Bİ SORALIM BAKALIM

Paşalar Rasim Ozan Bey’e “Rus uçağını düşüren F-16 pilotunu” anlatmadı mı?

Biliyorsunuz “Rus uçağını düşüren F-16 pilotu cemaatçiydi” diyen Sabah yazarı Rasim Ozan Kütahyalı geçen hafta Genelkurmay’a gitti.
4 saat burada kalan Rasim Ozan Bey, sözde “ifade vermek” için gitmişti ama ertesi gün yazdıklarından aslında paşaların “ifadesini aldığını” anlamıştık.
Aradan biraz zaman geçti, o halde bir türlü cevabını alamadığımız soruları tekrar sormak gerek.
Rasim Ozan Bey ziyareti ile ilgili tek yazı yazdı.
Bu yazıda Genelkurmay’ın cemaatçilere karşı gizli operasyonlar yaptığını memnuniyetle öğrendiğini açıkladı.
Rasim Ozan Bey’e göre askerler de cemaat konusunda çok hassastı. Bu paralel yapının ordu içinde olmasına asla izin veremezlerdi.
Ancak ne yazık ki geçmişte cemaatçiler kendilerine bir yer bulmuştu. Şimdi bunların temizlenmesi için çalışmalar yapılıyordu. Ama ordu bu çalışmaları çok gürültü çıkararak yapmaktan yana değildi.
Bu bilgiler Rasim Ozan Bey’i çok tatmin etmişti. Yazısında “umutlandım” diyen Rasim Ozan Bey “Askerin hükümete bağlılığından da çok mutlu olduğunu” belirtmişti.
İlk gün “heyecanla yazmıştır” diye düşündüm. Öyle ya ifade vereceğini sanarak korka korka gittiği Genelkurmay’da “görkemli biçimde” karşılanması, paşaların etrafında pervane olması, fotoğraf çektirmek için yarışması genç gazeteci için az heyecan verici şeyler değil.
Ancak ne tuhaftır ki, bunca Genelkurmay güzellemesi yapılırken nedense asıl soruyu sormayı unutmuş.
İki üç gün bekledim, “bakalım tafsilatlı bir açıklama gelir mi” diye.
Ne gariptir ki Rasim Ozan Bey bir daha konuya hiç girmedi.
O halde tekrar soralım; Genelkurmay Rasim Ozan Bey’e ifade verirken Rus uçağını düşüren pilotla ilgili bilgi verdiler mi?
Bu pilotun cemaatçi olup olmadığı konusuna açıklık getirdiler mi?
F-16 pilotlarının yarısının cemaatçi olduğu bilgisinin doğruluğunu teyit ettiler mi?
İlk Askeri Şura’da bu pilotların ordudan atılacağını söylediler mi?
Genelkurmay Başkanı’nın buna direnme ihtimalinden söz ettiler mi?
Bu soruların cevabını alamadık.
Bu nasıl iştir böyle? Çok değil son bir iki yıl öncesine kadar Genelkurmay’a en ağır hakaretleri yapan, cemaate saygı duyması gerektiğini azarlarcasına söyleyen, terörle mücadelede can veren yiğitlerin şehit sayılamayacağını, bunu söyleyen Genelkurmay’ın din istismarı yaptığını haykıran, Genelkurmay Başkanı’nın Başbakan’ın paltosunu tutması gerektiğini savunan ve “tapu müdüründen ne farkı var” diye soran genç bir gazeteciye adeta ifade veren paşalar asıl önemli sorulara neden cevap vermemiş olabilirler ki?
Paşalar Rasim Ozan Bey’in asıl sorularına cevap vermemiş olabilir ama Genelkurmay Başkanı önceki gün Konya’ya giderek F-16 pilotlarını ziyaret etti.
Kimileri bunun Kütahyalı’ya bir cevap olduğunu söylediler.
Eğer bu cevapsa çok ayıp. Büyük skandal.
Çünkü Hava Kuvvetleri’nde cemaatçi yapılanma güçlüdür ya da değildir.
Bunun olmadığını göstermek için bu tür şovlara gerek yok.
Rasim Ozan Bey’i 4 saat ağırlayan zihniyetin böyle bir komplekse girmesine hiç gerek yok.

BUNU YAZMAK GEREK

İslam dünyası KKTC ve Kosova konusunda da Erdoğan’ı dinlemiyor

İslam İşbirliği Teşkilatı başkanlığı 2 yıllığına Türkiye’de.
Zaten zirvenin Türkiye’de yapılmasının nedeni de buydu.
Erdoğan en az iki yıllığına kendisini bütün İslam dünyasının lideri olarak görecek. Bu süreçte halife gibi konuşmalar yapacak olması şaşırtıcı olmaz.
Ancak iki yıllığına başkanlık yapmak İslam dünyasının da “irade sahibi” yöneticisi olmayı sağlamıyor.
Dünkü yazımda Cumhurbaşkanı’nın “dünya 5’ten büyüktür” tezine bırakın dünya ülkelerini hiçbir Müslüman ülkenin bile destek vermediğini yazmıştım.
Bu da gösteriyor ki iki yıllık başkanlığımız sırasında da bu destek verilmeyecektir.
Bunun da ötesinde Türkiye’nin en haklı savlarından biri olan Kıbrıs konusunda da Müslüman ülkelerden destek gelmiyor.
Halen KKTC’yi tanıyan tek Müslüman ülke yok.
Erdoğan zirvede Kıbrıs’a bir de Kosova’yı ekledi ve “tanınmasını” istedi. Zirveden “tık” çıkmadı.
İktidar medyası İslam Zirvesi’ni göklere çıkarıyor ve Türkiye’nin daha doğrusu Erdoğan’ın bir zaferi gibi sunuyor.
Oysa Müslüman ülkeler yine Türkiye’nin yanında değil. Kıbrıs’ı tanımayı bir kenara bırakın daha aidatlarını bile ödemiyorlar.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Alman mizahçının yargılanacak olması o kadar da iyi bir şey değil

Yandaş medya çok sevindi. Çünkü Alman Başbakanı Merkel, Erdoğan’a hakaret eden mizahçının yargılanmasının yolunu açtı.
O Alman’ın mizah adına yaptığını izledim, hoşuma gitmedi. Çünkü komik değil çok zorlama.
Ancak bu kişinin yargılanacak olması bizi o kadar da sevindirmemeli.
Çünkü bu sayede Türkiye, Erdoğan, AKP iktidarı hem Alman medyasında hem de dünya medyasında daha da tartışılır hale gelecektir.
Şunu bilelim, Batı ülkelerinde siyasetçiler, liderler ve ünlü kişiler Erdoğan’a yapılanın çok daha ağırlarıyla eleştiriliyor alaya alınıyor, bunların hiçbirine de dava açılmıyor.
Almanya’da açılacak dava “hakaret” davası değil. Alman yasalarında yer alan “Yabancı bir devlet adamını aşağılamak” suçundan dava açılıyor.
Yani Erdoğan’a yapılan hakaretin aynısı örneğin Merkel’e yapılsa kimsenin aklına dava açmak gelmez.
Şimdi Almanlar “tartıştıkları” bir yasa maddesini uygulayacak ama bu hem kendi aralarında ciddi bir kavgaya yol açacak hem de başka yayın organlarında daha beter “mizah” denemelerine neden olacak.
Batı medyasından “çok ağır mizahi saldırılara” hazırlıklı olmak durumundayız artık.

ŞAŞIRDIM

İstanbul’da ne çok trafik polisi varmış

İstanbul’un trafik keşmekeşi bilinmeyen bir şey değil.
Bunca keşmekeş içinde eksik olan en önemli şey trafik polisleridir.
Trafiğin en sıkışık olduğu yerlerde bir tane trafik polisi bulamazsınız.
Trafik polisleri trafik kazalarında ortaya çıkar, bir de devlet büyükleri bir yerden bir yere gidecekse bakarsınız ortalık trafik polisi dolmuş.
Buna bugüne kadar çok tanık oldum.
Ancak İslam Zirvesi sırasındaki manzara gerçekten çok şaşırtıcıydı.
Meğer İstanbul’da ne kadar çok trafik polisi varmış.
Gerçi hiçbiri, her zaman olduğu gibi trafiğin daha iyi akması için çalışmıyordu, hepsinin görevi İslam ülkelerinin liderlerine yol açmaktı.
Yine de sevindim, demek ki “sahipsiz diye bildiğimiz” İstanbul’da maaş alan bu kadar çok trafik polisi varmış.
İçişleri Bakanı’ndan rica etsek bunların başına bir de müdür atasa çok iyi olacak.

ANALİZ

İktidar MHP’de “Bahçeli’yi desteklemekle” doğrusunu yapıyor

Gazeteci olarak bakınca iktidar partisinin ve yandaşlarının MHP’deki kriz konusunda Bahçeli’nin yanında yer alması tuhaf geliyor.
Ancak siyasi olarak bakarsanız bu strateji doğrudur.
Hatta öyle ki yakında CHP de Bahçeli’nin yanında yer alırsa hiç şaşırmayın.
Çünkü MHP’nin yerinde sayması hatta gerilemesi ancak Bahçeli’nin kazanması ile mümkün olacaktır.
Bahçeli’nin başta kalması halinde MHP’nin baraj sorunu bile yaşayabileceği söylenebilir.
Muhalefetin kazanması, ortada olan 4 adaydan herhangi birinin seçilmesi halinde MHP’nin oylarında artış olacağı adeta kesindir.
AKP’liler şunu biliyor; kendi tabanlarında “mutsuz” bir kesim var. Ancak günün koşulları gereği bu kesim seçimlerde oy verecek bir parti bulamıyor. MHP’deki yeniliğin bir cazibe alanı olması ve “mutsuz” AKP’lilerin buraya kayması büyük olasılıktır.
Aynı şekilde CHP seçmeninin bir bölümü de “çaresizlik” nedeniyle her koşulda partisine destek veriyor.
MHP’deki bir değişim, zaten artık pek konuşulmayan ideolojik ayrılıkların etkisini ortadan kaldıracak ve CHP’li bir kesim de MHP’ye kayacaktır. Bunun yüzde 5’e kadar çıkması da zor değildir.
Bu durumda AKP’nin de CHP’nin de, MHP krizinde Bahçeli’nin yanında yer alması bugünkü siyasi konjonktür açısından yanlış olmayacaktır.

ÇOK GÜLDÜM

“Küfür edildiğini bilmeyen mi var?”

İktidarın yaratmaya çalıştığı “Muhalefet Cumhurbaşkanı’na, ailesine, hükümete sadece küfür ve hakaret ediyor” algısına karşı başta AKP’liler olmak üzere herkese dün “Medya ve siyaset üzerinden yapılan küfür ve hakaretlerden örnekler gönderin” çağrısı yapmıştım.
Herkese açık bu kampanyaya şu ana kadar dişe dokunur bir örnek gelmedi.
Ama bunun yerine küfür ve hakaretin bini bir para.
En çok söylenen de “Küfür ve hakaretin olduğunu bilmeyen mi var” savunması.
İyi güzel ya işte, ben de örnekler bekliyorum. Öyle oturduğunuz yerden “Bilmeyen var mı?” diye zeytinyağı gibi üste çıkmak olmaz, somut örnek gönderin.