Almanya’da Hessen Eyaleti Atatürkçü Düşünce Derneği, Hessen Türk Toplumu, Türk Mühendis ve Mimarlar Birliği ile Türk Alman Kulübü’nün ortaklaşa düzenlediği bir etkinlik nedeniyle Frankfurt’a gelen eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, vatandaşlarla buluştu.

Frankfurt Marriott Otel’de yaklaşık 3.5 saatlik bir konferans veren ve soruları yanıtlayan Başbuğ, "Uluslar arası Siyaset, Ortadoğu ve Türkiye" konulu konferansında, ilginç değerlendirmeler yaptı. Konuşmasına, Atatürk dönemi dış politikası ile Ortadoğu konusunda geniş bilgiler vererek başlayan Başbuğ, ardından Suriye konusuna geçti.

ilkerbasbug

SURİYE KONUSUNDA RUSYA’YLA İŞBİRLİĞİ

Yönetemeyecek devlet durumuna düşmemek gerektiğini, bunun örneklerini Irak ve Suriye olduğunu belirten Başbuğ, "Şu andaki sorunları çözebilmek için, Suriye konusunda aynı milli menfaatleri güden ülkelerle hareket etmelisiniz. Çünkü, tek başınıza çözme gücünüz yok. İran’la Rusya’yla hareket etmelisiniz. Çünkü onlar, Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumak istiyor. Rus uçağının düşürülmesi olayı, burada önemli. Burada uluslar arası hukuk açısından Türkie yüzde 100 haklı. Ama doğurduğu sonuçlar açısından Türkiye’nin Suriye politikasını esir aldı. Türkiye, saat geçmeden Suriye politikasını revize etmeli. Rusya ile ilişkiler eski durumuna dönmeli" dedi.
 
İKİSİ DE OLAYLARI KİŞİSEL ALIYOR

Başbuğ, Rusya’yla ilişkilerin nasıl düzeleceğine ilişkin daha sonra soru cevap bölümünde gelen bir soruya, "Rusya’nın başındaki de bizdeki gibi olayları kişisel olarak alma özelliğine sahip. Böyle olduğu için çözümde sorunlar çıkıyor" dedi.

ÖCALAN İMRALI’DAN GÖRDÜ…

Türkiye’nin Suriye sınırını şu anda PYD’nin yani PKK’nın kontrol ettiğini belirten Başbuğ şöyle konuştu: "Terör örgütünün başı Öcalan bunu 2013’te görüyor. İmralı’da görüştüğü heyete söylüyor. Kobani’nin önemini, oradan Hatay’a kadar olan koridordan bahsediyor. Bizimkiler farkında değil. Bunlar olurken, siyasi iktidar onlarla pazarlık, görüşme yapıyordu. Hükümet, o zaman Öcalan’ın gördüğünü göremedi. PKK/PYD, Suriye’de bir bölümün kendilerinin olabileceğini, orayı idare edebileceğini gördü. Şimdi sadece 90 km’lik bir bölüm kaldı, onu da IŞİD kontrol ediyor. O da onlara geçerse, komşumuz PKK olacak."

ilkerbasbug

7 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye’nin her yerinde bombaların patlatılmasıyla bir mesaj verildiğini belirten Başbuğ, "İşte bu 90 kilometrelik alanla ilgiliydi. ‚Sen Suriye’nin kuzeyindeki koridorla uğraşırsan, öyle bir sorun çıkarırım ki, başını çevirip bakamazsın‘ denmek isteniyor. Çünkü 7 Haziran öncesi ABD ile oraya müdahale hazırlığı vardı" dedi.
 
GÜÇLÜ ORDU, GÜÇLÜ TÜRKİYE KONUSU

Başbuğ konuşmasının bir bölümünde, "Görevimiz esnasında 'Güçlü ordu, güçlü Türkiye' demiştik, hatırlarsınız bu sloganı. Yok efendim, 'Önce ordu söylenmiş' dediler?Tamam kardeşim, ters çeviririz. Zaten biri olmadan öbürü olmaz. Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) yönelik bazı medya ve siyasi grupların tavrını biliyorsunuz ama bugüne geldiğimizde güçlü bir orduya ne kadar ihtiyacımız olduğunun farkına varıyoruz" deyince salondan bir ses yükseldi.

O ORDU, 400 ŞEHİT VERDİ HANIMEFENDİ

Bir kadın dinleyicinin "Şimdi ordu mu var paşam?" sözlerine Başbuğ, şu cevabı verdi: "Hem de öyle bir ordu var ki o ordu 400 tane şehit verdi hanımefendi, siz neden bahsediyorsunuz? Yapmayın, ben geçtiğimiz günlerde Gülhane Hastanesine gittim. Orada Diyarbakır Sur’da çenesinden yaralanmış bir teğmeni ziyaret ettim. Bana odasına girerken 'Konuşamıyor, zorlanıyor, kanaması oluyor' dediler. Odasına girdik, teğmen bir şeyler anlatmaya çalıştı ve zorlanarak, 'Komutanım, şu anda Sur’da görev yapan arkadaşlarımı yalnız bıraktığım için üzülüyorum.' dedi. Böyle bir orduya sahip olduğu için Türk milleti oturup kalksın, dua etsin."

12 EYLÜL’ÜN EN BÜYÜK HATASI

Başbuğ, 12 Eylül harekatının en büyük hatalarından birinin üniversite gençliğini apolitize etmek olduğunu belirttikten sonra, Gezi sürecine değindi. Başbuğ, "Ama şu andaki gençlerden ümitliyim. Zaten Gezi olayları da, Türk gençliğinin bilinçli ve ülkesine sahip çıkabilecek noktada olduğunu gösterdi" dedi. Ardından aldığı sorulardan bazılarını cevaplayan Başbuğ, öncelikle günlük siyasi konulara girmeyeceğini vurguladı. Kıbrıs konusuna değinen Başbuğ, orada neler olup bittiğini kimsenin bilmediğini ancak Güney Kıbrıs’ın istediği şekilde bir çözüme 'evet' denilmesi halinde, Bosna Hersek’ta yaşananların yaşanabileceği bir sürece gidilebileceğini söyledi.

NAMIK KEMAL’İN ARKASINDA DURMADILAR

Başbuğ, daha sonra Türk silahlı kuvvetlerinin yargı kumpasına karşı neden direnmediği sorusuna şu cevabı verdi: "Neden hep TSK’nın tutuklanmaları direnmesini düşünüyorsunuz da, kendinizin direnmesini düşünmüyorsunuz. Bakın bir yazar, bizler tutuklanırken 15-20 bin kişi yürüse, farklı olacağını belirtmişti. Ama size söyleyeyim, tutuklanırken Türk toplumundan destek olarak hiç bir şey beklemiyordum. Çünkü tarih biliyorum. Halk kahramanı Namık Kemal, sürgüne gönderilirken, Sirkeci’de 10 bin, 20 bin kişinin toplanacağını düşünmüştü. Onu sürgüne yollayan kararnamenin altında Mithat Paşa’nın imzası vardı. Ancak Namık Kemal gördü ki, 50-100 kişi ancak var. Biz de tutuklanırken aynıydı. Bir süre sonra aynı şey Mithat Paşa’nın başına geldi."

Silivri’ye gelip destek verenleri bir sözü olmadığını belirten Başbuğ, daha sonra PKK terörünün neden bitirilemediği konusundaki soruları yanıtladı. Terörle sadece güvenlikle baş edilemeyeceğini, devletin katılımları önleyecek önlemleri alması gerektiğini belirten Başbuğ, sözlerini şöyle tamamladı: "Ancak, sadece devletin önlemleri almak istemesi ve güvenliği bir kenara bırakmasıyla da bu iş bitmez. İkisi birbiriyle bağlantılıdır. Örgütü marijinal hale getirmelisiniz, dış desteğini kesmelisiniz. Sadece diğer alanlarda mücadele edilmez, güvenlik bir kenara bırakılmaz. Defalarca söyledik, dinletemedik. Bakın, açılım süreci işte… Şu anda geldiğimiz nokta bu. Şimdi Türkiye ciddi bir terör sorununun içinde. Teröre karşı bir bütün olarak hareket edelim. Bu sürece nasıl gelindiğinin, getirenlerin hesabını ise daha sonra sandıkta soralım. İktidarlar, 'terör milli sorundur, iç siyaset malzemesi yapacağım' dememeli. Yaptılar, işte gördük. Teröre karşı toplumsal tepki gösterildiğinde terör örgütü bocalar."