Cumhurbaşkanı RTE, 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin konuşmalarından birinde “..bundan dolayı, Rabbimize, hem de milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabbim de, milletimiz de bizi affetsin!” dedi. Af dilemekle konu kapanmış olmuyor. Sözünün başında “..verecek hesabımız..” dediğine göre öncelikle bu hesabın verilmesi gerekiyor. Önceden yaptıkları, söyledikleri, katıldıkları, kaçındıkları durumlar için doyurucu açıklamalar yapmalıdır. Af dilemekle yaptırımdan kurtulmak umudu, ustalığı demokrasi anlayışıyla bağdaşmaz.
Af dilemekle halkı sakinleştirip susturarak bildiğini okumayı sürdürmek, istediğini yapma olanaklarını yitirmemek yolu hoşgörülemez. Afla, yerinde kalma güvencesi sağlanmış olamaz. Hesap verince, ulus takdir ederse bağışlar. Ama hiçbir şey olmamış gibi nutuklarla, alan toplantılarıyla, ziyaretlerle sorun çözümlenmiş olmaz.
Af dilemekle her şey bitmiş olursa şüpheli ve sanıklar poliste, savcıda, mahkemede af dileyerek her türlü yaptırımdan kurtulur. Özür, olsa olsa indirim nedeni olur. Bay RTE, kalabalıkları okşayacak sözlerden, bürokrat, muhtar, partili ve yandaş toplantılarından çok herkesin kabul edeceği, sevilip sayılmasını sağlayacak özeleştiride bulunmalıdır. Öncelikle ATATÜRK, İNÖNÜ ve laiklik için yaptığı olumsuz konuşmalar ve benzetmeler nedeniyle özür dilemelidir. Siyasal gösteri çıkışları asla inandırıcı ve doyurucu olamaz. Türkiye’nin her şeyinden sorumlu iktidar olarak Silâhlı Kuvvetler’e, Anayasa Mahkemesi’ne, yüksek yargı organlarına, üniversitelere, devletin her birimine Fethullahçıların nasıl yerleştiğini, atamaları, seçimleri anlatmalıdır.

BAĞIŞLAMA

Putin’le görüşme Rusya’dan özür dilemekle olmadı mı? Barış çağrısıyla zararlar önlenip yarar sağlanıyor. Af, yapılanları yok sayma tutumudur. Bir anlamda hoşgörü ve büyüklüktür. Olgunluktur, uygarlıktır. Anlayışlı davranmaktır. Bağışlamadır. Yapılanları yapılmamış, olanları da hiç olmamış gibi karşılayıp yaptırım düşünmemek, uygulamamaktır. 14 yıldır izlenen aykırılıklar basit kusur değil ki afla silinmiş olsun. Eşkıyalar birbirini temizleyerek kavgayı sonlandırır. Böyle bir yöntemin hukukla ilgisi yoktur. Tarih kusurunu, suçunu kabûl edip kendisini cezalandıranlarla doludur. Zararı ve yanlışlığı ödeyememe duygusu çok kimseyi intihara sürüklemiştir. Hitler, Göbels, İkinci Dünya Savaşı nedeniyle intihar etmişlerdir.
İktidarın Fethullahçılarla yakınlığı
yadsınması olanaksız kanıtlarla ortadadır. İstedikleri her şey verilmiş, ortak amaç doğrultusunda örgütlenme ve yerleşme gerçekleşmiş, birliktelik bozulunca birbirini yok etme oyunlarına girişilmiştir. Başlangıçta AKP kendi partizan girişimlerine engel olacak güçleri ezip eritmeye çalışıyordu. Orduya, yargıya, medyaya yaklaşımı böyleydi. Bilim adamlarına karşı sert davranışı bu yüzdendi. Nice kumpaslar, iktidarlarının kanatları altında oldu. Fethullah’la Apo mahkemede özür dileseler bırakılırlar mı? Cezalar yalnız suçluya yaptığının ağırlığını çektirmek için verilmez. Başkalarını da suç işlemekten alıkoymaya örnek olmak işlevi vardır. Ve uygulanması eğitmeye, iyileştirmeye yöneliktir.
Kumpas davalarının yargıçları tutuklandı, hesap verecekler. Savcısı ne oldu? Bunca yüksek yargı üyesi, bilim adamı, general, amiral, genel müdür, vali, önceki milletvekili terörden sorumlu tutuluyor da bunların bulunduğu ortamların sorumlularından hesap soruluyor mu? AKP’liler gericiliğe yeşil ışık yakmasa Fethullahçılık 15 Temmuz boyutuna ulaşabilir miydi? Yenikapı dayanışması güzel, umut verici. Bakalım nasıl gelişecek, ne kadar sürecek?

AYKIRI

İnsanlık değerleri kişisel özelliklerde saklıdır. 24.3.2016 günlü, 6698 no.lu Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun içeriklerindeki ayrıntılar nedeniyle Anayasa’ya ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne aykırılıklar taşımaktadır. Kimi özel bilgilerin alınması sakatlığı ağırlaştırmaktadır. İnsan haklarına ve demokrasiye saygıyla bağdaştırmak olanaksız.