Panama bandıralı Lady Tuna isimli yük gemisi 18 Aralık 2016 Pazar günü Çeşme'nin Gerence Körfezi'ndeki balık çiftliğinden orkinos yüklemesi yaptıktan sonra saat 14:30 sularında Pırasa Adası yakınlarında karaya oturmuştu. Geminin gövdesinde dört yırtık açılmış, 50 ton fuel-oil denize akmıştı. Yetkililer kazanın ardından denize akan petrolü bariyer ile çevreleyip vakumlama işleminde geç kalınca tonlarca petrol denize yayılmıştı. En çok Ildırı Körfezi, Yıldız Burnu, Ilıca ve Paşalimanı koylarını etkileyen ham petrol deniz ekosistemi ve kıyılarda ağır tahribat oluşturdu.

YAPANLARIN YANINA KAR KALMAMALI


Felaketin ardından İzmir'in ünlü çevre avukatları kolları sıvadı. İlk harekete geçen Av. Senih Özay ve Av. Murat Fatih Ülkü oldu. Avukatlar, gemi kazası ile denize, doğaya, canlılara, yöreye, Çeşme’de yaşayan insanlara, turizme ve yöre ekonomisine ağır zararlar verildiğini belirterek, "Yaşanan kirlenmenin uzun süre devam edeceği ve temizlenmesinin oldukça zor olduğu bilimsel olarak kabul edilmektedir" ifadesini kullandı. Özay ve Ülkü, gerçeklerle yüzleşmek gerektiğini, turizm merkezi Çeşme sahillerinin dünya çapındaki şöhretinin de ağır biçimde zarar gördüğünün çekinmeden söylenilmesi gerektiğini ifade etti. Avukatlar, "Yapanların yanına kar kalmaması gerekir. Bir yandan görev ihmali araştırılmalı, diğer yandan da hem devlet kurumları, hem de yurttaşlar zararın tazmini yoluna gitmelidir" diye konuştu.

FOTO:SÖZCÜ FOTO:SÖZCÜ

SADECE KAPTANA SUÇ DUYURUSU YAPILMIŞ


Avukat Senih Özay, "Çeşme Liman Başkanlığı'nın savcılığa sadece gemi kaptanı hakkında suç duyurusu yaptığını öğrendik. Bu, uyuşturucu yüklü bir kamyonun şoföründen hesap sorup, arkasındaki asıl sorumlular ile ilgilenilmemesine benziyor. Oysa, bu geminin sahipleri ile geminin Türkiye'deki işlerini yürüten şirketler de sorumluluk altındadır" dedi.

BP 21 MİLYAR DOLAR CEZA ALMIŞTI


2010 yılında Meksika Körfezi'ndeki gemi kazasının ardından Amerika Birleşik Devletleri yargısının British Petrol (BP) şirketine deniz ekosistemini kirlettiği için 21 Milyar Dolar para cezası verdiğini hatırlatan Özay, Türkiye'nin de benzer bir yöntem izlemesi gerektiğini belirtti. Özay, "Sahillerimizde oluşan büyük zararın tazmini ve şirketten alınacak kaynağın çağdaş bilim ve teknoloji yöntemi ile yapılacak temizlik ve doğal tahribatı düzeltme için kullanılması gerekiyor. Dünyadaki örneklerde olduğu gibi, Türkiye'nin hukuku ve hak arayışının yabana atılamayacağını dünyaya göstermemiz lazım. Bu, devlet kurumları, sivil toplum kuruluşları ve halkımızın birlik, beraberlik içinde, koordineli hareket etmesi gereken ulusal bir meseledir. Aynı zamanda Hükümet meselesidir. Hükümet, Türkiye'yi kirletenlerin yakasına yapışmalıdır. Ayrıca, yeryüzü bütün insanlığa ait olduğundan, uluslararası kamuoyunun desteği de sağlanmalıdır" dedi.

HER YURTTAŞ TAZMİNAT DAVASI AÇMA HAKKINA SAHİP


Avukat Murat Fatih Ülkü de Çeşme'de yaşayan ve turizm merkezini ziyaret eden herkesin tazminat davası açma hak ve görevi olduğunu söyledi. Ülkü, "Çeşme Belediyesi ile İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bu çevre felaketinin sorumluları hakkında dava açmalarını bekliyoruz. Çeşme'de evi olanlar, tatile gidenler, balıkçılık yapanlar, turizmciler, otelciler, esnaflar... Her yurttaş tazminat davası açma hakkına sahip" dedi. Ülkü, anayasanın 56. maddesine göre, çevre sağlığını korumak ve geliştirmenin devletin olduğunu kadar vatandaşların da görevi olduğunu kaydetti. Ülkü, "Çeşme denizi ve doğasının uğradığı olağanüstü ve esasen hiçbir zaman giderilemeyecek zararlar tüm yönleriyle net biçimde ortaya çıkarılmalı, bu zararın oluşumunda kusuru olanların sorumluluklarına gidilmeli ve bu zararı gidermeleri sağlanmalıdır" diye konuştu.

BUGÜN  KEŞİF YAPILACAK


Bu doğrultuda ilk davayı, Çeşme'de evi bulunan İzmirli işadamı Mehmet Refik Soyer attı. Ailesinin 38 katlı gökdelen yaptırmasına engel olması ile tanınan çevreci işadamı Soyer, Çeşme'deki felakete duyarsız kalmayarak, yargıya başvurdu. Soyer, dava dilekçesinde, Ilıca Şantiye evlerinde evi olduğunu, Ilıca denizi ve sahilinin de yakıt kirliliğinden etkilendiğini, dolayısıyla kendisinin, ailesinin ve çevrenin zarar gördüğünü belirtti. Soyer, çevre kirliliğinin yöredeki taşınmazlarda değer kaybı başta olmak üzere meydana gelecek zararların saptanmasını istedi.

BİLİRKİŞİ HEYETİ KEŞFE GİDİYOR


Soyer'in vekilleri Av. Senih Özay ve Av. Murat Fatih Ülkü, Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi'ne başvurarak tespit dava dilekçesi verdi. Başvuruyu kabul eden mahkeme, Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü'ne başvurarak üç kişilik bilirkişi heyeti talep etti. Su Ürünleri, Çevre Mühendisliği ve Gemi Mühendisliği bölümlerinden birer profesör doktor bilirkişi olarak atandı. Bilirkişi heyeti bugün Çeşme'ye giderek saat 11:00'den itibaren kirlilik alanında keşif yapacak.

ANAYASANIN 56. MADDESİ


“Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlama; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimdeki sağlık ve sosyal kurumlardan yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.”

[custom_content title="BİR DAVA DA İŞADAMINDAN" desc="İzmir Bayraklı'da, ailesinin 38 katlı gökdelen yaptırmasına engel olan iş adamı olarak da tanınan Mehmet Refik Soyer, Ilıca Şantiye evlerinde evi olduğunu, Ilıca denizi ve sahilinin de yakıt kirliliğinden etkilendiğini, dolayısıyla kendisinin, ailesinin ve çevrenin zarar gördüğünü belirterek, tespit davası açtı. Avukat Senih Özay ve Avukat Murat Fatih Ülkü'ye dava açmaları için vekalet veren Soyer, verilen dava dilekçesinde, 'Mahkemenizce de bilindiği gibi, gemi kazası sonucunda denize yayılan yakıttan, tespit isteyenin taşınmazının da bulunduğu dünyaca ünlü Ilıca sahili de ağır ve doğrudan biçimde zarar görmüştür. Yaşanan bu gemi kazası nedeniyle, tespit isteyenin ve taşınmazının zarar gördükleri açıktır. Ayrıca, davacı, örnek de olarak, kişiliği ve mücadele pratiği sahibi oluşu ile, yukarıda anlatıldığı üzere, bölgede taşınmazı olması, gemi kazasının yarattığı riskler ve tehlikelerin kendisi, ailesi, çocukları, çevresi, yakınları, yörenin doğal yapısı açısından yaratacağı sorunlarla ilgili bir tepki göstermesi gerekliliği ile hareket ederek, olayla ilgili araştırmasını derinleştirip, yaratacağı/yaratabileceği felaketleri öğrenince, konunun yerel bir ilgiden fazla olarak, ulusal ve uluslararası çevresel duyarlılıkla ilgilenilmesi gereken bir konu olduğunu görmüştür. Türk hukukunda da Anayasa’nın 56. Maddesi, devletle birlikte vatandaşlara da 'çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek' ödevini ve görevini yüklemektedir. Çevre Yasasının 30. maddesi de, herkese çevre kirlilikleri ile ilgili başvuru hakkı tanımaktadır' denildi. Dava dilekçesinde, gemi kazası nedeniyle zarar gören bölgede, mahkemece bir ya da üç kişiden oluşan ve üniversiteden tercih edilmesi beklenen bilirkişi heyeti ile; Yaz sezonu boyunca ve genel olarak önümüzdeki yıllara yayılmış dönemde meydana gelecek turizm zararının, Denizde, yöre kıyılarında deniz bitkileri ve canlıları başta olmak üzere tüm canlı yaşamlarında meydana gelecek olası zararların, Balıkçılık sektörüne verilen zararların, Deniz dokusundaki kalıcı zararların, Yöredeki, yatırımlara etkisi, işletmelerin uğrayacağı zararların ve yöredeki taşınmazlarda, değer kaybı başta olmak üzere meydana gelecek zararların tespiti talep edildi.">