Genelkurmay Başkanlığı Ankara Bölge Başkanlığı Seferberlik Tetkik Kurulu’nda, 20 oda aranacaktı. Aramanın çabuk yapılabilmesi için Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili, 4 savcı ile birlikte gitti. Askerler “Giremezsiniz” diyor, savcılar, “Canım bir bakıp çıkacağız. Ne var bunda” diyordu. Yasa maddeleri hatırlatılıyor, bu odada ancak hakimin araştırma yapabileceği belirtiliyordu.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi (şimdi Yargıtay üyesi) Kadir Kayan geldi. “Kozmik Oda”nın birinde planlar, diğerinde ise bilgisayar bulunuyordu. Bilgisayar odasına geçildiğinde, hakimin bilgisayar kullanamadığı anlaşıldı. TÜBİTAK’ta çalışan Barış Erdoğan ile bir yüzbaşı geldi. Aslında herkes herkesi izliyordu. Kimsenin kimseye güveninin olmadığı bir ortamdı.

“Terör örgütüymüş gibi davranıyorsunuz”

Askerlere göre, hakimin bu çalışma yöntemiyle araştırmasını 6-7 aydan önce bitirmesi mümkün görülmüyordu. Kendisine, “Neyi arıyorsanız onunla ilgili kelime yazıp bilgisayarda aratalım” önerisi getirildi. Hakim, “Ben bir düşüneyim” dedi. Düşündü, “Uygun olur” dedi. Yazdırdığı sözcükler başta araştırılan olayla ilgiliydi. Ancak ertesi gün yine Kozmik Oda’ya geldiğinde, elinde çok sayıda ismin bulunduğu bir liste vardı. “Savcı, bu yeni kelimelerin de araştırılmasını istedi” dedi. Araması yapılması istenen işler kamuoyunun çok iyi bildiği, suikast sonucu öldürülen aydınlardı. Bunlar arasında Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Necip Hablemitoğlu da bulunuyordu. Bir de Danıştay saldırısını gerçekleştiren Alparslan Arslan unutulmamıştı.
Listeye bakan Genelkurmay Seferberlik Tetkik Dairesi Başkanı Tümgeneral Selahattin Kısacık, “Biz terör örgütüymüşüz gibi davranıyorsunuz. Ayrıca mahkeme kararında böyle şey yok. Bu kelimeleri aratmanızdaki amaç, faili meçhul olayları Türk Silahlı Kuvvetleri’nin üzerine mi yıkmak? Burada her şeye bakın. ‘Biz bir şey bulduk veya bulmadık’ diye ibare koyun” dedi.
Gerilimli bir ortam vardı. Hakim Kadir Kayan, komutanın bu sözleri üzerine, “Biz bunları koymaya mecbur değiliz” diyor, General Kısacık ise “Bakın, kanunsuz evrak var mı yok mu?” karşılığını veriyordu.

“Bunları dışarıya çıkaramazsınız”

Hakim Kadir Kayan, Seferberlik Tetkik Kurulu’nun “kalbi” sayılan 11 ve 16 numaralı odalarda, “çok gizli” kayıtlı belgeleri almak istedi. Ancak buna da itiraz geldi. Hakim kararında da bunların dışarıya çıkarılamayacağı hükmü yer almıştı. İşte yine bir gerilim yaşanıyordu. Tümgeneral Selahattin Kısacık, “Bunlar bizim planlarımız. Bunları dışarıya çıkaramazsınız. Üstelik, bu konuda mahkeme kararı da var” dedi.
Yine bir tutanak düzenlendi. Mahkeme kararında “Çok gizli evraklar hakim tarafından görülecek ama dışarıya çıkmayacak. Ancak kovuşturma aşamasında bu konu yeniden değerlendirilecek” diyordu.
Seferberlik Tetkik Kurulu görevlileri, kendilerinin terörle, suikastla suçlanmasından dolayı alabildiğine üzgündü. Askeri personel olduklarını söylemelerine rağmen Albay Erkan Yılmaz Büyükköprü ve Binbaşı İbrahim Göze’ye kelepçe vurulmuş, itirazlar sonucunu bunları 3 dakika sonra çıkarmışlardı.

Olanlar o 3 dakikada oldu

Albay Büyükköprü’nün üzerinde “1424 Cad. Feza A.”yazılı bir kağıdı yutmak istediğine ilişkin tutanak düzenlenmişti. O günlerde hep, “Bu kağıt bize ait değil. Kriminal inceleme istiyoruz” demişlerdi. Ama bu yıllarca yapılmadı ve polis tutanağı dikkate alındı. Şüpheli albay ve binbaşının avukatı Süleyman Ayhan da savcılığa verdiği dilekçede şunları yazmıştı:
“Albay Büyükköprü, Bülent Arınç’ın evinin adresini gösterdiği iddia edilen kağıt parçasının kendisine ait olmadığını, muhtemelen orada arama yapan polisler tarafından cebine konulmuş olabileceğini belirtmiştir. Soruşturma dosyası içerisinde bulunan söz konusu kağıt ile Ankara Terörle Mücadele Şubesi’nde bulunan bütün görevli personel ve Ankara Seferberlik Başkanlığı’ndaki bütün personelin huzurunda yazı örnekleri alınarak, laboratuvar ortamında kriminal incelemesinin yapılmasını ve delil olarak soruşturma dosyasının içine konulmasını arz ve talep ederim.”

Cep telefonuyla konuşturulmadılar

Seferberlik Tetkik Kurulu’na cep telefonuyla girilmesi yasak. Hakim Kadir Kayan, Savcı Mustafa Bilgili’ye, içeriye girişlerinde cep telefonlarını girişteki dolaba koymaları söylendi. Ancak onların böyle bir niyeti yoktu. Askerler, cep telefonunun “dinleme cihazı” gibi kullanıldığını biliyordu. “Kozmik Oda”da yapılacak konuşmaların da dinlenebileceğini değerlendiriyorlardı. Tümgeneral Selahattin Kısacık, hakim ve savcıyla telefon tartışması yapmadı ve çözümü sessiz-sedasız buldu.
Hakim ve savcılar binaya geldiklerinde, hemen telefonların sinyalini kesen jammer cihazı çalıştırılıyor, böylece Kozmik Odalara giren hakimin telefonla konuşması da kesilmiş oluyordu. Hakim ve savcılar da zorunlu olarak sabit telefonlarla konuşabiliyorlardı.
Yarın: Polis, içeriye bilgisayar sokmak istedi