Anıtkabir’e gittiğinde seni en çok etkileyen nedir derseniz...
Tıraş setidir.

*

Biri beyaz saplı, diğerleri siyah saplı, sekiz ustura, seramik tabak, madeni tas, bıyık makası, tarak, sıfır numara saç kesme makinesi, sakal fırçası ve bileme taşı... Ayrıca, arkasına K.A. harfleri kazınmış gümüş el aynası, kapağına ay-yıldız işlenmiş metal esans şişesi, çiçek motifli cam krem kabı ve tırnak törpüsü.

*

Hayatı cephelerden cephelere sürüklenerek geçti, yatağından çok arazide yattı, siperlerde sabahladı... Bakımsız tek kare fotoğrafı yok.

*

Dünyanın gelmiş geçmiş en şık giyinen lideridir o.

*

Aramızdan ayrılalı 78 sene oldu, bizimkileri zaten boşver, bugünkü Fransa cumhurbaşkanından, ABD başkanından bile daha şık... En önemli moda markaları İtalyan ama, İtalya başbakanı giyiyor, genç, tarz bir adam olmasına rağmen, üstünde Mustafa Kemal’deki gibi durmuyor. Çünkü, kumaş, dikiş, tasarım, fizik yetmiyor, karizma istiyor.

*

Hep fit’ti.
Sağlıklı yaşam için spor kavramının keşfedilmesi, egzersiz bilincinin yaygınlaşması 70’li senelere, anca 30-40 sene öncesine dayanıyor. O’nun ise, tee 1925’ten beri kullandığı kürek çekme aleti vardı. Anıtkabir’deki özel eşyaları arasında sergileniyor.

*

(Ortalıkta fırıncı küreği gibi dolaşmaya benzemiyor yani bu iş.)

*

Çoğunlukla beyaz, daima açık renk gömlek tercih ederdi, bebe yaka, ata yaka, iğneli yaka kullanırdı, manşetlerine ya da kalbinin üzerine K.A veya G.M.K. arması işletirdi. Kol düğmesi sever, yaka iğnesi takardı. Sayfideyse, Savarona’daysa, kısa kollu keten gömlek giyerdi. Laciverti pek sevmez, kruvaze’den hiç hoşlanmaz, genellikle yelekli, üç parçalı siyah takım elbiseler diktirirdi. Her daim ütülü olmasına büyük özen gösterirdi, buruşmasına, kıvrılmasına, orasından burasından sarkma yapmasına asla tahammül edemezdi. Çapraz çizgili, desenli, takımına kontrast renkli kravatlar kullanırdı. En sevdiği kravat iğnesi, gövdesi burgulu, altın, devlet demiryolları amblemi olanıydı. Köstekli saati ve ceket cebi mendili, vazgeçilmez aksesuarlarıydı; ipek mendillerinin kenarları zikzak motifli olurdu. Seyahatlerinde tüvit takım, güderi ceket, riding coat tarzı jokey pantolonları giyerdi. Düz kemerden sıkılırdı, örgülü, illa ki tokalı yaptırırdı. Baston deyip geçme... Hobisiydi, kimisi fildişiydi, kimisi lületaşı topuzluydu; tek mermi atabilen, tetikli olanı meşhurdur ama, aslında en çok sapında tavşan yakalamış aslan figürü bulunan, ucu metal halkalı, ahşap bastonunu severdi. Smokin ve frak’ta beyaz papyon takardı. Maharet isteyen pelerin’i değme aktörlere taş çıkartırcasına taşırdı, omuzlarına illa siyah değil, bazen mavi fular atardı. Bağcıklı siyah rugan ayakkabı severdi, astarını kırmızı kadifeyle kaplatırdı, çizgili siyah çorap kullanırdı, yerine göre, gerekirse tozluk kullanırdı, çizme’yi sadece arazide değil, şehir hayatında da giyerdi, Sirkeci’de siparişle yaptırırdı. Yazlık kıyafetlerinin altına beyaz veya lacivert-beyaz ayakkabılar giyerdi, bu ayakkabılarla çorap giymezdi, hatta bazen ten rengi sandalet giyerdi. Paltoyu hantal bulurdu, mümkün olduğunca giymemeye çalışırdı, mecbur kalırsa, koyu renk yerine, gri veya kahverengi tonları tercih ederdi. Desenli kaşkolları kış aylarının olmazsa olmazıydı. Ve eldiven tabii... İçi ve bileği kurt kürkünden olanları severdi. Akşamları pijama üzerine mavi-lacivert çizgili, kirli beyaz, şal yakalı robdöşambr alırdı. Ceketli pantolonlu, kuşağı püsküllü ipek pijamalar giyerdi; yakası, kolağzı ve cep kapağı mutlaka farklı renk şeritli olurdu.

*

Bir insan hem kalpağı, hem silindir şapkayı, hem panama şapkayı, hem melon şapkayı, hem fötrü, hem kasketi, böylesine eşdeğer yakışıklılıkla taşıyabilir mi kardeşim... O taşıyordu.

*

Şık, özenli, bakımlı olmayı elitizm zanneden, seçkincilik zanneden... Anadolu çocuğu olmayı, masa örtüsünü andıran tuhaf ceketlerle, yer sofrasında bağdaş kurmak zanneden... Halk adamı olmayı, langır lungurlukla karıştıran... “Gardırop Atatürkçüsü” lafına sırıtanlar... O’nun gardırobunda kullanılmış külot torbası bile olabilir mi?

*

Her 29 Ekim.
Her 10 Kasım.
Her 23 Nisan.
Her 19 Mayıs.
Her 9 Eylül.
Aynı zamanda, kılık kıyafet devrimidir.

*

Sevgili anneler, memleketimin güzel kadınları...
Kaygı duruşu değildir bu.
Saygı duruşudur.
Yarın Anıtkabir’e giderken, en bakımlı halinizle, süslenin, elbette ister yeni ister eski ama, mutlaka tertemiz, ütülü, çocuklarınıza en güzel kıyafetlerini giydirin.

*

O sizi nasıl bekliyorsa...
Lütfen öyle gidin.