ANALİZ

İktidarın “sarayın arzusu” üzerine hazırladığı “tek kişilik rejim” öngören anayasa değişikliği teklifi Meclis komisyonunda çok hararetli tartışmalara sahne oluyor. CHP neredeyse bütün milletvekilleri ile dün komisyona geldi eleştirilerini dile getirdi.
Bu arada bir milletvekili Periscope üzerinden görüşmeleri canlı olarak yayınladı. Ancak komisyonun AKP’li başkanı, hukuken engel olamadığı bu yayını kesebilmek için mikrofonları kapatmaya kalktı.
Ancak şu gözlemimi de paylaşmak istiyorum. Şu ana kadarki görüşmelerden anlaşıldığı kadarıyla AKP milletvekillerinin önemli bir bölümü “tek kişilik rejim” arzusunu henüz içlerine tam sindirememiş durumda.
Yandaş medyada “5 maddenin önergelerle değiştirilebileceği” haberleri var. Bu bile anayasa değişikliği konusunun o kadar da çantada keklik olmadığını gösteriyor.
18 yaş veya yedek milletvekilliği konuları içerik itibarıyla bu anayasa değişikliği teklifinin en “sudan” ayrıntıları.
Asıl sorun milletvekili olmayı önemsiz hale getiren maddelere geldiğinde tartışmanın ve AKP içindeki huzursuzların daha da artacağını söylemek yanlış olmaz.
Teklife Devlet Bahçeli’nin adeta bir “gurur” sorunu yaparak dört elle sarılmasına ve Erdoğan’ı memnun edecek her şeyi söylemesine rağmen MHP milletvekillerinin sessizliği de dikkat çekiyor. Ankara kulislerinden kulağıma gelenlere göre bugüne kadar Bahçeli’nin hemen yanındaki iki milletvekili dışında teklife olumlu olumsuz yorum yapan tek MHP’li bile yok.
Bu arada AKP kulislerinde teklifin 5-6 ay ertelenmesi konusunun da konuşulduğu söyleniyor. Bir AKP’li kaynağım “Bazı milletvekilleri rahatsız. Ama bunu açıkça söyleyemiyor. Genel Merkez durumu biliyor” dedikten sonra şunu ekledi; “Üst üste yaşadığımız terör olayları, Suriye’de pek de iyiye gitmeyen durumlar nedeniyle başkanlık konusunu çok aceleye getirmeme fikri ağır basıyor. Seçimler nasıl olsa 2019’da. Başkanlık sisteminin 2017 hatta 2018’de tartışılmasının kimseye bir zararı olmaz.”
Demek ki konu Meclis Genel Kurulu’na gelmeden bile rafa kalkabilir. Tabii saray bu işe ne der bilemem, ama pek hoş karşılamayacağı ortada. Teklifin ertelenmesi aynı zamanda sarayın karizmasının da çizilmesi anlamına geleceği için Erdoğan’ın “Ne olursa olsun devam edeceksiniz” talimatı vermesi ihtimali bana göre daha ağır basıyor.
Bu uğurda hükümet değişikliği bile gündeme gelebilir ki bu da şaşırtıcı olmaz.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Yazıişleri için destek verenlere milyonlarca teşekkür


Halk TV’de dün itibarıyla yeni bir programa başladım. “Can Ataklı ile Yazıişleri” adlı program hafta içi her gün saat 11.00-13.00 arası Halk TV’de canlı olarak yayınlanacak.
İlk gün programını dün yaptık. İlk konuğum bir süre öncesine kadar birlikte “Özgür İrade” programını yaptığımız Tuba Emlek’ti.
Gerek program sırasında gerekse sonrasında sizlerden sayısız destek, kutlama ve beğeni mesajı aldım.
Herkese çok teşekkür ediyorum. Bu destekleriniz güç, moral ve cesaret veriyor.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

“Erdoğan’a çay vermem” diyen çaycıya tutuklama


Hukuk ve demokrasinin tamamen kaldırıldığı ülkemizde iktidarın keyfi uygulamalarına çok alıştık artık. Sesini bir yükselten, eleştiren, hatta soran herkes bir şekilde takibata uğruyor, bazıları tutuklanıyor bile.
İşte son örneklerden biri Cumhuriyet Gazetesi’nde yaşandı.
Gazetenin çaycısı Şenol Baran işe her gün olduğundan biraz geç geliyor. “Nerede kaldın?” diyenlere “Yağmur yüzünden trafik çok sıkışıktı. Mecburen arabadan inip yürüdüm ama dondum” diye cevap veriyor.
O sırada herkes çay beklediği için “Haydi çayları ver artık” diyor biri. Baran da “Valla ellerim dondu tutmuyor şu an kimseye çay veremem” diyor.
Biri “Erdoğan da istese vermeyecek misin yani” diye takılınca Şenol Baran “Ona hiç vermem” diye tersliyor.
O sırada gazete binasında görevli polislerden biri bu sözü duyuyor, amirlerine ihbar ediyor, Baran gözaltına alınıyor ve şimdi inanmayacaksınız belki ama mahkeme de tutuklama kararı veriyor.
Her halde bu olay “Cumhurbaşkanına çay vermeyeceğini açıkça beyan etmek kendisine hakarette bulunmaktır” denilerek içtihat haline getirilecektir.

BUNU YAZMAK GEREK

Eski milletvekilinden milletvekillerine “Kendinizi yok etmeyin” mektubu


Eski milletvekillerinden Önay Alpago “tek kişilik rejim” değişikliğinin Meclis Genel Kurulu’na gelmesinden önce milletvekillerine bir “uyarı mektubu” gönderdi.
Alpago yeni sistemin milletvekilliğini tamamen ortadan kaldırdığını belirterek “Sizi yok sayan bir sisteme nasıl evet diyeceksiniz?” diye soruyor.
Mektubu sizlerle de paylaşmak istedim;
Sayın Milletvekili; Şu birkaç günlük süre içinde çok önemli ve tarihi bir karar vereceksiniz. Ya Gazi Meclis’in bugünkü temsilcileri olarak kendi siyasi ve hukuki varlık ve sorumluluğunuza sahip çıkacaksınız; ya da kendi iradenizle bu işlevinize son vereceksiniz.
Ya en değerli armağan olarak bizlere bırakılan bugünkü Cumhuriyet’i (ki üzerine namus ve şeref sözü vererek yemin ettiniz) koruyacaksınız; ya da yaklaşık 100 yıl önce Saray’dan Meclis’e gelen “Ulusal Egemenlik”in yeniden Meclis’ten Saray’a taşınmasına yol vereceksiniz.
Sizleri bizler seçtik. Neden seçtik? Egemenlik hakkımızın sizin tarafınızdan, ancak bizim adımıza kullanılması için. Bize vekaleten, parlamenter demokrasinin Anayasa kuralları içinde görev yapmanız için. Neydi göreviniz? Kanun yapmak, hükümeti denetlemek, hesap sormak, hatta gerekirse düşürmek. Şimdi bu haklarınızdan ve görevlerinizden vaz mı geçeceksiniz? Sizin yerinize kanun yapan ve kararname çıkaran, sizin yerinize bakanları denetleyen ve değiştiren, kısacası sizi yok sayan bir Anayasal düzenlemeye EVET mi diyeceksiniz?
Kendi aklınızı ve iradenizi, bizim de – bu konuda vermediğimiz vekaletlerimizi – kendi ellerinizle sadece bir kişinin cebine mi koyacaksınız?
1789 Fransız Devrim’inden sonra yapılan Fransız Anayasası’nda “BU ANAYASA İNSAN DERİSİ İLE KAPLIDIR” diye yazılmıştır. Sizin bu tek adamlık Anayasa değişikliğine “EVET” oyu vermeniz halinde o Anayasa’da ne yazacağını sizin vicdanınıza bırakıyoruz.
Ama bizler ve tarih “HAYIR” oyu verenleri, aklımızın ve vicdanımızın en müstesna yerinde saklayacak, saygı ve şükranla anacağız.
Saygılar.