Hukuken olmasa bile teknik ve ekonomik olarak Türkiye’de bugün bir savaş var. Ayrılıkçı Kürtlerin çıkardığı isyanın ve bu isyanı bastırmak için yapılan askeri harekâtın, ülkenin belli bir bölgesinde yoğunlaşması, olayın ülke ekonomisine yapabileceği olumsuz etkiyi hafifletiyor. Ama ortadan kaldırmıyor. Bu gayri nizami harp hali, öncelikle bölge ekonomisini durgunluğa sokmuştur. Bu durgunluğun belli bir oranda ülkenin tamamına yayılması da kaçınılmazdır.
Askeri harcamaların, ekonomiye “talep yanlı” bir büyüme ivmesi verdiği gibi bir tez vardır. Bu tez, sürekli “yurt dışında savaşan” ABD için geçerli olabilir. Ama kendi topraklarında savaşan bir ülkenin ekonomisi için savaş, her zaman bir yıkımdır. Savaşın yarattığı güvensiz ortam talebi düşürür. Bu da milli geliri aşağıya çeker. Bunun üstüne yakılıp-yıkılarak heba olan milli servet de hesaba katılırsa anayurtta cereyan eden bir savaştan kârlı çıkmak olanaksızdır.

SAVAŞ YÖNETMENİN EKONOMİSİ

Sanayi şirketlerinin işletmeler bölümüne “operasyonlar” denir. Sahada cereyan savaşın adı da “operasyon”dur. Bunun Türkçesi de “harekât”tır. Nasıl sanayi şirketlerinde Başkan’ın altında operasyondan sorumlu bir baş yönetici “Chief Operating Officer” (COO) varsa, savaş karargâhında da Komutan’ın altında bir “Operasyon Subayı” (S3) bulunur.
Savaş “harcama” demektir. Savaşan birlikler, zafere ulaşmak için insan hayatı dâhil her kaynağı harcar, hem de dibine kadar harcar. Savaşan hiçbir komutan “kaynaklarım yeterli” demez. Hep daha fazlasını ister. İktisadın temel kuralı savaşta da geçerlidir. Kaynaklar (insan, silah, teçhizat, mühimmat, yakıt, levazım vs.) sınırlıdır. İhtiyaç ise sonsuzdur. İşte tam bu noktada, “az kaynak tüketerek zafere ulaşma becerisi” yani savaş yönetmenin ekonomisi (Warfare Economics) devreye girer.

SAVAŞ VERİMLİLİĞİNİ ARTIRMA

1973-75 yıllarında ABD Savunma Bakanı olan Schlesinger, Harvard’tan doktoralı bir iktisatçıydı. Amacı, ABD’nin savunma/savaşma harcamalarını düşürmekti. Bunu da “düşman öldürmenin birim maliyetini indirme” şeklinde formüle etmişti. Çünkü savaş “düşman öldürmektir” diyordu.
Güneydoğu’da gayri nizami savaşan PKK’nın, nizami savaşan TSK’ya karşı maliyet avantajı vardır. Yani onların bir Türk askerini/polisini öldürme maliyeti, Güvenlik Güçleri’nin bir terörist öldürme maliyetinden düşüktür. Bu da onlara, “az parayla-çok ses getirme” imkânı vermektedir. Uzun süreceğe benzeyen bu isyan bastırma harekâtında TC Güvenlik Güçleri’nin gerilla benzeri bir “yıldırma stratejisi” uygulaması ekonomik olur.

SAVAŞ VERGİSİ

Savaş harcamaları son aylarda hızla arttığı halde, yükselen döviz fiyatları ile birlikte dolaylı vergi tahsilâtı da yükseldiği için, bütçe açığı büyümemektedir. Ancak döviz fiyat artışları, hem savaşın maliyetini hem de devletin diğer harcamalarını artıracaktır.
Bu isyan bastırma harekâtının beşeri maliyeti yanında, iktisadi yükünü de hesaba katmalıyız. Finansal istikrarda tek güvencemiz olan Bütçe Dengesi’ni riske atmamak için, özel bir savaş vergisi konulması gerekebilir.
Son söz: En pahalı savaş, kaybedilendir.