Sevgili okuyucularım, sağlık sorunları nedeniyle yazılara bir süre ara vermek zorunda kalmıştım.
Sizlerden özür diliyorum.
Geçen gün de yazmıştım, insan, en değerli hazinesinin sağlığı olduğunu bir hastalık ortaya çıkınca anlıyor.
Sonra geriye bir bakıyorsunuz, geçmişi düşünüyorsunuz ve ünlü olmanın (!), aldığınız alkışların, aferinlerin ne kadar önemsiz kaldığını görüyorsunuz.
Dünyayı kılıcıyla titreten, önünde cihanı sürükleyen Kanuni Sultan Süleyman’ın o meşhur sözünü bilirsiniz:
“Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.”
Neyse, şimdilik yine beraberiz.

* * *

CHP kendisine bir türlü düzen veremeyen partilerin başında gelir.
CHP’de eleştiriler hiç bitmez. Dünyanın en yetenekli liderini ve en nitelikli yönetim kadrolarını uzaydan indirip getirtseniz bile parti içindeki eleştiriler hiç durmaz.
Parti mensupları kendi yöneticilerini didik didik eder, acımasızca eleştirir.
Bu bir bakıma iyidir zira partide fikir özgürlüğü olduğunun göstergesidir. Herkes istediği gibi konuşma hakkına sahiptir.
Böyle bir özgürlüğü AKP, MHP gibi partilerin hiçbirinde bulamazsınız.
Oralarda bir lider vardır ve ağzından çıkan her şey kanundur, Allah’ın emridir!
Kadrolar öyle oluşmuştur ki, sadece liderin ağzının içine bakar.

* * *

CHP yıllardan beri iktidar olamıyor!.. CHP yaklaşık yüzde 25 oy oranına yapışmış, ne yükseliyor ne düşüyor.
Sabitlenmiş, otomatiğe bağlanmış, iktidar olamıyor.
Dolayısıyla toplumun bu partiye gönül ve oy veren dörtte biri hep mutsuz.
Partisinin iktidar olmasını bekliyor, olamadığını görünce haklı olarak sinirleniyor, geriliyor ve eleştiri yağmuru başlıyor.
Ancak bu partinin bir hastalığı daha var:
Hizipçilik.
Herkes birbirinin kuyusunu kazmaya çalışıyor.
Ekipler oluşuyor, sürtüşmeler başlıyor ve aynı süreç sürüp gidiyor.

* * *

Bir gazeteci veya köşe yazarı için CHP’yi ve onun liderini eleştirmek dünyanın en kolay işidir.
İstersen her gün döşen bir CHP yazısı, Kılıçdaroğlu’na bindirdikçe bindir, en ağır cümleleri yaz...
Nazımın geçtiği bazı köşe yazarı arkadaşlarla bazen dertleşiriz. Onlara sık sık aynı şeyi söylerim:
“Yaa arkadaş, elbette eleştireceksin. Ama işin dozu kaçarsa sen AKP’ye hizmet veriyor konuma düşersin. Tayyip’in ekmeğine yağ sürersin.”
Uyarılarım ne ölçüde etkili olur, onu bilemem!

* * *

CHP’de bir “hastalık“ daha vardır. Siyasete üç ay önce ayak basan birileri bile partinin en üst organlarında hemen yer kapmaya çalışır.
Hele kontenjandan milletvekili olmak her şeyin en tatlısıdır.
Dışarıdan bakıldığında çok avantalı bir iş gibi görünür ama değildir.
İl ve ilçe örgütlerinde görev almak, siyasete tabandan başlamak pek yaygın değildir.
İlle de en yükseklerde uçacaksın!
İkincisi, Parti Meclisi’nde yer kapmaktır.
Son kurultayda bunu somut rakamlarla gördük.
60 kişilik Parti Meclisi’ne girebilmek için tam 462 delege aday oldu!
O arkadaşlardan kaç tanesi acaba il ve ilçe örgütlerinde çalışıyordu?
Seçim zamanı gelir, bir bakarsınız ki CHP’nin il ve ilçe örgütlerinin üzerine ölü toprağı serpilmiş!
Hizip kavgaları aynen sürüp gitmektedir.
Karşı tarafta ise emir komuta zinciri altında çalışan, demokrasinin D’sinin bile olmadığı, tek adama bağımlı bir iktidar partisi vardır.
Biz bu tabloyu her seçimde yaşar dururuz.

* * *

CHP günümüzde Atatürk’ün partisi midir, yoksa kuruluş ilkelerinden ödünler mi vermiştir?
Bence ikincisi!
Partiye yakışmayan bazı tipler ne yazık ki genel merkezin davetiyle CHP’ye doluşmuş durumda.
Bu parti elbette eleştirilmeli. Hele 7 Haziran 2015 seçimi sonrasında yaşanan aymazlık ve iktidarın yeniden AKP’ye teslim edilmesi, inanılacak bir olay değildir.
Kılıçdaroğlu derseniz, onu nasıl gördüğümü de birkaç cümleyle açıklamak isterim.
Dürüst bir siyasetçi. Pisliğe, yolsuzluğa bulaşmamış bir genel başkan...
Ama bunlar yetmiyor.
Partisini sağa çekti, muhalefet yapmakta yetersiz kaldı.

* * *

Onu değiştirelim!
Peki yerine kimi getireceksiniz?
Böyle bir aday var mı? Sivrilmiş, güven duyulan, partiyi iktidara taşıyacağına inanılan bir isim var mı?
Bence yok. İşte CHP tabanının açmazı burada!

* * *

Bu son kurultay sonrasında da CHP’de herhangi bir şeyin değişeceği kanısında değilim.
Umarım yanılırım.
Bir şeylerin değişmesi için partide topyekun bir silkinme ve silkelenme dönemi yaşanması gerekir ki, günümüz CHP’sinde çok zor.
Hele karşısında normal bir iktidar partisi değil de “Devlet gücü” olduğu düşünüldüğünde, iş daha da zor!
Parti Meclisi’ne Ahmet seçilmiş, Ayşe seçilememiş, hiç önemli değil.
Adam gibi bir ekip çalışması başlatmak için zaman çoktan geldi de geçiyor. Bu son fırsattır, tren yine kaçmasın!
Aksi takdirde Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı karşı taraf, o CHP’nin yanağından makas alır.