Son yıllarda Cote D’Azur’a gittiyseniz; onun heykellerinden birinin önünde çekilmiş fotoğrafınız eminim vardır. Şahsen ben kendisini öyle keşfettim.

2014 Mayıs’ında Cannes Film Festivali sırasında starların Richard Mas heykellerinin önünde fotoğraf çekildiğini fark ettiğimde, ben de bir fotoğraf çekilmek istedim ve o sırada sanatçıyla tanıştım. İtiraf etmem gerekirse 2014 yılından bu yana festivale renk katan Richard Mas heykelleri önünde fotoğraf çektirtmeden gelmiyorum. 

Eserleri fantasmagoriques tarza dayanan Richard Mas, modern heykel alanının önde gelen sanatçılarından birisidir.

Mas'ın yapıtları, bugünün kaotik hayatına karşı pozitif varoluş biçimlerini karşılayabilecek sürreal, post-fütürist yeni bir estetik önermektedir.

Sanatçıyla, Fransa’nın Cote D’Azur bölgesine bağlı Villeneuve-Loubet (Alpes-Maritimes)’de ki Atölyesi’nde buluştuk. Adeta Alice Harikalar Diyarını andıran atölyesinin içinde bizi o güler yüzü ile karşıladı.

Kendisiyle 2018 Cannes Film Festivali boyunca Croisette meydanında sanat severlerle buluşacak heykellerini, son zamanlarda sanata olan ilgiyi, geçmişten şimdiye eserleri arasındaki bağı konuştuk.

Melis BAYRAKTAR- Richard MAS Melis BAYRAKTAR- Richard MAS            Fotoğraf: Mehmet Sadi Bugur


Heykeli insan yaşamının genel akışı içinde nasıl bir yere yerleştiriyorsunuz? Eserleriniz ile aranızda duygusal bir bağ var mı?
Tasarımlarım benimle bütünleşmiş, ruhumu yansıtan canlılık kazanmış varlıklardır. Yaptığım heykelleri hep yaşamımla özdeşleştirdim.

Bakın! Her tasarım önce düşte hayat bulur, tasarım sürecinin başlangıcı da budur, benim için. Daha sonra sıra tasarımınızı gerçekleştirmeye gelir ve bunun için malzemeye ihtiyaç duyarsınız.

Bir heykel tasarladığınız zaman, o artık heykelden çok daha fazlasıdır. Artık onun bir hayatı vardır, sizi şaşırtabilir, heyecanlandırabilir, hüzünlendirebilir ve hatta umutlandırabilir.  Bir felsefesi ve kişiliği vardır.

Benim sergilerimdeki ve işlerimdeki, söylemlerim hep kendi hayatımdan parçalardı. Eşimden, çocuklarımdan, ailemden, abimden, çocukluğumdan bir şeyler kattım.

Sorunumun hayatın herhangi bir yerinde farklı birinin daha sorunu olabileceğine inandım. Mutluluğumun da aynı şekilde…

Son dönem işlerimde de yine hayatımla doğru orantılı yeni bir başlangıç yaşadım.

Hayatı iki farklı kıtadan gören işler yaptım, bir tarafı kaygan daha özgür diğer tarafı daha duygusal katmanlardan oluşan. Kendi içinde sınırlarını zorlayan boyutlarda  işler çıktı ortaya. Afrika’da doğduğum için heykellerimde Afrika ezgileri ve Avrupa’nın özgür ruhunu bir harman halinde görebilirsiniz.

s

Tasarımlarınızın kendine has çizgisi var. Bilinçli bir eylem mi, yoksa zihinsel süreç mi?
Tasarımlarım çeşitli durumların bir sonucu. Her projenin kendine has zihinsel süreci var.

Tasarımcı, hayata başkalarının baktığından daha farklı gözlerle bakıp hissederek bunu kendi dilinde insanlara aktarır. Düşünür, hisseder, fikirlerini ortaya koyar ve sonunda insanları mutlu eden, eğlendiren, hayata kalite katan, geleceğe umutla bakmamızı sağlayan şeyler çıkarır. Tasarımın özünü evrensellik oluşturur... Ben tasarımlarıma kendimden ve kültürel kimliğimden bir şeyler katmayı seviyorum. Özgünlüğün yanında yerelliğinde tasarıma artı bir değer kattığını düşünüyorum. Bu yüzden de tasarım sürecimi zihinsel sürecimden geçirerek tamamlıyorum.

d

Farklı kültürler ve şehirler arasında yaşamak ve çalışmak üretiminizi etkiliyor olmalı.
Evet, her gün yeni bir şey öğreniyorsunuz.

Taksim’deki Mercure Otel’in lobisinde bulunan Mr and Mrs Smile heykellerinizin hikayesini öğrenebilir miyiz?
Mr and Mrs Smile eserimin hikayesi aslında hepimizin içinde bulunduğu bir hikaye… Kabus ve umut…

Maalesef dünyada 2000 yılından bu yana 150 bin kişiden fazlası hayatını terör saldırılarında kaybetti. İstanbul, Ankara, Nice, Paris ve diğer saldırılarda hepimizin canı fazlasıyla acıdı. Çok korktuk… Bu heykel, saldırılara inat umutla gülebilen, gülmemiz gerektiğini hatırlatan bir heykel.

2014 yılında Cannes Film Festivali sırasında gösterilirken, İstanbul Mercure Otel’in sanat danışmanı tarafından satın alındı ve festival bittikten sonra İstanbul’a getirildi. Merak edenler hala İstanbul Taksim’deki Mercure Hotel’in lobisinde bulunan heykeli görebilirler.

‘ATATÜRK’ÜN TÜRKİYESİ BİLİNÇLİ VE KÜLTÜRLÜ’

 

Richard Mas'ın Villeneuve-Loubet (Alpes-Maritimes)’de ki Atölyesi Richard Mas'ın Villeneuve-Loubet (Alpes-Maritimes)’deki Atölyesi


Türkiye’de sanatı ve Türkiye’de yaşayan insanların sanata bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çok bilinçli sanatçılarınız, galericileriniz var. Birçok Türk sanatseverle Cannes’da tanıştım. Hepsi bilinç ve kültürle dopdoluydu. Atatürk’ün Türkiye’si bu dedim. İstanbul’daki galerilerin sayısını bilmiyorum fakat 300’ün üzerinde galeri bulunduğundan söz ediliyor.

İlayda Babacan’ın Galeri İlayda’sını takip ediyordum. Şimdilerde art projects oldu. Çok başarılı bir kadın. Dünyanın farklı yerlerinden, farklı tarzlarda ki sanatçıları galerisinde bir araya getirmeyi başarmış bir kadın İlayda. Gerçi şimdilerde pop-up sergiler düzenlemeye hazırlanıyor.

Demek istediğim, Fransa’da bu çok zor. Her galerinin belli bir tarzı var. O tarzın dışına çıkmak mümkün değil. Bu yüzden de farklı tarzlardaki sanatçıları tek bir galeride asla bulamıyorsunuz.

7a Fotoğraf: Mehmet Sadi Bugur


Heykelleriniz için ne şekilde renk seçip onda karar kılıyorsunuz? 
Rengi belirlerken bazen birçok detaya dikkat ediyorum, kimi zaman da tamamen duygusal bir karar oluyor. Ama rengin önemini ve işin etkisini tamamen değiştirdiğini, aynı işin bir yeşil bir de kırmızı olanını yaptığımda daha net gördüm. İkisi de aynı heykeldi, fakat izleyiciye hissettirdiği duygu tamamen başkaydı. Heykele yeşil rengi vermek çok kolay. Bu yüzden de meydanlarda gördüğümüz heykellerin geneli yeşil. İş kırmızıya geçince heykel aynı bile olsa süreç bambaşka işliyor. Aynı işi farklı materyallerden yapıyorsun.

2017 Cannes Film Festivali sırasında çekilen bu fotoğraf; melisbayraktar instagram hesabından alınmıştır. 2017 Cannes Film Festivali sırasında çekilen bu fotoğraf; melisbayraktar instagram hesabından alınmıştır.


Cannes Film Festivali süresinde gördüğüm heykellerinizin geneli ebat olarak büyükler. Bunun yanı sıra atölyenizde daha minimalist işleriniz olduğunu da görüyorum. Sizin için ebat ne denli önemlidir?
Boyutun ne olması gerektiğine işin kendisi karar verir. Heykelde büyük boyut kimi zaman önemli kimi zaman ise hiç değildir. Bu, işin yapısına bağlı olarak değişir. Öyle bir heykel tasarlarsınız ki avuç büyüklüğündedir, ama olması gereken odur. Onu alır, büyütür ve bir mekâna koyarsınız, bir anda o avcunuzun içindeki anlamını yitirir...

Son yıllardaki heykellerimin büyük olması biraz tesadüf aslında. Heykellerimi  tasarlarken onların dış mekâna özel işler istenmesi boyutundaki en önemli etkendi.

Siz de gördünüz; Cannes Film Festivali boyunca Croisette meydanında heykellerim vardı. Dış mekân olunca ister istemez işin kendini var edebilmesi, yok olmaması için boyutların büyümesi gerekiyor. Ama Cote D'Azur'un en ünlü otellerinden Le Majestic Hotel Cannes, Miramar, Le Royal Hotel, Novotel Monaco gibi festival boyunca dünya starlarını ağırlayan otellerdeki exposisyonlarımda büyüklü küçüklü heykellerim sanat severlerle buluştu.

1a Fotoğraf: Mehmet Sadi Bugur


Günümüzde teknoloji görsel sanatlarda büyük rol oynuyor. Siz heykellerinizi yaparken dijital araçlar ve en son endüstriyel teknikleri kullanıyor musunuz?
Kesinlikle kullanmıyorum! Kimi zaman sanat severler tarafından şu tarz yaklaşımlarla karşılaşıyorum: “Bunu sen boyamadın ki!” ya da “Her bir parçayı kendin mi kestin?”.

Ben spontane bir şekilde taşı karşısına alıp yontan bir sanatçıyım. Tek tek her aşamasını elimle yapıyorum. Aylarca çalışıyorum üzerinde. Emek veriyorum. Her gün adeta bebek gibi besliyorum büyütüyorum…

Fakat şöyle de bir gerçek var. Eserlerim sergilendikten sonra onlara geri dönüp bakmıyorum. Hemen yeni bir şeylere başlamak istiyorum. O sergilendiği sırada yenisini kafamda tasarlamaya başlıyorum bile. Tasarım, önce düşte hayat bulur.

9a Fotoğraf: Mehmet Sadi Bugur


Kariyerinizin başlangıcından bu yana üretim süreçleriniz nasıl değişti?
Benim için uzun ve heyecan verici bir yolculuk oldu. Orta Afrika Cumhuriyeti’nin başkenti Bangui'de dünyaya geldim. Abim başarılı bir ressamdı. Çok küçük yaştayken kaybettim. Çocukluğum onun atölyesinde resim yapmaya çalışarak geçerdi. Bu yolculuğa onun sayesinde başladım denilebilir aslında. 6 yaşıma geldiğimde ailecek Fransa’ya döndük ve eğitimimi burada almaya başladım. Güzel sanatlar akademisine geçtim.

Heykele başladığım yıllarda kauçuk kullanarak birebir modeller yapıyordum. Kauçuk; objeyi farklı bir gerçeklikte dönüştürüyor.yeni bir dile döküyor benim için. Kauçuk, nesneleri nötralize eden bir malzeme. Aynı zamanda gerçek mi değil mi olduğunu kavrayamadığımız şeylerle de karşı karşıyayız heykelle. Yolculuğumun başlangıcında tüm olay bu gerçeklik sorgusu etrafındaydı. İlerleyen yıllarda bronz heykelle ilgilenmeye başladım. 12 yıl! Ardından Fonderie d’art (Bronze fonderie), moulage gibi bütün heykel tekniklerini öğrendim. Anatomiye yöneldim. İnsan ve hayvan anatomisini çok iyi bir şekilde öğrendim. Bakmayın öyle! Sanatta anatomi çok önemli bir yer tutar; çünkü beden hareketlerini ve bunlara bağlı olarak değişen vücut dış yapısını inceleyip değerlendirmek ancak anatomi ile mümkündür.

‘FRANSA’DA BİLE HEYKELLERİMİ AÇIK BULDUĞU İÇİN SERGİLEMEK İSTEMEYEN GALERİLER VAR!’

Anne Anne MAS-Melis BAYRAKTAR-Richard MAS


 Günümüzde heykel sanatına ilgiyi nasıl buluyorsunuz? Şimdiye kadar hangi sergilerde isminiz geçti? Bundan sonraki projelerinizden biraz bahsedebilir miyiz? Yakın zamanlarda serginiz olacak mı?
Sanatın özellikle heykelin insan yaşamında yer alabilmesi, insanın bunu kendine katabilmesi ve sanatla sunulan yeni dünyaların insan tarafından algılanabilmesi her çağda ve her coğrafyada zor olmuştur. Dünya Sanat Tarihi incelendiğinde genelde sanatın, özelde heykelin bu zorlu yürüyüşü  kimi zaman toplumsal yapıya, kimi zaman toplumsal inançlara, kimi zaman toplumun siyasal duruşuna bağlanarak açıklanmıştır. Bu nedenle heykel kimi zaman kilisenin, kimi zaman sarayın,  kimi zaman politikanın yollarında zorluklarla yürürken, kimi zaman özgürlüğüne susamış, ancak bunu elde ettiği zamanlar da bile zorluklardan kendini kurtaramamıştır. Maalesef heykel sanatı bugün bile aynı olmasa bile benzer zorluklarla karşı karşıya. Kendimden örnek vereyim; Fransa’da bile heykellerimi çok açık buldukları için galerilerinde sergilemek istemeyen galericiler var.

Bunun yanı sıra, heykel sanatına sanat severlerden ilgi çok büyük.

f Hotel MIRAMAR CANNES


Le Novotel Monaco, Salon Art Monaco, Miramar Hotel, Le Royal Hotel’de düzenlenen  kişisel sergilerimin yanı sıra 2012 – 2013- 2014- 2015-2016-2017 yıllarında Cannes Film Festivali ve aynı yıllara ait Cannes Film Festivali tanıtım reklamları ilk aklıma gelenler. Yakın zamanda Lyon’da bir kişisel sergim var Şubat ayına kadar 39 galerie Rue Auguste Comte'de sergilenmeye devam edecek olan. Ve tabİi yeni heykel çalışmaları.

'ÖZGÜR DÜŞÜNMEYE VE YARATMAYA DAYALI OLMALI KENTLER'

h Fotoğraf: Melis BAYRAKTAR


Cannes Film Festivali’nin sizin için çok önemli olduğunu biliyorum. 2018’deki açılış nasıl bir heykelle gerçekleşecek?
Özgür düşünmeye ve yaratmaya dayalı olmalı kentler. İnsanın özünü kentin tüm mekanlarında, sokaklarında bulabilmeli. Cannes bu yüzden benim için çok önemli. Festival zamanı heykellerim sokakta hayat buluyor.

2018 Festivali’ni simgeleyecek heykelin çalışmalarına şimdiden başladım. Bırakalım sürpriz olsun.

6a Fotoğraf: Mehmet Sadi Bugur


Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim.
Ben çok teşekkür ederim.