Seçim sonuçları açıklandı. Kalemimle onur duydum. Seçim gecesi geç saatlerde Başbakan, balkon konuşması yaptı. Ben yine kalemimle gurur duydum. Başbakan, “sadece bize oy verenleri değil bize oy vermeyenleri de kucaklayacağız, ayrım yapmayacağız, eşit davranacağız” diyordu. Benim kalemim de yıllardır, yılmadan “eşit davranın, ayrım yapmayın, VIP listeler oluşturup, eş-dost-akraba-oğul-yandaş-partidaş- havuzdaş kayırmacılığı yapmayın, devleti soymayın, soydurmayın, hortumculuğu bırakın” diye yazıp iktidar partilerini (sadece şimdikileri değil ondan öncekileri de) eleştirip, uyarıp duruyordu.
Başbakan ders çıkarmış.
Sözünde durursa!
Ayrım kalkacak.
Yandaşlık son bulacak.
Devlet soyulmayacak.
Dolar dolu kutuların, döviz dolu kasaların hesabı sorulacak. Hortumculuk bitecek.
İnşallah (!)

* * *

Sadece Başbakan’ın balkondan verdiği sözler değil seçim sonuçları da “Benim kalemimin doğru tarafta durduğunu” bir kez daha kanıtladı. Seçimin ertesi günü gazetelerin tümü ve yazarların yüzde 99’u: Büyük zafer. AKP ezdi geçti. Erdoğan kazandı. Muhalefet çöktü diye bağıran, gururlanan, sarhoşlamış başlık ve yorumlarıyla çıkmıştı.
Manşetler yanlıştı.
Yorumlar saptırmaydı.
Demokrasi sanki tek el oyunuymuş ve gazete yazarı da mutlaka iktidar olanın yanında olmalıymış gibi anlatılıyordu. Demokrasi tek el oyunu değil. Eksiksiz demokrasilerde iktidar ile muhalefet birlikte var oluyorlar.
Seçim sonucu şuydu:
İktidar: 49.5.
Muhalefet: 50.5.
Seçmen muhalefeti bitirdi denilecek bir karar almamıştı. Ancak gazeteler ve yazarlar sanki seçimin sonucu; “AKP: 100 almış, Muhalefet: 0’da kalmış” havasına girmişlerdi. Seçmenin yarısı iktidar partisine destek verdi. Diğer yarısı da iktidara güvenmediğini açıkladı.
Muhalefet yok olmadı!

* * *

Ben kalemimle niçin gurur duyuyorum? Çünkü “iktidar yanlısı gazete yazarı olmak, yazarlığın ve basının tarifine uymaz” da onun için... Başbakan, balkon konuşmasında “Eksiksiz demokrasiye geçileceği” sözünü verdi. Eksiksiz yani tam demokrasilerde gazete yazarı iktidarın dışında yer alır. İktidarın yandaşı, yanaşması, aleti, borazanı olmaz. Gerçek ve tam demokrasilerde “basın yani gazete yazarı dördüncü kuvvetse birinci kuvvetin (yürütme yani iktidar) içinde bir organ olmaz, iktidarın mikrofonu, havuzdan besleneni” asla olmaz.
Olursa borazanlaşır.
Gerçeği gizleyen olur.
Satılmış kalem sayılır.

* * *

Sandıklar açılıp, sonuçlar netleşince gecenin geç saatlerinde baktım Başbakan balkona çıkmış; “Eksiksiz demokrasi getireceğiz” sözü veriyor. Yandaş, borazan yazarlardan değil benim yazdıklarımdan ders çıkarmış diye düşündüm.
Kalemimle gurur duydum.
Çizgimi değiştirmeyeceğim.
Yazmaya devam edeceğim.

Gizli Saraycı!


Gazete yazarı muhalefet partilerinin de borazanı olamaz. Hep yazdık. Muhalefet partilerinin (CHP-MHP-HDP) lider kadroları, 7 Haziran seçimlerinden sonra bir araya gelip bir hükümet kurabilselerdi: Meclis’i “El kaldıran ve el indiren, lider ağzına bakan ve ceylan derisi koltuklarda oturan adamlar olmaktan kurtaracak” adımları atmış olsalardı, bir AKP’liyi Meclis başkanı seçtirmemiş ve dolar dolu ayakkabı kutuları ile döviz dolu bakan oğlu kasalarının hesabını soracak fırsatı kullanmayı da becerebilselerdi halkın yüzde 49.5’u gidip AKP’ye oyunu vermezdi. Muhalefet partilerinin liderleri dökülüyor. Saray’ın gizli adamları gibi davranıyorlar. MHP ile CHP’nin liderleri sekiz-dokuz seçimdir oylarını artıramadıkları halde istifa edip gitmiyorlar. Koltuk tutsağı oldular.