Türk iktisat kültürünü, 1930 yılında çıkartılan Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu kadar derinden etkilemiş başka hiçbir şey yoktur. Bu kanun 1989 yılının Ağustos ayında çıkartılan 32 Sayılı Kararname ile pratik olarak yürürlükten kaldırıldı. Ama kanunun ruhunu aklımızdan silemedik. Peki, bari bu kanunla Türk parasının değerini koruyabildik mi? Tam aksine; hiç koruyamadık. Sürekli “devalüasyon” yaptık yani “değerini düşürdük”. İşin cıvığı çıkınca, 1 Ocak 2005’te bir milyon TL’ye bir Yeni TL dedik.

TÜRK PARASININ DEĞERİNİ NİYE KORUYAMADIK

Koruyamadık; çünkü onu hep olduğundan değerli tutmaya çalıştık. Bu yüzden ithalat hep yüksek, ihracat hep düşük kaldı. Dolayısıyla ülkemizde döviz talebi, arzından çok oldu. Aradaki farkı, döviz cinsinden yurtdışından borçlanarak kapattık. Bu yüzden (veya sayede) döviz arzıyla talebini eşitleyecek, “denge kurunun” oluşmasını sürekli erteledik. Ama kadere engel olamadık. Ertelenen döviz fiyatı artışları, şok devalüasyonlar olarak arada bir karşımıza çıktı. Bugünlerde yine böyle bir noktaya geldik. Çocukluklarından kalan bir refleksle, “yurdum iktisatçıları” koro halinde “paradan para kazananlara faiz rüşveti verip, Türk parasının kıymetini koruyalım” türküsünü çığırıyor. Gafil halk da buna alkış tutuyor. CHP acaba bu konuda ne düşünüyor, merak ediyorum doğrusu?

TÜRKİYE’DE RANTIN GELENEKSEL KAYNAĞI UCUZ DÖVİZDİR

Türk ekonomisinde yapısal reformun “olmazsa olmaz şartı” ucuz döviz politikasından vazgeçmektir. Ucuz döviz, ülkede “dış ticarete girmeyen” (non-tradeables) sektörlerin gelişmesini sağlamış, buna karşı “dış ticarete giren” (tradeables) ürün imalatının gelişmesine engel olmuştur. Dövizi denge kurundan daha ucuza alan ithalatçı ve imalatçılar, mal ve hizmetlerini iç piyasaya dövizin denge kuruna yakın fiyatından sunmuştur. Bu suretle “ucuz döviz” iş âleminin,  muhasebe kayıtlarında “kâr” olarak görünen muhteşem “rant” geliri elde etmesini sağlamıştır. Ucuz döviz rantı, imar rantlarıyla birleşince ortaya devasa bir “sermaye birikimi” çıkmıştır. Bu rantsal servetler, siyasetin finansman ihtiyacını karşılamıştır.

UCUZ DÖVİZDEN HALKIMIZ DA ÇOK MEMNUNDUR

Ucuz döviz yüzünden (veya sayesinde) 12 yıllık AKP döneminde toplam 440 miyar dolar “cari açık” verilmiştir. Cari açık “harcanabilir milli geliri” “hesaplanan milli gelirden” her yıl ortalama  yüzde 5 oranında artırmıştır. Böylece halkın tüketimi dolayısıyla refahı gözle görülür bir şekilde artmıştır. Döviz daha doğrusu dolar (çünkü Euro o kadar artmadı) fiyatının artması, halkta haklı ve doğru olarak “harcanabilir gelirim düşecek” endişesi yaratmaktadır. Onun için merak etmeyin. Yakında faizleri arttırmak da dahil her önlem alınacak “oyun” devam edecektir. Çünkü hiçbir iktidar, devalüasyon rüzgarına dayanamaz.
Son söz: Bana dokunmayan cari açık bin yaşasın.