Beklenen oldu, Türk Ordusu sonunda Suriye’ye girdi...
IŞİD’e karşı Koalisyon Güçleri ile birlikte hareket ettiğini açıklayan Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı bu “operasyonun” adını da açıkladı:
-Fırat Kalkanı!..
Bu isim Türk tarafının neyi hedeflediğini ve aslında çok uzun süredir sürekli vurguladığı “kırmızı çizgiler” meselesini ne denli ciddiye aldığını dosta düşmana ilan etmesi açısından da gayet açık bir mesaj niteliğinde!.. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, “PYD Fırat’ın doğusuna çekilmezse gereği yapılır” sözleri de zaten bu mesajı güçlü bir şekilde perçinledi...
Gelelim harekatın başlatıldığı günün çift taraflı önemine; öncelikle bu tarih 500 yıl önceki bir zaferin yıldönümü... 24 Ağustos 1516’da, Yavuz Sultan Selim komutasındaki Osmanlı ordusu ile Memlük devleti ordusu Halep’in güneyinde karşı karşıya gelmişti. Tarihe “Mercidabık Muharebesi” olarak geçen savaş Osmanlı ordusunun zaferiyle sonuçlandı. Suriye, Lübnan ve Filistin toprakları Osmanlı Devleti’nin egemenliğine geçti.
Bugünün özellikle seçildiği belli. Ayrıca harekatın başladığı gün ABD yönetiminin iki numarası, Başkan Yardımcısı Joe Biden Ankara’ya geldi. Sosyal medyada ve bazı mahfillerde dile getirilen “Biden’e büyük sürpriz”, “Biden’i tanklar karşıladı” iddialarının gerçekle en ufak bir alakası yok; ABD yönetimi çok önceden harekattan haberdardı hatta planlama bir şekilde birlikte kotarıldı. Öyle olmasa, karadan Suriye’ye giren Türk askeri ABD uçakları tarafından desteklenmez, Türk tarafı “harekatı Koalisyon Güçleri ile beraber yapıyoruz” demezdi!..
Biden’e asıl büyük sürpriz neydi diye soracak olursanız, yanıtı izlediniz televizyonlarda olanca açıklığı ile::
-ABD Başkan Yardımcısı’nı Ankara Vali Yardımcısı karşıladı!..

Rusya-İran-Suriye işin neresinde?..

Bu harekata dair sorulması gereken çok önemli sorular var...
Her şeyden önce Türkiye’nin giderek daha sıcak ilişki oluşturduğu Rusya, bölgenin en önemli ülkelerinden İran ve girdiğimiz toprakların sahibi Suriye bu operasyonun neresinde yer alıyor?..
Suriye operasyondan uzun saatler sonra, “Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesi, Suriye’nin egemenlik haklarının ihlalidir” açıklamasını yaptı, o kadar!.. Demek istediğim şu; Sanki haritalarda çok büyükmüş gibi görünen toprakların her bir tarafı bir başka gücün kontrolünde ve birbirine çok yakın... Yani Suriye Devleti güçleri ve destekçisi Rusya, İran hatta Hizbullah güçleri ile aramızda dağlar yok, neredeyse burun burunayız!.. Suriye’nin “dostlar alışverişte görsün” kabilinden yaptığı bu açıklamanın dışında kılını bile kıpırdatmayacağı aşikar...
Bunun ardında Türkiye ile Rusya’nın bir şekilde ve bazı şartlar bağlamında anlaştığı da bir o kadar aşikar!.. İran’ın böylesine bir anlaşma/yakınlaşma durumunu desteklediği de şimdilik sessiz kalmasından anlaşılıyor. Bu ülkelerden karşı çıkış ve hareketlilik ancak üzerinde mutabık kalınan “hususlar” çiğnenirse söz konusu olacaktır diye düşünüyorum!..
Burada ise koca gövdesiyle ABD ortaya çıkıyor tabii!.. PYD/PKK’yı koruyup kollayan, silahlandıran, “ABD/Kürt” koridorunun açılması için elinden geleni esirgemeyen Amerika bu denklemin neresinde?!.. Türkiye hem Rusya ile hem ABD ile ne tür bir anlaşma zemini yakaladı ya da Türkiye’ye ne tür bir “gelecek” empoze edildi?.. Buna şu anda yanıt bulmak yalnızca “temenni” ya da “boş yorum” anlamına gelecektir!.. Ayrıca Putin’in Antalya’da bir hazırlık maçını seyretmek için ay sonunda Türkiye’de olacağını da hesaba katın lütfen!..
Asıl düşünülmesi gereken, Türk Ordusu Suriye’ye girdiği gibi kolaylıkla çıkabilecek mi?. Rusya ile mutabık kaldığı “hususlara” riayet edebilecek mi?. ABD’nin geçmişte defalarca kurduğu tuzaklardan uzak kalabilecek mi?. sorularıdır..
-Ve ne yazık ki bunlar çetrefilli ve endişe verici sorulardır!..

Demek ki neymiş?!.

Bitmedi, çok büyük bir sorunumuz daha var!..
Suriye’de bir büyük hesaplaşmanın içine atıldığımız ortada... Peki vatanımızda yapılacak provokasyonlara, terör saldırılarına nasıl karşı koyacağız?.. Yurt sathında hem askeri hem sivil hedeflere IŞİD -PKK/PYG terör örgütlerinin yapacağı saldırıları eminim devleti yönetenler inceden inceye hesaplamış, gerekli önlemleri almışlardır... Çünkü bu sinsi, bu kanlı örgütlerin ellerindeki en önemli koz budur!..
Bu ülkeyi yöneten zevat, şu geçtiğimiz 5-6 yıllık süreçte gerçekten çok “ölümcül” hatalara, imza attı... Türkiye’nin sıradan bir Ortadoğu ülkesi konumuna sürüklenmesinde çok büyük günahları oldu.. Şu, ülkemizin geleceğini kurmasına katkı sağlamasını yürekten dilediğim harekatın başında tarihe bir not düşmekte fayda var:
-Demek ki neymiş; “Çözüm süreci” diyerek heba ettiğiniz, kanlı teröriste yol verdiğiniz yıllarda PKK/PYD stratejik dostlarınızın himayesinde ülkenin parçalanması için ön safta savaş veriyormuş!..
-Demek ki neymiş; “Yeni Osmanlı” hayallerine kapılmak beyhudeymiş, yaşamsal olan Rusya ve bölge ülkeleriyle sıkı işbirliğiymiş!..
-Demek ki neymiş; Yaşamsal sorun yanı başındaki ülkelere “bakiyem” tavrı takınmak değil, Misak-ı Milli sınırlarını gözün gibi korumakmış!..
-Demek ki neymiş; “stratejik ortağız” diye koskoslandığınız efendiler sizi hem kullanıyor, hem altınızı oyuyor hem de en alçak düşmanlarınızla işbirliği yapıyormuş!..
Aslında biraz yakın tarih çalışıp, büyük devrimci Mustafa Kemal’in yaptıklarını inceleseydiniz, elinizde ne büyük bir hazine bulunduğunun farkına varırdınız!..
-Tek dileğim, o bataklığa saplanmadan, Amerikan oyununa gelmeden bu ülkenin esenliğinin sağlanmasıdır!..