Zuma’da bizler Zuma’da bizler


Uzakdoğu yemeklerini seviyorum. Japonların suşilerine, Çinlilerin ördeklerine, Taylandlıların çorbalarına doyum olmuyor. Ama ben bu yemekleri Türkiye’de yemeyi seviyorum…
Japonya’da yediğimiz suşiler, bize çok yavan gelmişti. Sade basit lezzetleri vardı. Türkiye’deki suşiler gibi şaşırtıcı lezzetleri yoktu. Londra’da yolum Çin mahallesine düşmüştü. Türkiye’de yediğim güzel Çin yemeklerini orada da yemek için sahiplerinin ve yemek yiyenlerin çoğunlukla Çinli olduğu bir lokantaya girdim. Her yemekten bir çatal aldıktan sonra bırakmak zorunda kaldım. Anladım ki bizdeki Uzakdoğu lezzetleri tamamen bizim ağız tadımıza uyumlu.

Et yemeği Et yemeği


 

TÜRK ŞEFLERİ ÇOK BAŞARILI

Amerika’da da aynı durum söz konusu. Orada da Uzakdoğu lezzetleri tamamen Amerikan sistemine göre… Daha önce Japon lokantası işleten bir arkadaşım hep anlatır. Japonya’dan çok ünlü bir suşi şefi getirmişler, lokantaya gelen bir kadın avokadolu suşi isteyince, bu isteğinde de diretince Japon şef elinde bıçakla kadının üstüne yürümüş.
Ne derlerse desinler, ben Türk ağız tadına uydurulmuş şuşileri, Pekin ördeğini, Hindistan cevizli Tai çorbalarını tercih ederim, kesinlikle çok daha lezzetli. Türk şefleri de bu lezzetleri yapmakta son derece başarılı.

Truflu suşi Truflu suşi


Geçenlerde bu lezzetleri en iyi şekilde sunan lokantalardan biri olan İstinye Park’taki ZUMA Restoran’a gittik. Sağolsun, Dondurmacci firmasının sahiplerinden Kaya Özgül ve zarif eşi Fulya Hanım, bizi ve Kathy-Esat Denizeri çiftini bir akşam Zuma’ya davet etti.
Biz biraz erken vardık, markalarla dolu meydanda önce bir tur attık. Fiyatlar almış, başını gitmiş, dükkanlar bomboştu. Biz de vitrinlere bakmakla yetindik. Sonra Zuma’ya geçtik. Girişte kibarca karşıladılar, sonra masamıza aldılar bizi. Lokanta tamamen doluydu. Garson ve hostes sayısı oldukça fazlaydı, sanki hepsi mankenlik yarışmasından seçilmiş gibiydi. Uzun menüden seçmekte zorlananlara yardımcı oluyorlardı. Bizim masaya hizmet eden sommelier (şarap uzmanı) hanım da oldukça bilgiliydi.

Misolu patlıcan Misolu patlıcan


SUŞİLERİN TADINA DOYAMADIK

Önden bir nevi çerez olan edamame fasulyesi ile misolu patlıcan geldi. Misolu patlıcan, patlıcanın alabileceği en iyi şekillerden biriydi, çok hoşumuza gitti. Arkadan çeşit çeşit suşiler geldi. Tam arkamızdaki açık tezgahta hazırlanan suşi masasının başında bir Türk vardı, son derece başarılıydı. Değişik lezzetleri tatmak için bir et yemeği ve ördek söyledik. Etler ağızda dağılıyordu. Masadaki keyif o kadar fazlaydı ki bu yemekler yetmedi tabii ki bize... Tekrar çeşit çeşit suşi söyledik. Yemeklerimize daha da devam ederdik ama artık midemizde yer kalmamıştı.
Gece çok güzeldi, tek şikayetimiz yemek boyunca çalınan parçaların yemek yiyenlere hitap edecek şekilde sakin olmayıp bardaki gençlere yönelik fazla “dım tıs dım tıs” olmasıydı. Eh, o kadar kusur kadı kızında da olur, deyip keyfimizi bozmadık. Kaç lira mı verdik? Yediklerimizi yazdım, birer başlangıç kokteyli, İtalyan şampanyası prosecco ve bir beyaz şarap içtik, adam başı 175 lira verdik.

Karışık suşi Karışık suşi