Türkiye’nin Suriye politikası tam bir bataktı...
Sırf Esad’ı devirme takıntısı üzerine kurulu politika, Türkiye’yi IŞİD terörüne bulaştırdı!..
3-4 yıllık süreç içinde Suriye’yi çomaklama gayretleri, Türkiye’yi de salladı!..
3 milyona yakın Suriyeli sığınmacı içinde IŞİD militanları da, Ortadoğu’da cirit atan ajanlar da, muhalifler de, Suriye gizli servisi elamanları da kimin kim olduğu bilinmeden Türkiye’ye yerleşti...
Bu sığınmacı akını Türkiye’de sosyal dengeleri bozdu, şiddet ortamına kapılarını açtı!..

* * *

3 milyona yakın sığınmacı...
Küçük bir ülke nüfusu kadar...
Bunların içindeki IŞİD teröristleri Türkiye’de barınırken, ülke içindeki hücre yapılanmasını da gerçekleştirdi...
Türkiye bir bakıma terörist ithal etti!..
İthal ettiği terör, Türkiye içinde yerli IŞİD teröristlerini besledi ve organize etti...
Ve sonra Türkiye terörist ihraç etmeye başladı...
Böylece terörün ve teröristin hem ithalatçısı, hem ihracatçısı oldu!..

* * *

Paris’teki saldırıyı gerçekleştirenlerden üçünün Türkiye’den gittiği biliniyor...
Bu üçünün masum sığınmacı gibi insan kaçakçılarıyla anlaşıp Türkiye’deki elemanlarından da yararlanarak Yunan adalarına geçtikleri;
Makedonya ve Macaristan üzerinden de Fransa’ya ulaştıkları belirtiliyor...
Türkiye, Suriye’den Avrupa’ya bir nevi “terör köprüsü” haline aldı!..
Bu köprüden daha ne kadar IŞİD militanının, daha ne kadar canlı bombanın geçip Avrupa’ya ulaştığı belli değil...

* * *

Gaziantep ve İstanbul’daki son operasyonlar, Türkiye’deki IŞİD yapılanmasını göstermesi bakımından aslında küçük örnekler...
IŞİD hücreleri ve IŞİD sempatizanlarının sayısı tahminlerin çok üzerinde...
Bunları bulup çıkarmak iğneyle kuyu kazmaya benziyor!..
Türkiye bu mücadelede çok geç ve geride kaldı...
İktidar, geçmişte Fethullahçılara ne gözle bakıp devleti bölüştüyse, IŞİD’i de, İslami ve mezhepçi kaygılarla başıboş bıraktı...

* * *

Son 3-4 yıl içinde sadece 1 yıla yakın süredir IŞİD ile mücadele ediliyor...
Musul Başkonsolosluğumuz basılıp 49 çalışanı rehin alındığında bile IŞİD bizim için tehlike görülmüyordu...
Ama işte bütün bunların sonucu olarak, Batı’daki zaten var olan İslamofobi daha da güçlendi...
Cihat ilan edip kelle kesen, kestiği kelleyi futbol topu yapan, öldürdüğü insanın kalbini çıkartıp yiyen, tarihin en acımasız, en vahşi terör örgütü en büyük zararı İslam’a verdi!..
Şimdi Fransa, militanların yuvalandığı gerekçesiyle bazı camileri kapatmayı düşünüyor...
Burada Türkiye’nin batak Suriye politikasının büyük sorumluluğu var...
İslam’a en büyük zararı, İslam’ı siyasete alet etmek, her alanda İslamcılık yapmak veriyor!..
Bunu bazı kafalara hâlâ anlatamadık!..

Leyla Umar


Babıali’den bir yıldız daha kaydı...
Bir süre önce buradan ağır hastalığını duyurduğum gazeteci Leyla Umar’ı da kaybettik...
Ailece çok yakın dostumuz, sevgi ve saygı duyduğum Hürriyet Gazetesi’nde uzun süre birlikte çalıştığım bir gazeteciydi...
Yurt içinde ve yurtdışında hemen hemen tanımadığı ünlü yoktu, müthiş girişkenliğiyle Castro’dan Mandela’ya, Hollywood yıldızlarına kadar çoğu ile röportajlar yapmıştı....
Son derece zeki, enerjik, cıvıl cıvıl, neşe dolu, yardım sever, Babıali’nin ender kadın gazetecilerindendi...
Dün hayatını kaybettiğini öğrendiğimde içimden bir şeyler koptuğunu hissettim...
Babıali tarihine imza atmış bizlerden büyük kıymetli insanları birer birer kaybediyoruz...
Leyla Umar da kanatlı beyaz atına bindi, arkasında tatlı anılar bırakarak uçup gitti bu dünyadan...