Dövene değil, dövdürene bak. Dövülene değil niyete bak. Ahmet Hakan’ın kaburgalarını kıranlar kimin adına o tekmeleri atıyordu ona bak. Ahmet Hakan’a vururken aslında “onun kaburgalarını kırdık, senin kaburgalarını kurşunlayacağız” demek istiyorlardı; dön bir de kaburga kırmanın altında gizlenen faşist niyete bak.
Kör değilsin...(!)
Ahmet Hakan’a sopa gösterip; “İstersek seni sinek gibi ezeriz... Bugüne kadar merhamet ettik de ayakta kalabiliyorsun...” diye korkutma, sindirme yazısı yazılan gazetenin sahipleri Ethem Sancak ile Murat Sancak’ın iktidar partisi AKP’nin son kongresinde şeref misafiri yapıldığını... Ve Ahmet Hakan’ın yazı yazıp, TV programı sunduğu Hürriyet Gazetesi binasını 40 kişilik eli taşlı sopalı yakmaya gelmişlerin başını çeken iktidar milletvekili Abdurrahim Boynukalın’ın da aynı kongrede divan üyesi olarak baş köşeye oturtulduğunu...
Göreceksin...(!)
Dövene bakma!
Dövdürene bak!
Dövülene bakma!
Faşist niyete bak!

* * *

Ahmet Hakan, pencerede duran, yazılarının başlığına “tarafsız bölge” koyan; “balans ayarcı bir yazar gazeteci” oldu. İslamcı iktidar partisi AKP’yi, kurucularını, en önde gidenlerini, ideolojilerini alkışlamak için fırsat kaçırmayan yazılar da yazıyor. Bugün kendisini dövenlerin partisinden sözcüleri de TV programlarına çıkartıyor, en çok süreyi onlara konuşsunlar diye veriyordu.
Başlangıçta birlikteydiler.
Aynı davanın adamıydılar.
Ahmet Hakan da imam hatip bitirmiş; Tayyip Erdoğan’ın eski partisi Refah’ın Milli Görüş çizgisinin desteklediği bir TV kanalında gazeteciliğe adım atmış, birlikte namaza durdukları, birlikte hacca, umreye gittikleri, birlikte şirket kurup belediye ihalesi aldıkları, ve “vesayet” adını taktıkları laikliği geriletme, “Türkiye Cumhuriyeti’ni İslamcı Cumhuriyete dönüştürme davasının” adamıydılar.
Ayrı düştüğü için değil...
Eleştirdiği için de değil...
Aslında onları kayıtsız şartsız övemediği için de değil Aydın Doğan’ın kaburgasını kurşunlayacakları uyarısını yapmak için Ahmet Hakan’ı gece yarısı evine giderken çevirip ağzı köpüklü 4 kişiyle dövdürdüler.

* * *

Hitler de böyle yapmıştı.
Onur Öymen, “Propaganda Silahı Olarak Basın” adlı bir kitap yazdı. Bu kitapta Almanya’da faşist Hitler döneminin “SA’lar ve SS’lerle” nasıl bir kaba kuvvet korkutması yapılarak gazetecilerin dövdürüldüğünü muhalif olan sanatçı, sendikacı, düşünür, aydın, öğretim üyesi, bilim adamlarının “korkutularak yurt dışına kaçmaya zorlandıklarını” isimleriyle göreceksiniz.
Bu kitabı bulun okuyun.
Hitler de Almanya’nın yaşadığı o faşist dönemde “kaburga kırarak korkutmaya başlamış ve baskıyı öldürüp kurşunlatmaya kadar vardırmıştı...” bir yandan da “bizi beğenmeyenler ülkeyi terk etsin...” nutukları atmıştı. Onur Öymen’in kitabında çok sayıda örnek var.
Dövene bakma!
Dövdürene bak!
Dövülene bakma!
Faşist niyete bak!

Onur Öymen’in kitabından!


Nazi Almanya’sının Propaganda Bakanı Gobbels, 10 bin kişinin katıldığı toplantıda; “En iyi çimento kandır“ dedi. (sayfa 148) Alman Gazetesi Grüne Post yazarı Ehm Welk, Gobbels’e “Neyin iyi gittiğini göremiyorum” diyen bir cevap yazdı. Gazete üç ay kapatıldı. Yazar toplama kampına gönderildi. (sayfa 149) SA’ların başkanı Röhm’ü eleştiren bir yazar evinde ölü bulundu. Muhalif duruşlu filozof Theodor Lessing öldürüldü.(Sayfa 150) Ilımlı muhalefet yapan Frankfurter Zeitung, Nazilerin yayınevi Eher Verlag tarafından satın alındı, doğum gününde Hitler’e armağan edildi. (Sayfa 157) Gobbels 25 Eylül’de yaptığı bir konuşmada muhalif aydınlara ağır sözlerle saldırdı ve “Eğitilmiş Alman aydınları bir pislikten ibarettir” dedi. (Sayfa 168)