz varolsun.
Emekli öğretmen Neriman Karaa

___________________________________

SEN GAZETECİMİSİN VATAN HAYİNİMİ KİME HİZMET EDİYON BU ULKE SENİN GİBİ HAYİNLERDEN COK CEKTİ DUSUN ARTİK ULKEMİZİN VE İNSANLARİMİZİN YAKASİNDAN BU ULKEDEN EKMEK YİYON EKMEK YEDİGİN KABA PİSLİYON HANGİ KİME HİZMET EDİYOSAN ORAYA GİT HİCBİR ULKEDE BİZDE OLDUGU KADAR SENİN GİBİ HAYİN YOK YA ADAM OL YADA DEFOL SEN VE SENİN GİBİLERİ BU ULKEDE İSTEMİYORUZ
Hamza

___________________________________

İzmit belediyesi ilköğretim okullarına siyaseti alenen alet ediyor.

Emin Bey,

Başarılı Öğrencilere karne hediyesi olarak(karne almaya daha iki ay olmasına rağmen) dağıtılan bisikletler bahane edilerek siyasetin dibine vuruluyor.

Ödül töreni bahanesiyle öğrenciler, müdür, öğretmenler ve veliler okul bahçesine toplanıyor ve belediye başkanı ve zevatı bangır bangır müzik eşliğinde sözde tören yapıyor. Başkan tüm okullara gidip aynı bahane ile oy topluyor. İnsanları koalisyonla, ekonomik krizle v.s ile korkutup oy toplamaya çalışıyor.

Belediyenin kendi sayfasında 29.Nisan.2015 tarihli bir okul töreni metni var. Okuyunca içler acısı durumu göreceksiniz.

Bu düzmece törenleri bu aralar hergün değişik okullarada sürdürüyorlar. Kirli siyaseti ilköğretime bulaştırmış durumdalar.

Bu adreste bir okulda yapılan tören metni var:

http://www.izmit.bel.tr/tr/haber/1/13577/bisiklet-bayrami-devam-ediyor.aspx