Sevgili okuyucularım, burada bazı gerçekleri vurgulamak zorundayım! Söylemleri ve yaptıklarıyla Türkiye’yi yıllardan beri geren, birbirine düşüren siyasetçilerin başında bizim dünya liderimiz var.
Cumhurbaşkanı seçildi, anayasa ve yasaları çiğnemek pahasına elini ayağını günlük siyasetten yine çekmedi.
Her konuşmasında birilerine posta koydu, toplumu kamplara ayırdı ve ne yazık ki böldü. Bırakın muhalefet partilerini falan bir yana, onun kafasında kendi partisinin çıkarları bile yoktu.
Sadece o vardı, kendisi vardı!

* * *

Recep Tayyip sanıyorum bu durumu geç kalmış olsa bile anlamaya başladı.
Bir süredir suskun olmasa bile eskisi kadar konuşmuyor, daha sessiz kalmayı yeğliyor.
Fazla bağırıp çağırmıyor, önüne gelene, kendisinden yana olmayan kişi ve kurumlara sert çıkışlar yapmıyor...(Bakalım bu tavrı ne kadar sürecek!)
Böylece toplum biraz rahat etmiş oluyor!
O susunca, bu durum partisine de yansıdı ve toplum biraz olsun gevşedi.

* * *

Örneğin AKP genel merkezinin Ankara’daki binasına çok büyük boyda Atatürk posteri asıldı.
Bu toplumsal rahatlık ve gevşeme sürecine muhalefet partilerinin, özellikle CHP ile MHP’nin katkısını da unutmamak gerek.
Onlar da bir süredir uslu çocuk, cici çocuk rolünü benimsediler!
MHP zaten hep öyle ama ötekini anlamak biraz zor.

* * *

Umarım, AKP olarak Mustafa Kemal Atatürk’e bundan sonra biraz saygılı olurlar...
Zira Atatürk öyle rastgele tiplerin saldıracağı bir lider değildir.
Geç bile olsa bunu anlamaya başladıklarını varsayarak söylüyorum, kendi adlarına olumlu bir gelişmedir.
Tahminim şudur:
Dünya liderimiz söylemleriyle Türkiye’yi gerdiğini, ülkemizi bütün dünyada zor duruma düşürdüğünü, yanlış politikalar izlediğini geç kalmış bile olsa anladı ve tavrını o yüzden değiştirmek zorunda kaldı.
Allah kimseyi doğru yoldan ayırmasın!

Hainler mezarlığı


Türkiye’de kraldan çok kralcılar, yağcılar ve yalakalar her zaman ve her fırsatta piyasaya fışkırmanın ustasıdır.
Darbe girişimi sonrasında yeniden ortaya çıktılar.
Diyanet, darbecilerin cenaze namazının imamlar tarafından kıldırılmayacağını bildirdi.
Ankara’da neredeyse 90 yıllık Kızılay meydanının adı Büyükşehir Belediyesi tarafından 15 Temmuz Kızılay şehitler meydanı olarak değiştirildi.
İstanbul’daki Boğaziçi Köprüsü’nün adı 15 Temmuz şehitler köprüsü oldu.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Pendik’te bir tarlada “Hainler mezarlığı” kurdu ve darbecilerin buraya gömüleceğini açıkladı.

* * *

Karşı çıktık, yazılar yazdık, “Yapmayın etmeyin, iyice cıvıttınız” dedik.
İnsanların ölüsüne bile saldırmaya başlamışlardı.
Cenaze namazını kılmıyor, üstelik onun naaşını yeni kurdukları hainler mezarlığına köpek ölüsü gibi atıyorlardı.
Bir de oraya hiç utanıp sıkılmadan “Hainler mezarlığı” levhası diktiler.
Oysa aynı Diyanet, binlerce insanımızı şehit eden ve çatışmalarda öldürülen IŞİD’li, PKK’lı teröristler için bugüne kadar böyle bir girişimde bulunmamış, onların cenaze namazları Diyanet’in imamları tarafından şakır şakır kıldırılmıştı.
Bu nasıl bir kin ve nefrettir ki, insanların ölüsünden intikam alınıyor.

* * *

Dün haberi vardı!.. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, gelen yoğun tepkiler nedeniyle bu mezarlığın tabelasını kaldırmış.
Oraya şimdiye kadar bir kişi gömülmüş:
Darbeci yüzbaşı Mehmet Karabekir.
Kimdir, neyin nesidir, darbe girişiminde ne görev almıştır, bilemem.
İstanbul’da yüzlerce mezarlık varken oraya nasıl ve hangi gerekçeyle gömüldü, ailesi ne dedi, onu da bilemem.
Bildiğim tek şey, bunların yaptığı ayıptır, günahtır, utanmazlıktır.
Eğer değilse, o tabelayı niçin kaldırmak zorunda kaldılar!

Günaydın Mevlüt Bey, yeni mi anladın!


Sevgili okuyucularım, Hariciye Nazırı Mevlüt Çavuşoğlu’nun dünkü sözleri adeta rezaletin itirafı idi. Şöyle diyordu:
“Fethullah örgütü Bakanlığımıza sistematik olarak sızmış. Bu çete sınav yöntemini değiştirdi. (Test usulüne geçildi ve torpilin kapısı açıldı.) Sorular ve cevaplar bunlara verilmiş. Başka kurumlardan da bize geçişler olmuş. Şu ana kadar 34 kişiyi zaten göndermiştik. Şimdi 88 kişinin daha ilişiğini kesiyoruz. Dışişleri Bakanlığı’nın bu hainlerden temizlenmesi gerekiyor.”

* * *

Bunlar çok ağır suçlamalardır. Şimdi kendisine soruyorum:
Senin deyişinle bu çeteyi ve hainleri bakanlığa kim, ya da kimler yerleştirdi? Liyakat ve kıdemi ortadan kaldıran, her türlü siyasi torpilin önünü açan, kıdemsiz kişileri büyükelçi yapan ve bakanlığın bütün işleyişini allak bullak eden şimdiki Bakanlık yasasını kimler getirdi?
Bunu yapan üç kişi vardı:
Önce Dışişleri Bakanı, sonra Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Bakan Yardımcısı Naci Koru ve Müsteşar Feridun Sinirlioğlu.
Bakanlıkla kedinin fareyle oynadığı gibi oynayan ve şimdi isim veremeden suçladığın Davutoğlu ile iki bürokrat senin partinin adamları değil miydi?
Şimdi o iki bürokrattan biri New York’a, öteki Cenevre’ye uluslararası kuruluşlarda büyükelçi olarak görev yapmaya gitmiyor mu? Kararnameleri Resmi Gazete’de çıkmadı mı?

* * *

Bakan Bey bol kepçe konuşuyor ama bakanlığını bu duruma kimlerin düşürdüğüne değinemiyor. Değinebilse partisini suçlamış olacak, o yüzden korkuyor.
Cemaatin bakanlığa sızdığını söylüyor, onlardan çete ve hainler olarak söz ediyor ama iş bu durumu kimlerin yarattığına gelince daha fazlasını söylemesi mümkün olmuyor!
Devlet işte böyle yönetiliyor.