Sevgili okuyucularım, karşımızda tuhaf bir cumhurbaşkanı var. Tarafsızlığı üzerine namus ve şeref yemini etmiş ama AKP iktidarının temsilcisi olarak görev yapıyor.
Her gün parti siyasetinin içinde. Dün itiraf etti, partisinin seçim bildirisini okuyup fikrini Ahmet’e söylemiş!
Cumhurbaşkanlığı önemli yerdir. Devletin başıdır ve saygınlığını korumak gerekir. Cumhurbaşkanı uluorta konuşma, muhalefet partilerine bindirme, hükümetin savunucusu kesilip oy isteme hakkına sahip değildir.
Evet, anayasa uyarınca devletin başıdır. Yasama, yargı ve yürütme ile ilgili görev ve yetkileri anayasada tek tek sıralanmıştır.
Başkomutanlığı temsil eder. Anayasa Mahkemesi üyelerini, rektörleri, YÖK ve HSYK üyelerini, Danıştay, Yargıtay üyelerini seçer.
Başbakan ve Bakanlar Kurulu’nu atar, ülkeyi savaşa sokar, yasaları ve kararnameleri onaylar veya geri çevirir.
Anayasa uyarınca imzaladığı hiçbir şey nedeniyle kendisine sorumluluk yüklenemez.
Yasaları Meclis’e geri gönderme, Anayasa Mahkemesi’nde dava açma hakkı vardır.
Kısacası, devlet faaliyetlerinin çok önemli bir bölümünde sözü, kararı, etkisi, yetkisi ve görevi vardır.
Üstün siyasi güce sahiptir ve sorumsuzdur.

* * *

Ancak anayasamız, cumhurbaşkanlığının sorumsuzluğuna iki şart ve koşul getirmiştir.
İlki, cumhurbaşkanının varsa partisiyle ilişkisi kesilir ve TBMM üyeliği sona erer.
İkincisi, seçildikten sonra Meclis kürsüsünden okumak ve uymakla yükümlü olduğu yemin metnidir. Tarafsız kalacağına namusu ve şerefi üzerine yemin eder.
Bağlayıcı bir tarafsızlıktır.
Anayasa, cumhurbaşkanlığı kurumuna ve orada oturmakta olan T.C. vatandaşına sınırsız, kişisel yoruma ve tartışmaya açık bir kamu alanı bırakmamıştır.
Hiçbir cumhurbaşkanı “Ben alışılmış cumhurbaşkanı değilim” deme hakkına sahip değildir.
Alışmak” bir hukuk kuralı olmadığı gibi, yasaları ve kuralları aşmak ve değiştirmek için bir bahane olamaz.
Cumhurbaşkanı bir anayasal süreç içerisinde tümüyle anayasa hükümlerine uygun ve bağımlı davranmakla yükümlüdür.
Cumhurbaşkanını halkın seçmiş olması seçilen kişiye artı bir güç, yeni yetkiler, yeni bir statü, anayasaya karşı çıkıp çiğneme hakkı vermez. Zira bu alanda hiçbir anayasa maddesi değişmemiştir.
Tayyip’e baktığımızda karşımıza çıkan tablo ise ilginçtir.
Tarafsız değil, hem de açıkça AKP’nin bir temsilcisi olarak davranmaktadır.
Anayasada öngörülen tarafsızlık buyruğunu çoktan aşmıştır.
Ağzından çıkan her söz ve her davranışı ile iktidarı temsil etmekte ve taraf olmaktadır.
Örneğin cumhurbaşkanı seçildikten sonra Ankara’da partisinin kongresine katılıp konuşma yapmıştır.
Önümüzdeki seçimde başkanlık sistemine geçilmesi için iktidar partisine 400 milletvekili verilmesini istemektedir.
Cumhurbaşkanlığına örtülü ödenek verilmesi için yasa çıkmasını sağlamış, devlet içinde ayrı bir devlet kurmuştur.
Böyle yüzlerce örnek var.
* * *

Cumhurbaşkanının anayasayı sürekli çiğnemesinin en önemli nedeni, bu konuda hiçbir yasal ve hukuksal yaptırım olmadığı izleniminden doğmaktadır.
Hiçbir anayasa ihlali, işleyen bir demokratik hukuk düzeni içerisinde sürdürülemez, hukuk denetimi dışında bırakılamaz.
Cumhurbaşkanı anayasayı aşamaz, değiştiremez, yemini dışına çıkamaz. Devleti “Ben yaptım oldu” mantığı ile yönetemez.
Vatan Partisi kısa süre önce Yüksek Seçim Kurulu’na başvuruda bulunup bir ilke kararı alınmasını istedi:
Seçimlerin adil, dürüst ve eşit koşullarda yapılmasını sağlamak için Tayyip’in AKP lehine olan faaliyetlerini durdurun.”
Yanıt geldi:
“Yasada böyle bir hükme yer verilmemiştir. Bizim cumhurbaşkanına karışma ve denetleme yetkimiz yoktur!..”

* * *

Bu tek taraflı düzen günümüzde de sürüp gidiyor ve her gün yeni örnekler ekleniyor.
Toplu açılış törenleri, mitingler, çeşitli salon toplantıları, uluorta nutuklar, kaçak sarayda verilen davetler, yasa ve anayasa tanımazlığı, anayasa hükümlerinin açıkça çiğnenmesi...
O halde ne yapılması gerekiyor?..
Bu gidişe kim “Dur” diyebilir?
Burada görev en başta ana muhalefet partisi CHP ile birlikte diğer muhalefet partilerine
düşüyor.

* * *

Yukarıda anlatmaya çalıştığım hususların adına hukukta “Hak ihlali” denir.
Madem Yüksek Seçim Kurulu yetkisizmiş (!), sarayda devlet gücünü, başka bir deyişle kamu gücünü temsil eden bir şahsın bu
tür davranışlarına “Dur” diyecek
tek makam Anayasa Mahkemesi’dir.
Anamuhalefet partisi veya içlerinden biri en kısa zamanda Anayasa Mahkemesi’nde “Hak ihlali” davaları açmalıdır.
Seçime iki ay kaldı, zaman hızla azalıyor. Bu koşullarda adil, dürüst ve eşit bir seçim olmasını beklemek sadece hayaldir.
Seçime böyle gidilir mi?
Aksi takdirde cumhurbaşkanının tarafsızlığı ilkesi sadece hayal aleminde kalır, rejim yara alır, kargaşa ortamı başlar ve eline güç geçiren herkes anayasa ve yasaları çiğnemeye kalkışır.
Tayyip’in de bütün eylem ve işlemleri diğer vatandaşlar ve kurumlar gibi yargı denetimine tabidir. Anayasa madde 148:
“...Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını, TBMM Başkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini.....görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar.”
Bakalım muhalefet partileri bu başvuruyu yapacak mı!

* * *


Emin Çölaşan’ın notu: Bu yazıyı deneyimli anayasa hukukçuları ve siyasetçiler tarafından hazırlanan kapsamlı bir nottan yararlanarak yazdım.