Emine Hanım dedi ki:
“Harem, Osmanlı’da okul idi...”

*

Doğrudur...
Cariyeler talebe idi, Okul müdürleri ise harem ağaları idi...
Harem ağaları (tavaşiler) cinsel organlarına kızgın şiş sokularak, ya da cinsel organları kökten kesilerek hadım edilmiş erkekler idi...
Önceleri beyaz tenli harem ağaları var idi, sonraları siyahi Afrikalılardan oluştu, çünkü beyaz tenliler cinsel organları kesilirken genelde dayanamayıp ölüyorlar idi...
Sarayda 400 ile başlayan cariyelerin sayısı zamanla 1600’ü bulmuş idi...
Bu okullarda “Halvet odası” ile “Meşkhaneler” de bulunur idi...
Padişahın beğendiği cariyeyi süsler, gece odasına koyarlar, memnuniyet veren iftihara geçer idi... Yok eğer padişah beğenmezse, ertesi gün yatay geçişle başka ağalara hediye edilir idi...
Şimdi “Çok modern bir okulmuş” diyeceksiniz...
Öyle idi...

*

Her padişah değiştiğinde, giden padişahtan hamile kalmış olabilir hesabı ile cariyeleri çuvala koyup ayağına ağırlık bağlanarak denize atarlar idi...
Böylece okulları yarım kalır idi...
Hamile kalması istenmeyen cariyelerin cinsel organlarına ise kimyasal sıvı konulur, bir gün ayakları havada bekletilir, böylece bir nevi doğum kontrolü yapılır idi...
Deli İbrahim 280 cariyeyi bir gecede ayaklarına taş bağlayıp denize attırarak en etkili doğum kontrolünü yapmış padişah idi...
Buna divan mensupları bile inanmayınca, o zaman İstanbul’da bulunan on kadar dalgıç bellerine ağırlık bağlayarak ve ağızlarına sıvı yağ alarak denize dalmışlar, ağızlarındaki yağı denizin dibinde boşaltınca berraklaşan suda, git gel ile salınan çuval içinden çıkmış cariye ellerini dehşet içinde görmüşler idi...

*

Tarihçi Emine Hanım’ın “harem okul idi” sözleri doğrudur...
Kocası az geldi memlekete...
Her gün çıkıp öğretici tarih öğretmese, bu millet kendini Çinli sanacak idi...