Bunların hocası vardı.
Almanya’da tahsil yapmıştı.
28 kere filan hacca gitti.
Zimmetine para geçirdi.
Hapse mahkum oldu.
Ağzına içki sürmezdi.

*

Hocalarının yolundan gittiler, Almanya’da abra kadabra şirketleri kurdular, camilerde tezgah açıp, para topladılar. Bi tanesi mesela, zihin okuma cihazı icat etmişti. “Bu cihaz beyinlerden geçen düşünceleri okuyor, yazıya döküyor, henüz tam geliştirilmedi, şimdilik sadece 72 saatlik zihin okuyor” diye anlatıyordu.
Peki tam geliştirilince ne olacaktı?
“Kainat makinesi” olacaktı.
Detaylarıyla anlatıyordu, “kainatta mevcut bulunan, Hazreti Muhammed’in Hazreti İsa’nın hayattayken çıkardığı ses dalgalarını uzaydan toplayacak, süzecek, televizyonlarda canlı olarak yayınlanacak” diyordu.
Sayın ahalimiz bu makineye ortak olup kâr payı alabilmek için iki milyar euro verdi iyi mi...
Neticede paralar hokus pokus oldu. Alman polisi devreye girince, kainat makinecileri Türkiye’ye kaçtı.
Bu mütedeyyin girişimcilerimiz, bırak içki içmeyi, alkol var diye kolonya bile sürmezlerdi.

*

Bilahare, Jet Fadıl ortaya çıktı. Türkiye’nin ilk otomobilini icat etmişti.
Beş şehirde fabrika kuracağını, 1 milyon 250 bin adet otomobil üreteceğini, her sene 12 milyar dolarlık ihracat yapacağını, şimdilik 300 ülkeye distribütörlük verdiğini söylüyordu. Koç Grubu’nda bile 85 bin kişi çalışırken, bu arkadaş tek kalemde 264 bin kişi çalıştıracaktı.
Almanya’da para toplamaya başladı. Baktı ki, para yağıyor... Ben size bi de toplu konut yapayım dedi. Sayın ahalimiz bavullara doldurup doldurup 230 milyon euro verdi buna...
E tabii dinibütün birinin bu büyük başarısı hıristiyan aleminde büyük kıskançlık yarattı, Alman devleti Türkiye’nin büyümesini engellemek için Jet Fadılımızı tutuklamaya kalktı.
Jet Fadılımız mecburen Türkiye’ye kaçtı, millete hizmet için milletvekili oldu.
Gerçi şu anda dolandırıcılıktan içerde ama, olsun, dinibütün yaşam biçiminden asla taviz vermedi, asla içki içmedi, ağzına bira bile koymadı.

*

Keriz Feneri malum... “Asrın iyilik hareketi” sloganıyla dini-imanı alet ettiler, mübarek ramazan ayında burnuna sinek konmuş Afrikalı aç çocukların fotoğraflarını gösterip bağış topladılar, sahte faturalarla indiragandi yaptılar, kendilerine gemi aldılar, villa aldılar, sevgililerine yedirdiler, Las Vegas’a kumara bile gittiler.
Her şeye burnunu sokan Alman devleti, maalesef, asrın iyilik hareketi’ne de çomak soktu, alayını hapse tıktı.
Hakikaten vicdanlar sızladı... Çünkü, evet dolandırıcıydılar ama, gayet edebli insanlardı, hayatları boyunca içki içmemişlerdi, helal süt emmişlerdi, bir defa bile içki masasına oturmamışlardı.
Ayran içerlerdi.

*

Almanya’nın Türkiye’yi engelleme çabalarına inat... Berlin’in en lüks kerhanesini bir vatandaşımız açtı.
“Bizimki farklı bir konsept, içerde bayanlar var, fuhuş var ama, ticari bir işletme, ben pezevenk değilim” diyordu. Aman sakın kerhane merhane diye yanlış anlaşılmasındı yani...
Ve, bu kerhanede bi tek ne yoktu biliyor musunuz? Alkol yoktu.
Müşteriler isterse toplu grup seksle şampanya banyosu bile yapabiliyordu ama, garsonluk yapan, havlu tutan kerhane personelinin ağzına içki sürmesi yasaktı.
Helal kerhaneydi.

*

Dün maalesef basıldı. Operasyona 900 polis katıldı. Vergi kaçırıldığı, sigortasız kadın çalıştırıldığı, insan kaçakçılığı yapıldığı gerekçesiyle mühürlendi.

*

Demem o ki...

*

Hazır, İslam Birliği Teşkilatı dönem başkanlığı bize geçmişken, Almanya’yı kınamak için tüm dünyaya mesaj yayınlamakta fayda var: “İçki içmeyenlere karşı yapılan bu zulümün derhal durdurulmasını talep ediyoruz!”