Bu iktidarın kırmızı çizgileri hep vardı...
Ve bu kırmızı çizgiler hep delik deşik edildi...
Şimdi Davutoğlu Ahmet’in yeni bir kırmızı çizgisi daha olduğunu öğrendik...
Basın özgürlüğü kırmızı çizgileriymiş!..
Yani basın özgürlüğüne o kadar önem veriyorlar!..
Onun, CNN İnternational’da Christiane Amanpour’a basın özgürlüğündeki kırmızı çizgiyi açıkladığı gün, SÖZCÜ’nün G-20 Zirvesi’ne girmesi yasaklandı...
Başvurusuna cevap bile verilmedi!..

* * *

Dış politikadaki kırmızı çizgileri başkaları tarafından eleğe döndürülmüştü;
Basın özgürlüğünde ise, kendi koydukları kırmızı çizgiler kendileri tarafından delik deşik ediliyor!..
Mesela, Davutoğlu Ahmet’in partisi AKP’nin Gençlik Kolları Başkanı ve o dönem milletvekili, adamlarını toplayıp bir gazetenin camını çerçevesini indirebiliyor!..
Yani onlar için basın özgürlüğü o kadar önemli!..

* * *

Gazetecilere hakaret iddiasıyla açılan ceza davaları o kadar çoğaldı ve komik bahaneler ileriye sürülmeye başlandı ki artık ciddiyetini kaybetti!..
Bir gazeteciye 17 suç duyurusu birden...
15 gazeteciye 25 dava...
Kırmızı çizgilerin halini düşünebiliyor musunuz?!.
Çizgi, dayak yemekten kırmızıdan mora dönüştü!..

* * *

Fakat Davutoğlu Ahmet ne kadar demokrat olduğunu ve basın özgürlüğüne düşkünlüğünü bir türlü anlatamıyor!..
Misal, AB’nin son ilerleme raporunda Türkiye’de gazetecilere ve yazarlara karşı açılan ceza davalarının ciddi endişe kaynağı olduğu;
Hakaret yasasının muhaliflere karşı baskı unsuru olarak kullanıldığı;
Mahkemelerin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) içtihadına uyması gerektiği belirtiliyor...

* * *

Hadi AB Türkiye’yi sevmiyor ve çamur atıyor, ya Yargıtay Başkanı?..
Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, önceki gün İfade Özgürlüğü Semineri’nde yaptığı konuşmada, “Düşünme, bunun ifadesi olan fikir hürriyeti tüm temel hak ve hürriyetlerin olmazsa olmaz unsurudur ve ön şartı olarak kabul edilmiştir” diyor...
Cirit ekliyor:
“AİHM kararlarına göre, kamuya mal olmuş kişiler ve siyasetçilerin eleştiriye daha fazla katlanması gerekmektedir.”

* * *

Oysa Türkiye’de durum çok farklı...
Siyasilere ve özellikle de Cumhurbaşkanı’na en hafif eleştirinin bile “Hakaret” olarak kabul edildiği bir ortamda basın özgürlüğünden, düşüncenin ifadesi özgürlüğünden söz edilebilir mi?..
Bine yakın suç duyurusu...
Yüzlerce ceza davası...
Buna karşılık iktidarın başı Davutoğlu Ahmet uluslararası bir kanalda “Basın özgürlüğü kırmızı çizgimizdir” diyor, diyebiliyor!..
Ve kevgire dönmüş o kırmızı çizgi, basın özgürlüğünün tepesinde idam ipi gibi sallanırken!..

Tanklar Silvan’da!..


Fotoğraflara baktığınızda Suriye’nin harabeye dönmüş kasabalarından farksız...
Silvan’dan şehitler, yaralı askerler, yaralı polisler geliyor...
Günlerdir uygulanan sokağa çıkma yasağı devam ederken, Silvan’a tanklar da girdi...
İlçede silah sesleri susmuyor, patlamalarla havaya dumanlar yükseliyor, çatışmalar gece gündüz devam ediyor...
Bazı mahallelerden göç başlıyor, halk kendi ülkesinde Suriyeliler gibi başka kasabalara sığınıyor!..

* * *

Bu manzarayı gördükten sonra akla şu soru geliyor:
Silvan’da terör örgütü nasıl bu kadar güçlenebilmiş?..
Nasıl bu kadar tahkim edilebilmiş, silah, mühimmat ve patlayıcı stoku yapılabilmiş?..
İlçenin kaymakamı, ilin valisi uyumuş mu, polis, jandarma, MİT uyumuş mu?..
Yoksa, “çözülme süreci” devam ettiği için Ankara’dan “Uyuyun, karışmayın” diye talimatlar mı gelmiş?..
Böyle bir gaflet karşısında içimiz yanıyor!..